1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
204
Okunma
BABAMIN YOKLUĞU
Babama dair hatırladığım tek şey, onun hayatımdaki yokluğuydu. Anne ve babanın hatta evlat olmanın sorumluluklarını, görevlerini anlayamayacak kadar küçüktüm. O zamanlar benim için hayat, sadece yaşadığım anlardan ibaretti; her güzelliği ve çirkinliğiyle, sadece o anı yaşıyor ve o anı tüketiyordum.
Tükettiğim anlar içinde babamla ilgili hiçbir anı yoktu. Onun yokluğu, ilk zamanlarda annemi, iki abimi ve kız kardeşimi derin bir sessizliğe gömmüştü. Abilerim kendi yollarını çizmiş, biri batıda bir şehre, diğeri de Avrupa’ya gitmişti.
Annem bir gün yanıma oturdu, gözleri dolu dolu:
“Hüma’m, canım evladım, biliyorum zor… Ama artık sen ailenin erkeğisin. Kız kardeşine, bana sahip çıkacaksın yavrum” dedi.
“Anlamaya çalışıyorum anne… Ama ben küçüğüm, her şeyi yapabilir miyim?”
Annem elimi tuttu, parmaklarının sıcaklığı yüreğime işledi:
“Büyüklük yaşla ölçülmez evlat. Sen yüreğinle, kararlılığınla büyüyeceksin. Ben sana güveniyorum.” dedi
O günkü konuşma, çocuk yüreğime bir hancer gibi işlemişti. O gün bir söz verdim kendime; anneme ve kız kardeşime yalnızca evlat ve abi değil, bir liman, bir sığınma evi olacaktım. Ve öyle de oldu.
Aradan yıllar geçti ve ben büyüdüm; sorumluluklar ağırlaştı ama kalbimdeki sevgi ve kararlılık hiç eksilmedi. Annem, bazen yorgunluktan tükenmiş bir halde, bana bakıp hafifçe gülümsüyordu.
“Hüma’m, sen olmasan ben ne yapardım… Belki de hep kaybolurduk bu bozuk düzende.”
“Anne, hep yanındayım. Her zaman…”
O anı hiç unutmuyorum. Çünkü annemin gözlerinde gördüğüm o minnet dolu bakış, bana her şeye rağmen dimdik durmayı öğretti!
Kendi ailemi kurduğumda hayat bana daha sert ama bir o kadar da güzel yüzünü göstermişti. Eğilmeden, bükülmeden ayakta durmayı öğrenmiştim. Tanrı, ödül olarak bana önce bir oğul verdi, iki yıl sonra ikinci bir oğul daha…
Minik evlatlarım, hayatımıza umut ve mutluluk katmıştı ki, annemin vefatı, hayatımda bir boşluk açtı; kız kardeşime olan maddi desteği, bir nebze azaltmak zorunda kaldım. Önceliğim artık kendi ailemin geleceğini güvence altına almaktı. Yıllar boyunca bu sorumlulukla yaşadım. Büyük oğlum yurt dışında doktora yaparken, küçük oğlum ülkenin köklü şirketlerinden birinde hatırı sayılır bir pozisyona geldi.
Bütün zorluklara rağmen içimde bir huzur vardı. Babamı erken yaşta kaybetmiş olmam, belki de benim hayatımı doğru yönlendirmemi sağladı. Babamın verdiği güçle şımarıp, onun kurduğu hayal dünyasına gölge düşürmedim. Onun öğrettiği gibi, dik durmayı, sorumluluk almayı ve evlatlarım için örnek olmayı başardım.
Ve şimdi, oğullarım büyüdü, torunlarım var. Onlara bırakacağım en büyük miras, yalnızca maddi bir miras değil; dik durmayı, sorumluluk almayı, sevgiyi ve bağlılığı öğreten bir hayat mirası olacak.
Hayat size ne sunarsa sunsun, bir baba olarak en büyük görevim; evlatlarımı sadece büyütmek değil, onları hayata karşı dimdik duracak şekilde hazırlamaktı. Ve biliyorum ki, her şeye bir baba mantığıyla yaklaşmak, hem eşinize hem çocuklarınıza karşı saygılı olmanın yoludur.
Ve son olarak, içtenlikle söyleyebilirim ki, ne olursa olsun, sizleri çok seviyorum, evlatlarım. Tanrı size saygın evlatlar ve aile birliğini koruyacak eşler nasip etsin.
Efkan ÖTGÜN
5.0
100% (5)