Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Turgut Başar
Turgut Başar

PLASTİK GÜLÜŞLER*

Yorum

PLASTİK GÜLÜŞLER*

( 12 kişi )

9

Yorum

29

Beğeni

4,9

Puan

483

Okunma

Okuduğunuz yazı 28.8.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

PLASTİK GÜLÜŞLER*

Selfie, çağımızın en sıradan ama en gizemli hareketi olabilir: Elini uzat, yüzünü ekrana sabitle, gülümse (ya da cool bak), çek. Sonra sil. Bir daha çek. Sonra bir daha. Ve yine mutsuz ol.
Bir an için düşün: Yüzünü görmek için aynaya bakmak artık yetmiyor. Biz kendimizi görmek için kameraya bakıyor, kendimizi tanımak için fotoğrafı paylaşıyoruz. Artık “Ben kimim?” sorusu bile tek başımıza değil, başkalarının “like”ları eşliğinde yanıt buluyor.
Ama selfie yalnızca bir fotoğraf değil. O aynı zamanda bir ritüel, bir performans, bir maskeli balo. Ve belki de en önemlisi: Selfie, “ben”i çoğaltan modern bir ayna.

Sosyolojik Perspektif- Görünürlük Kültürü ve Kimlik

Sosyologlar selfieye sadece “fotoğraf” demez; onlar için bu, modern toplumun görünürlük kültürünün en parlak örneklerinden biridir. Artık kim olduğumuz, nasıl yaşadığımızdan çok, nasıl göründüğümüzle ölçülüyor.
Bir arkadaş buluşması düşünün: Masada yemekler soğur ama fotoğraf sıcaktır. Çünkü “anı yaşamak” yetmez; “anı paylaşmak” gerekir. Selfie, aslında başkalarına şu mesajı yollar: “Buradayım, varım, görüyorum ve görünmek istiyorum.”
Bu noktada sosyolojinin klasik sorusu devreye girer: Ben kimim?
Selfie’nin cevabı: “Ben, kendimi gösterdiğim şeyim.” Ama işin ironisi, bu gösteri hiç bitmez. Çünkü hep daha iyi bir açı, daha uygun bir ışık, daha “ben gibi” bir poz vardır.
Burada hepimizin ortak bir deneyimi vardır: Aynı pozu 27 kere çekip hâlâ tatmin olmamak. Sonunda seçilen fotoğraf da genellikle “idare eder” kategorisindedir. Ya da turistik bir mekânda selfie çekmek için sıraya giren kalabalığı düşünün: Anıt, tarihi ihtişamıyla orada durur ama herkesin dikkati, kendi yüzündeki doğru gülümsemenin peşindedir.
Kısacası, selfie yalnızca yüzümüzü değil, kimliğimizi de performe ettiğimiz bir sahneye dönüşür. Ve bu sahnede hepimiz, hem oyuncuyuz hem de seyirci.

Felsefi Perspektif: Ayna Evresinden Filtre Evresine

Selfie çekerken aslında Lacan’ın ayna evresi teorisini yeniden yaşıyoruz. Lacan der ki: Bebek ilk kez aynaya baktığında kendini “bütün” bir varlık olarak görür; ama aslında bu bir yanılsamadır. Gerçekte parça parça deneyimlediği bedeni, aynada kusursuz bir imge halinde belirir. İşte bu yüzden “ayna” kimliğin doğum yeridir.
Şimdi günümüze gelelim: Artık aynaya değil, telefon kamerasına bakıyoruz. Ama mekanizma aynı,hatta daha yoğun. Filtrelerle kendimizi “daha iyi, daha bütün” görüyoruz. Yani selfie, ayna evresinin 2.0 sürümü.
Nietzsche ise başka bir şey söylerdi: “İnsan maskelerden oluşur.” Selfie’nin o meşhur “ben”i de aslında bir maskedir: gülüş maskesi, cool maskesi, “doğal” gibi görünen ama 15 dakika ayarlanmış maskeler… Ve ironik olan şu: Her yeni maskeyle aslında biraz daha kendimizi arıyoruz.
Burada felsefe bize şunu fısıldıyor: Selfie yalnızca yüzümüzü değil, varoluşumuzun sürekli ertelenen “gerçek” halini temsil eder. Ve belki de hiçbir zaman “tam biz” olamayacağımızı en komik şekilde selfie anlarında fark ediyoruz.

