Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Noah
Noah

“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “

Yorum

“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “

( 1 kişi )

1

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

207

Okunma

“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “

“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “

Kime sorsak, hayatının en güzel döneminin çocukluğu olduğunu söyler. Çok mu özgürüzdür o yıllarda; aksine en bağımlı yıllarımızdır. Çok mu yetkinizdir, aksine en yetersiz. Yarınımızdan daha mı emin; aksine çok daha belirsiz. Üstüne de sürekli bir sosyalleşme çabası, bir bilgi bombardımanı, ödevler, her gün hayatımıza eklenen hiç beklemediğimiz yeni yeni sorumluluklar…

Peki neden en güzel yıllarımızın çocukluğumuz olduğunu düşünürüz: Çünkü her türlü zorluğuna rağmen en kaygısız olduğumuz yıllarımızdır çocukluğumuz ve gençliğimiz. Demek ki daha sonraki yıllarımız kaygılı yıllarımızdır.

Üniversite biter iş kaygısı, iş hayatı başlar geçim kaygısı, çoluk çocuğa karışırız çocukların kaygısı ve buna bir yerden sonra buna eşlik eden kaygıların en büyüğü ölüm kaygısı.

“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “orta yaş” ve sonrası ise ne kadar daha yaşarımı hesap etmeye başladığınız yıllar.

Tüm bu yıllar boyunca kurduğunuz ilişkileri, bağımlılıkları, yaşam için kolay gördüğünüz kısa yolları sürdürme çabası: Patronum kızmasın, amirim yanlış anlamasın, dostlarım/karım/kocam darılmasın…İçe atılan öfkeler.

Yıllar geçtikçe artan ölüm kaygısına eşlik eden benliğimizi yok sayma, kimliğimizi silme ve bunların sonucu gizliden gizliye biriken bir öfke…

Yaşadığımız olumsuz tecrübelerden hareketle biriken kızgınlık, güvensizlik, tedirginlik… Bunların sonucu ince eleyip sık dokuma, kötümser bakış açısı ve bilinç altında fark etmeden çağırdığımız negatif enerji …

Ben kırk beşlerimdeyken, bir yandan ölüm korkusunu, bir yandan da hayatın anlamsızlığını veya anlamını kafamda tarta durup, hayatıma anlam katacak yeni arayışlar içine düşmüşken, doksanına dayanmış dedeme sormuştum: Dede yüz yıldır yaşıyorsun, bu hayatın en güzel zamanı ne zamandır? Dedem de bana “40-50” yaşları deyince dona kalmıştım. Benim kendimi en boşlukta hissettiğim yılları o en güzel yıllar olarak tariflemişti. Demek ki dedemde kaygı denilen duygu ellisinden sonra baş göstermişti.

Bütün bu düşündüklerimin sonucu şudur: Beş yaşında da olsak, on yaşında da, elli yaşında da ölüm riskimiz falanca yaşta az diyemeyiz, bu konu en büyük bilinmezimiz. Diğer yandan çocukluğumuza göre daha özgürsek, daha yetkinsek ve yarınımız daha belirsiz değilse, bir tek bir şey kalıyor geriye: Kimseye, hiçbir tabuya, hiçbir hiyerarşiye mecbur değiliz. Kula kulluğa ise asla. Ve kızgınlıklarımız: kızgınlık duygularımızı yönetmek öğrenilmesi en zor sanattır. İki bin küsür yıl önce Aristoteles’in dediği gibi: Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru zamanda, doğru ölçüde, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak; işte bu kolay değildir.

Doksan yaşına gelince hayatın en güzel yıllarının seksenli yıllar olduğunu demesini dilerim herkese. Ne kaygı, ne öfke, ne kızgınlık hiç kimsenin olmasın gönlünde. Hayat aslında bu kadar basit bir şey işte.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

“gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “ Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz “gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “ yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
“Gençlik” yaşadığın yılları saydığın zamana kadarmış, “ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri, @huzunluperi
17.9.2025 00:22:03
5 puan verdi
Değerli üstat merhaba..

Ne muazzam bir yazı! Kaleminize sağlık. Çocukluğun kaygısızlığı ile gençliğin belirsizliği, orta yaşın arayışları ile ihtiyarlığın dinginliği arasındaki yolculuğu bu kadar berrak, bu kadar içten dile getirmek herkesin harcı değil.

Özellikle dedenizle yaptığınız o kısa ama derin sohbet, yazının ruhunu zirveye taşıyor. Çünkü hayatın sırrı tam da orada gizli: Kaygının başladığı ve kaybolduğu yerler, aslında insanın hayata nereden baktığıyla şekilleniyor.

“Kimseye, hiçbir tabuya, hiçbir hiyerarşiye mecbur değiliz. Kula kulluğa ise asla.” ifadesi; adeta bir özgürlük manifestosu. İnsanlığın binlerce yıllık arayışını, bir satırda özetlemişsiniz.

Ve Aristoteles’in sözüyle bağladığınız o bölüm… Hayatın en zor dersini, yani öfkeyi yönetme sanatını, öyle uygun bir yerde hatırlatmışsınız ki, bu yazıyı sadece bir yaşam muhasebesi olmaktan çıkarıp, bir hayat rehberi haline getirmiş.

Kısacası; bu yazınızda hem felsefenin derinliği, hem hayatın gerçekliği, hem de kalbinizden gelen samimiyet var. Kutlarım. Rabbim size seksenlerinizde, doksanlarınızda da bu berrak bakışı, bu kalemin gücünü nasip etsin.

Mutlu geceler dilerim.
Saygılar ..
Peri..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL