Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Turgut Başar
Turgut Başar

Çamaşır Makinesindeki Kara Delik: Felsefe, Sosyoloji ve Bir Çorap Hikâyesi

Yorum

Çamaşır Makinesindeki Kara Delik: Felsefe, Sosyoloji ve Bir Çorap Hikâyesi

( 2 kişi )

2

Yorum

12

Beğeni

5,0

Puan

196

Okunma

Çamaşır Makinesindeki Kara Delik: Felsefe, Sosyoloji ve Bir Çorap Hikâyesi

Çorapların Akıbeti : Evrensel Bir Gizem

Hiç başıma gelmedi ,hiç duymadım deme. Çamaşır makinesine iki çorap koyarsın, makineyi açtığında sadece biri çıkar. O diğer çorap nereye gider? Buharlaşıp havaya mı karışır, makinenin gizli dişlilerinde mi sıkışır, yoksa başka bir boyuta mı kaçar? Her evde, her ülkede, her kültürde yaşanan bu gizem, aslında insanlık tarihinin en büyük ortak deneyimlerinden biridir: kaybolan çorap fenomeni.
Bu mesele sadece ev içi bir “küçük kayıp” değildir. Burada bir kozmik sır yatıyor olabilir. Kimileri çamaşır makinelerinin aslında küçük kara delikler ürettiğini söyler. Kimileri ise çorapların gizlice topluca kaçıp kendi ütopyalarını kurduklarına inanır. Belki de şu an paralel bir evrende, hepimizin kaybolan çorapları bir araya gelmiş ve renklerine göre örgütlenmiş küçük bir uygarlık kurmuştur.
Şaka bir yana, işin en ilginç yanı şu: kaybolan , sadece bir çorap değildir. Onun yokluğu bize gündelik nesnelerin değerini, kaybın izini ve tüketim kültürünün ritmini düşündürür. Basit bir çorap bile, varlığıyla değil, yokluğuyla hayatımıza felsefi bir soru bırakır: Neyi kaybettiğimizde gerçekten farkına varırız?

Gündelik Nesnelerin Görünmez Değeri

Kaybolan çorap fenomeni ilk bakışta önemsiz bir ayrıntı gibi görünebilir. Ama işin sosyolojik tarafına eğildiğimizde, bu “küçük kayıp” aslında tüketim kültürünün nasıl işlediğine dair güçlü bir işaret taşır. Çünkü modern toplumda gündelik nesnelerin değeri, çoğunlukla kaybolduklarında veya işe yaramaz hale geldiklerinde fark edilir.
Bir çorabı düşünelim. Onu satın alırken çoğu zaman dikkat bile etmeyiz: paket halinde gelir, birkaç liraya alınır, sıradan bir eşya gibi görünür. Ama o çorap kaybolduğunda işler değişir. Çekmecede tek başına kalan bir çorap, insanın içini kemiren bir eksiklik duygusu yaratır. Çünkü çorap dediğimiz şey, kendi başına anlamlı değil, ancak eşinin varlığıyla tamamlanan bir birlikteliktir.
Burada toplumsal bir yansıma görürüz: Tüketim kültürü, nesneleri sürekli ikame edilebilir şeyler olarak sunar. Kaybolan çorap? Hemen yenisi alınır. Yırtılan gömlek? Çöpe atılır. Bu refleks, sadece ekonomik bir pratik değil, aynı zamanda kültürel bir alışkanlıktır: Nesnelerin bireysel hikâyeleri yoktur, sadece yerlerine koyulacak yenileri vardır.
Ama tam da burada sosyoloji bize bir ayna tutar. Çünkü kaybolan çorap, aslında modern hayatın hızla tükettiğimiz, değerini fark etmediğimiz, kaybolduğunda ise bir anlığına özlediğimiz pek çok şeyin metaforudur. Gündelik hayatın “küçük kayıpları”, büyük kültürel gerçekleri görünür kılar: Nesnelerle kurduğumuz ilişki, aslında kimliğimizle kurduğumuz ilişkiyi de yansıtır.


Kaybolan Çorap ve Derrida’nın “İz”i

Sosyolojik perspektiften baktığımız gibi bir de Felsefi perspektiften de bakmalıyız bu duruma. Bir çorap kaybolduğunda aslında tamamen yok olmaz. Çünkü geride hep bir “iz” bırakır: çekmecede tek başına kalmış eşi. O tek çorap bize sürekli kaybolanı hatırlatır. Yani çorap yok olmuştur, ama yokluğu bile bir varlık gibi davranır. İşte Derrida’nın “iz” dediği şey tam olarak budur: Bir şey kaybolsa bile, bıraktığı işaret üzerinden varlığını sürdürür.
Derrida’ya göre hiçbir şey tamamen saf, tam ve kendi başına var olmaz. Her varlık, aslında başka şeylerin izleriyle anlam kazanır. Çorap örneğinde bu çok net: Tek başına bir çorabın anlamı yoktur; onun anlamı ancak kaybolan eşini düşündüğümüzde ortaya çıkar. Yani kayıp, geride kalanla birlikte yeni bir anlam üretir.
Bunu gündelik hayattan düşünelim: Eski bir arkadaşımızla artık görüşmüyoruz, ama sokakta gördüğümüz bir mekân bize onu hatırlatıyor. Bir şarkı çalıyor, bir anı canlanıyor. Kişi artık hayatımızda yok, ama izleriyle varlığını sürdürüyor. Tıpkı çekmecede kalan tek çorap gibi.
Derrida’nın yapı,söküm dediği şey de aslında burada işliyor: Bir şeyi anlamak için onun varlığını değil, yokluğunu ve bıraktığı izleri de dikkate almak gerekir. Çünkü çoğu zaman, kayıp olan şey bize en fazla şeyi öğretir.
Yani kaybolan çorap, sadece bir çorap değildir. O, yokluğun da varlığa dönüşebileceğinin gündelik hayattaki en komik ama derin örneklerinden biridir.

Çamaşır Makinesi Kara Delik mi?

Şimdi rahatlayalım, gevşeyelim ve biraz da gülümseyelim: Hepimiz en az bir kez çamaşır makinesinin içinde mini kara delikler olduğuna inanmadık mı? Başka nasıl açıklanır ki? Makineye çift çorap koyarsın, tek çıkar. Fizik kanunlarına aykırı!
Bilim insanları yıllardır kara deliklerin yıldızları, ışığı ve zamanı yuttuğunu söylüyor. Peki ya aslında en büyük kara delikler evimizdeyse? Belki de NASA yıllardır yanlış yere bakıyor; uzaya teleskop göndermek yerine bizim banyodaki çamaşır makineleri incelemeli.
Belki de çamaşır makineleri gizli bir ittifak kurmuş durumda. Onların görevi, insanlığı yavaş yavaş çorapsız bırakmak. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, tek çorapla yaşamak imkânsızdır. Bu yüzden sürekli yeni çorap almak zorunda kalıyoruz. Belki de kapitalizmin en parlak icadı, aslında bu “çorap yutan kara delik”tir.
Ve belki de… kaybolan çoraplar bir gün geri dönecek. Hep birlikte, devasa bir ordu gibi. Kim bilir, belki de şu anda paralel evrende çoraplardan kurulmuş bir medeniyet vardır. Başkentleri “Çorapolis”, para birimleri “Çorapcoin”…
Sonuçta şunu kabul etmek zorundayız: Çorap kaybolmaz. Sadece başka bir boyutta yeni bir maceraya başlar. İster inan ister inanma ama gülümse hayata. Keşke her şey böyle eğlenceli ve mizah dolu olabilse…

Ve…Kaybolan Çorapların Bize Öğrettikleri

Kaybolan çorap fenomeni, aslında sıradan bir gündelik olaydan çok daha fazlası. Sosyoloji bize bunun tüketim kültürünün görünmez yüzünü gösterdiğini söylüyor: Nesnelerin kıymetini çoğu zaman onları kaybettiğimizde fark ediyoruz. Felsefe ise Derrida’nın “iz” kavramıyla bizi düşündürüyor: Kaybolan şeyler, yokluklarıyla bile varlığını sürdürüyor. Mizah ise bize şu teselliyi veriyor: Belki de kaybolan çoraplar gerçekten bir kara delikten geçip, kendi özgür dünyalarında yaşıyorlar.
Ama işin özü şu: Çorap, aslında hayatın kendisi gibi. Hep bir şeyler eksiliyor, kayboluyor. Bazen bir dost, bazen bir fırsat, bazen bir anı… Geriye kalanlar ise hep bir iz bırakıyor. Ve biz o izlerle yaşamayı öğreniyoruz.
O yüzden kaybolan çorap için üzülme. Onu bir tüketim nesnesi olarak değil, hayatın sana hatırlattığı küçük bir metafor olarak düşün. Çünkü belki de asıl mesele çorabı bulmak değil, onun yokluğundan doğan hikâyeyi fark etmek.
Sonuçta hepimiz, bir çekmecede yarım kalan çorap gibiyiz: Kendi eşimizi, tamamlanmamızı arıyoruz. Ve ne yazık ki, sadece kaybettiğimizde eksikliğini hissediyoruz pek çok şeyin, pek çok insanın.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Çamaşır makinesindeki kara delik: felsefe, sosyoloji ve bir Çorap hikâyesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çamaşır makinesindeki kara delik: felsefe, sosyoloji ve bir Çorap hikâyesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çamaşır Makinesindeki Kara Delik: Felsefe, Sosyoloji ve Bir Çorap Hikâyesi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nepal
nepal, @nepal
1.9.2025 21:36:25
çorapla imtihan zor ve çetrefilli gerçekten :)) hele ki tekiyle baş başa kalınca çöken sinirli hüzün bir başka.. ne tesadüf bende en son yazdığım şiir de çorabın tekinden bahsetmiştim bir ufak.

çok güzeldi yazınız. gülümsetti
Teşekkürler

hürmetler
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
1.9.2025 19:49:10
5 puan verdi
yazının başlığını gördüğümde gülmeye başladım, ardından sosyalojik ve felsefi bir hikaye çıkınca kendimi çabuk toparladığımı söyleyebilirim. bir çorap üzerinden böylesine derin düşünceler üretip olayı mizahi anlamda da olsa paralel evrenlere ve çorap cumhuriyetine kadar götürmeniz fazlasıyla takdir edilmeyi haklediyor.
aklıma takılan bir şeyi söylemeden edemeyeceğim, olay ayakları sıcak tutmaksa eğer neden iki farklı renk veya desenli çorabı aynı anda giyemiyoruz. tüketim toplumu olduğumuzun veya estetik kaygılar altında şekillenen moda sektörünün bir dayatması olabilir mi acaba?
tebrik ediyorum. selamlarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL