3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
233
Okunma
Dijital Hayatın En Büyük Kabusu
Modern çağın en sessiz ama en gürültülü trajedilerinden biri: yanlış WhatsApp grubuna mesaj atmak. İnsanlık tarihi savaşlar, devrimler ve keşiflerle doludur ama emin olun, “anneme yazacaktım iş grubuna gitti” anı da kolektif hafızamızda yerini çoktan almıştır.
Çünkü WhatsApp grupları sadece sohbet kutuları değildir; onlar aslında mikro topluluklardır. Aile grubunun kendine has sevgi dolu “ve bolca sticker’lı” dili vardır. İş grubunun kuralları nettir: ciddi olunur, resmi dil hakimdir ,ricalar ,teşekkürler ,iş direktifleriyle örülü sıkıcı gruplardır. Arkadaş grubunda ise kaotik şakalar ve gece yarısı paylaşımları hüküm sürer.
İşte bu sınırlar içinde yaşamaya çalışırken, bir sabah farkında olmadan yanlış gruba yazmak, neredeyse dijital bir deprem etkisi yaratır. Telefonun ekranında beliren o "görüldü” işareti, kalbinizdeki panikle birleşince, insanın bütün varoluşu sorgulanır: Ben kimim, neden buradayım ve neden patronum “kanka bu akşam rakıya gel” mesajımı gördü?
Sosyolojik Çerçeve-Yanlış Mesajın Görünür Kıldığı Sınırlar
Topluluk dediğimiz şey, çoğu zaman “biz” ile “onlar” arasındaki görünmez çizgilerle ayakta durur. Modern sosyolojide bu çizgilere sosyal sınırlar denir. Bir iş yemeğinde şaka yapma biçiminizle, aile sofranızdaki şaka yapma biçiminiz aynı değildir; çünkü her topluluk kendi sessiz kurallarını taşır.
WhatsApp grupları da bu sınırların en dijital ve en gündelik halleridir:
İş grubu, hiyerarşi ve resmiyet taşır, aile grubu, kuşaklar arası bir denge ister,arkadaş grubu, gündelik dilin en rahat formudur.
Bir mesajın yanlış gruba düşmesi, aslında bu sınırların ne kadar katı olduğunu görünür kılar. “Annemlere yazacaktım, iş grubuna gitti…” cümlesinin yarattığı travma, yalnızca teknik bir hata değil, sınırların ihlalidir. Mesaj, ait olduğu topluluktan koparılıp, kendisini hiç tanımayan başka bir topluluğun gözü önüne bırakılır.
Sosyolojik açıdan bu, küçük çaplı bir “yer değiştirme” olayıdır: Kültürlerarası göçün dijital ve mikro versiyonu. Hangi sözün nerede söylenebilir, nerede gülünç ya da tehlikeli sayıldığı bir anda açığa çıkar.
Felsefi Çerçeve- Yanlış Yerde Açığa Çıkan Özne
Felsefede özne dediğimiz şey çoğu zaman “benim kendimi nasıl gösterdiğim” ile ilgilidir. Ancak ilginçtir ki insan kendisini en çok, kontrolünü kaybettiği anlarda açığa vurur. Yanlış WhatsApp grubuna düşen mesaj tam da böyle bir andır: Özne, kendisinin planlamadığı bir sahnede görünür hale gelir.
Heidegger bu günleri görebilseydi ve bu durumu sorabilseydik kendisine bence bu duruma“düşmüşlük” (Verfallen) diyecekti; çünkü insan gündelik akışında, düşünmeden sürdürdüğü hayatın içine kapılır. Lacan’la bu konuyla ilgili konuşabilseydik bence şöyle diyecekti bize “Bu, “ayna”ya yanlış yansımanın dijital karşılığıdır: Ben, yanlış aynada kendimi başkalarının gözünden görmeye mecbur kalırım.”
