0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
141
Okunma

Zaman, insanın en büyük yanılsamasıdır. Hep dışarıda akar sandığımız bir nehir gibi görürüz onu; oysa asıl akış, içimizde sürer. Her saniye, beynimizde bir iz bırakır; her anı, ruhumuzda bir yankıya dönüşür. Zamanı ölçmek için saatlere bakarız ama gerçekte ölçtüğümüz kendi sabırsızlığımızdır.
Geçmişi hatırlarken, aslında o anı değil, onun bizde bıraktığı duyguyu hatırlarız. Yani geçmiş, bir defter değil; içimizde tekrar tekrar yazılan bir şiirdir. Gelecek ise henüz yazılmamış bir masal. Ama tuhaf olan şu ki, insan çoğu zaman şimdiyi yaşamaz. Ya geçmişin gölgesinde oyalanır ya da geleceğin hayaliyle oyalanır.
İşte burada asıl soru çıkar karşımıza: Zaman bizi mi taşır, yoksa biz mi zamanı? Eğer zaman yalnızca dışarıda aksaydı, herkes aynı dakikayı aynı şekilde yaşardı. Oysa birine on dakika beklemek bir ömür kadar uzun gelirken, diğerine bir ömür bile bir dakika gibi kısadır. Demek ki zaman, nesnel değil; kişisel bir aynadır.
Belki de insanın en büyük sınavı, bu aynada kendi yüzüne bakabilmektir. Çünkü geçmişten kaçamayız, gelecekten emin olamayız. Ama şimdiyi fark edebiliriz. Şiir gibi, aniden doğan bir kelime gibi… Eğer bir gün insan gerçekten zamanı anlamak isterse, dışarıya değil, içeriye bakmalıdır.
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (1)