Mizah ve Trajedi Arasında: “Plastik Gülüşler”

Selfie kültürü bizi bazen güldürüyor, bazen düşündürüyor. Komik yanını biliyoruz: 27. pozu çekip hâlâ tatmin olmamak, bir kafede önce masadaki ışığı saatlerce ayarlamak, sonra kahveyi soğutmak… Mizah burada bolca var.
Ama işin bir de trajik yüzü var. Çünkü o kahkahalar bazen yalnızca “algoritmaya uygun” kahkahalar. Ve içimizde olup biteni, dışarıya verdiğimiz maskeler tamamen gizleyebiliyor. Selfie’nin kamerası, bir noktadan sonra ruhun derinliklerine girmiyor; sadece “paylaşılabilir olanı” yakalıyor.
Bu çelişkiyi en iyi anlatmanın yolu belki de şiir. Çünkü şiir, maskelerin altına sızar. İşte bu yüzden burada daha önce yazdığım “Plastik Gülüşler” şiirine kulak verelim:

Plastik Gülüşler

Her sabah bakıyorum aynaya,
yine başkası çıkıyor karşıma.
Dudağımda yapıştırılmış bir sevinç,
İçimde kaç kat var, bilmiyorum.
Sabah haberleri: mutluluk şart.
Story’lerde gülmek mecburi.
“Nasılsın?” diye sormak
İçgüdüsel bir hareket.
Plastik gülüşler!
Fabrika çıkışı hepsi.
Aynı açı, aynı ışık,
ama içi boş bir yansıma.
Plastik gülüşler!
Şekle sok beni sistem,
ama ruhum girmez kalıba!
Bunu unutma…
Göster bana en iyi pozunu?
Gerçek olanı değil, hayır.
Paylaşılabilir olanı

İçim ağlıyor
ama gülümsedim.
Çünkü üzülmek
algoritmaya aykırı.


(...) — şiirin devamı burada akmaya devam ediyor, ta ki final çığlığına kadar...

Plastik gülüşler!
Kalıplara sığmayan duygular!
Gülüyorsun, çünkü istiyorlar.
Ama benliğin
o gülüşün altında boğuluyor.


Görüyoruz ki selfie yalnızca bir poz değil; kimliğin, görünürlüğün, mutluluk baskısının bir aynası. Lacan’ın “ayna evresi” artık filtre evresine dönüşmüş durumda. Nietzsche’nin maskeleri artık telefon ekranında takılıp çıkarılıyor.
Ama en vurucu gerçek şu: Gülüşümüz bazen bize ait değil, sistemin bizden istediği bir jest. Ve işte tam da bu yüzden, şiirdeki gibi, hepimizin içinde bir sessizlik çığlığı var.
Belki de mesele selfieyi bırakmak değil. Belki mesele, selfie çekerken kendi yüzümüzün ardındaki yüzü “ yani gerçekten biz olanı” görmeye çalışmak. Çünkü filtreler silinse de, hatırlanmak isteyen bir yüz hep kalıyor.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (12)

5.0

92% (11)

4.0

8% (1)

Plastik gülüşler* Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Plastik gülüşler* yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
PLASTİK GÜLÜŞLER* yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Zeynep Perçin
Zeynep Perçin , @zeyneppercin
29.8.2025 14:57:30
Çok güzel bir yazı okudum, tebrik ederim!
Lacan, bebeğin, kendisini ilk kez annesinin göz bebeğinde gördüğünü ve sonraki evrelere gelene kadar kendisini hep biricik olarak algıladığını söyler.
Bu anlamda şunu da söyleyebiliriz belki de; insan, biricik olmadığını fark ettiği ve personaları oluşup, bunların farkına henüz varmadığı o ince çizgide, çekilen 27 kareden birinde ‘biricik’miş duygusunu arıyor olabilir mi?
İhtiyacı olanın bu olmadığının bilincinde bile olmadan, birey, böyle bir arayış içerisinde olabilir mi diye düşündüm haklı yazınızı okurken.
Bilemiyorum. Belki de anlamın anlamsızlığının anlamını ararken anlamsızlaşıyordur diğer bütün anlamlar.
Tekrar tebrik ederim, saygılarımla!
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn, @sulecannn
29.8.2025 22:30:24
Derinlikli bir yazıydı. Derimi, yüreğimi, mısralarımı soymaktan hiç korkmadım. Fotoğraf kültürüne gelince tarihi yadsınamaz. Şipşak fotoğraflarla başladı bu serüven bizler küçükken ve şimdi kendimizi kendimiz çekiyoruz. Eskiden ailecek fotoğraf çektirmeye giderken şimdi bu anının yerini bireyin yalnızlığını fotoğraflayan selfiler aldı.