Basit bir örnek: İş grubuna “kanka dün gece ne dağıttık ama” yazdığınızda, aslında yalnızca bir dil sürçmesi değildir. O mesaj, öznenin farklı kimliklerini ,gece eğlenen, gündüz profesyonel olan bir kişiyi aynı anda açığa çıkarır. Ve işte tam orada, maskelerin altında gizlenen “çoklu benlik” görünür olur. Bize biçilen toplumsal rolü , yine sınırların çizildiği ve istendiği şekilde oynamak zorunda olmanın baskısı dikiliverir karşınıza. Hatta bazı durumlarda , çırılçıplak hissedersiniz kendinizi.
Bunlar küçük hatalar değil, dijital varoluşun en saf anlarıdır aslında. Çünkü orada, kendimizi filtrelemeden, yanlış yerde ve doğru çıplaklıkla gösteririz.
Belki de bu yüzden yanlış WhatsApp grubu mesajları kolektif hafızamızda bu kadar komik: Çünkü hepimiz aynı korkuyu paylaşıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki, modern çağın en büyük kabusu ne nükleer savaş ne de meteor çarpmasıdır…
Yanlış gruba düşen bir “Aşkım ” mesajıdır.
Felsefi olarak bu küçük dijital kaza bize şunu söyler:
İnsan tek bir “ben” değildir; her toplulukta farklı yüzler taşır.
Yanlış mesaj, bu yüzlerin sınırlarını parçalayarak çıplak bir özneyi sahneye çıkarır.
*O an duyduğumuz utanma, aslında “maskesiz kalmanın” dijital trajedisidir.
ÇOKLU BENLİKLER VE TEK MESAJ
Ve işte o an gelir: yanlış gruba düşen mesajla birlikte, farkına varırız ki dijital dünyanın en büyük sınavı algoritmalar değil; bizim kendi maskelerimizdir. Her grup, her sohbet, her “görüldü ” işareti, bir aynadır aslında. Bazen kırılgan, bazen acımasız bir ayna.
Mesaj oraya düşer, biz de onunla birlikte düşeriz: gece eğlenen ben, gündüz resmi ben, aileye uyan ben, arkadaş grubunda şakacı ben… Tüm bu benlikler bir anda gözler önüne serilir. Maskelerimiz tek tek düşer ve biz, tüm çoklu benliklerimizle yüzleşiriz. Utanç, panik, gülme isteği… Hepsi bir arada, çırılçıplak bir varoluşun içinde dans eder.
Sosyolojik olarak baktığımızda, bu küçük dijital kaza bize şunu gösterir: her topluluk kendi sınırlarını çizer; yanlış mesaj, o sınırları parçalar ve bizi başka bir topluluğun gözleri önünde çıplak bırakır. Ama felsefi açıdan daha da önemlisi: bu an, insanın kendi çoklu benliklerini görme imkânıdır.
Heidegger’in “düşmüşlük” dediği, Lacan’ın “ayna” metaforuyla anlattığı o an işte burada yaşanır. Kontrolü kaybettiğimiz anlarda, kendimizi başkalarının gözünden görmeye mecbur kalırız. Ve bazen, bu mecburiyet en sert aynadır; en acımasız sahnedir.
Ama belki de bu sahne, modern çağın en saf felsefi dersi:
İnsan, tek bir “ben” değildir; her toplulukta farklı bir yüz taşır. Ve yanlış gruba düşen bir mesaj sayesinde, bütün bu yüzleri aynı anda görebilir.
İşte,belki de gerçek özgürlük, bir mesajın yanlış gruba düşmesinde gizlidir. Çünkü o an, tüm maskeler düşer ve biz, tüm benliklerimizle birden var oluruz. Utanç da, panik de, gülme krizleri de… hepsi aynı anda yaşanır. Ve bir an için fark ederiz ki:
Dijital hayatta kaybettiğimiz kontrol, aslında varoluşumuzun en çıplak, en özgür hâlidir.
5.0
100% (5)