6
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
334
Okunma

Yazının Hikayesi
www.instagram.com/reel/DNgTZVEM2Wh/?utm_source=ig_web_copy_link
Gazze’nin çadırlarında yaşayan, bir ressam olan Ebu Gali çocuklarını doyurabilmek için yaptığı tablolarının çerçevelerini ateşe veriyor. Ateşe düşen her çerçeve yalnızca tahta değil; sanatın, hatıraların ve ruhun parçalarıdır. Bir zamanlar renklerle hayat bulan çerçeveler, şimdi açlığın ateşinde yanıyor.
Ebu Gali’nin acısı yalnızca çaresizliğin değil, aynı zamanda varoluşun en derin çelişkisinin acısıdır: İnsan, yaşamak için kendi özünden, kendi nefesinden vazgeçmek zorunda kalabilir. O tablolar, onun düşlerinin ve iç dünyasının yankısıydı; şimdi ise ekmek yerine geçen birer kurban.
Ebu Gali’nin ruhu, umudu ile sorumluluğu arasında sıkışmış bir terazide salınır. Bir yanda çocuklarını doyurma vicdanı, diğer yanda kendisini var eden sanatını yok edişin hüznü. Bu, insanın hem direncini hem de kırılganlığını gösteren trajik bir hakikattir. aynı zamanda oluşturduğu eserleriyle, kendisiyle, belleğiyle vedalaşma acısıdır. Ruh hâli, çaresizlik ile direnme arasında gidip gelen bir salınım gibi düşünülebilir. Bir yandan çocuklarını doyurma sorumluluğu, diğer yandan hayatına anlam katan sanatını kaybetmenin ağır hüznü.
Belki de en büyük acı, hayatta kalmak için insanın kendi anlamını ateşe vermek zorunda bırakılmasıdır.