Teknoloji olarak baktığımda her yeniliğin bir sürü artısı ve eksisi olduğunu düşünüyorum psikolojik sonuçları olan. Yenilikleri nasıl, ne şekilde kullandığımız bizim elimizde. Yapay zeka da buna dahil. Hem içinde olmalı hem de onu en verimli en doğal biçimiyle kullanmalıyız diye düşünüyorum. Yapay ve doğalın sınırlarını kendimiz belirlemeliyiz. İlgiyle okudum böyle olunca da kendimi yorumlarda buldum. Tebrik ediyorum Turgut bey. Güzeldi. Selamlar sevgiler 🌾✍️👌
Gule
Gule, @gule
29.8.2025 22:26:51
Hayatımızın yüzde ellilik oranını gündelik kapsayan bu küçük ekranı; pamuk prenses ve yedi cücelerdeki kraliçenin ayna meselesine benzetiyorum biraz...
Herkes kendini orda Kleopatra, Herkules gibi görüyor olacak ki kahraman kesiliyor çoğu, bazen de hatta dünyayı tek başına göğüsleyip kurtarmışlar gibi tuhaf hallere bürünüyorlar.

En son tatilde abimle yengem selfimizi çekti, hikayelerinde paylaştılar, bunu takipçilerinin beğenisine sunmaktansa, negatifleri çıkarıp albüme koymak ya da duvara asmak daha samimi geliyor bana. Çünkü artık iş sevgi bağı ve doğallıktan çıkıp başka bir tarafa kayıyor. "Bakın keyfimiz yerinde, eğleniyoruz, mutluyuz" turları, pozları benlik değil.

Selfi çekmiyorum, durumlarda bir şey paylaşmıyorum. Yılda bir iki kere belki bi şiirsel paylaşım yapim o kadar.

Evet kitlelerin, büyük çoğunluğun birbirine üstünlük, bilgiçlik ve mutluluk taslayarak kendi dünyalarını kurdukları sahte platformlar.

Selfi o kapıyı açmak ve içeri girmek için bir adım sadece...

Güzel değinmişsiniz.
Tebrikler.
neneh.
neneh., @neneh-
29.8.2025 22:00:08
5 puan verdi
Anlamlıydı.Selfilerde içimizdeki çocuğu arıyoruzdur belkide.Yoksa aynı sîma olduğunu bile bile neden o kadar çekim yapar ki insan?.Kutluyor ve Üstadı selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.

neneh. tarafından 29.8.2025 22:23:44 zamanında düzenlenmiştir.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
29.8.2025 21:04:19
5 puan verdi
hocam her zaman ki gibi muhteşem bir çalışma kutluyorum saygılar
Müjgan Akyüz
Müjgan Akyüz, @mujganakyuz
29.8.2025 18:40:07
5 puan verdi
Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete
Bindik bi alamete gedeyoz gıyamete

Nush ile uslanmam ben
Etmeli beni tekdir
Tekdirden anlamazsam
Artık hakkım kötektir

Eskiden adam gibi
Oturur meze yerdik
Şimdi meze yer gibi
Oturup adam yiyoz gayri

Ne kadar nasihat söylense de gençlik bindi bir alamete
Etkili Yorum
Ke
Keomaagain, @keomaagain
29.8.2025 01:24:05
Charles Baudelaire'nin fotoğraf makinesine şiddetle itiraz ettiği cümleleri ilk okuduğumda, yaşadığı yılları düşünerek bu nasıl ön görü diyerek şaşırmıştım. İnsanı, doğarı resmeden ressamları öldürecek gibi cümleler yazmıştı. Bir yerlere not etmişimdir de, önemli değil. Kitabın ismi sanırım şuydu: Şaraba ve Esrara Dair - Charles Baudelaire (Bilerek yanlış tercüme edilmiş gibi isim de. İçerikte sansürlenmemiştir umarım.)
Etkili Yorum
Nil Gün
Nil Gün, @coldeki-kelebek
29.8.2025 00:42:35
Başından beri en nefret ettiğim hiç anlayamadığım aptalca bulduğum şey,,ve hiç yapmadığım şey....ikincisi önyargı

o kadar özellikli telefon al, internet sayesinde dünya avucunun içinde, sen git iki yüz elli farklı açıdan kendi fotoğrafını çek.

ya get!!
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
28.8.2025 21:10:35
5 puan verdi
hergün bolca karşılaştığımız bir olguyu bukadar derinlemesine anlatmanız bilmediğimiz ne çok şey varmış dedirtti. teknolojinin gelişmesi insanı giderek uzaklaştırıyor doğal olmaktan. "plastik" bu durumu tanımlayacak en güzel sözcük olmuş.
beğenerek ve ilgiyle okudum yazınızı. çokça tebrik ediyorum. saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL