0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
151
Okunma

Aile içinde bireylerin özgürlüklerinin sınırlandırılması, özellikle ebeveynlerin tutucu ve baskıcı tutumları, modern toplumlarda yaygın ancak çözülmesi zor bir sorundur. Eğer bir ebeveyn, yaşam tarzınızı ve seçimlerinizi katı kurallarla engelliyor; gülmek, kendini ifade etmek veya yeni deneyimlere kapı aralamak gibi temel insani ihtiyaçları ‘haram’ ya da yasak olarak değerlendiriyorsa, bu durum ciddi bir psikolojik sorun göstergesi olabilir.
Toplumda sıkça rastlanan bu tür davranışlar, bireyin hem ruhsal gelişimini hem de sosyal ilişkilerini olumsuz etkiler. Çünkü ne dünya ne de ahiret için aşırı fedakarlıkla yaşamak insan doğasına uygun değildir; yaşamın ölçülü ve dengeli yaşanması gereklidir. Bu dengeyi bozacak şekildeki katı sınırlar, bireyin kendini gerçekleştirmesine ket vurur ve sağlıklı gelişimini engeller.
Ayrıca, iletişim kurarken saygısızlık, küçük görme, küfür ya da şiddet içeren yaklaşımlar, aile içindeki sağlıklı bağları zedeler. İnsanlar, farklı bedensel ve ruhsal yapılarla yaratılmıştır; bu farklılıkların kabulü temel insani bir ilkedir. Ancak aşırı kontrol ve baskı, geçmişin kalıntılarında takılıp kalmanın göstergesidir. Bu da bireyler arasında kimlik karmaşası ve çatışmalara neden olur.
Ne ebeveynlerin çocuklarını kendi kalıplarına zorla uydurmaya çalışması ne de çocukların ebeveynlerinin sınırlarına boyun eğmesi sağlıklı değildir. Her birey kendi kimliğini ve yaşam tarzını oluşturmakta özgür olmalıdır. Kısıtlamalar yerine anlayış, baskı yerine iletişim tercih edilmelidir.
Turgay Kurtuluş