Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Volkan70
Volkan70

Neden bilmiyorum

Yorum

Neden bilmiyorum

( 4 kişi )

10

Yorum

24

Beğeni

5,0

Puan

497

Okunma

Okuduğunuz yazı 8.8.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Neden bilmiyorum

Neden bilmiyorum

Neden Bilmiyorum

Evet, sesim tekrar geriye geldi bak. Sen olmasan, kiminle konuşurum ben? Sen olmasan.. sen olmasan hiç zaman geçer mi, sen olmasan?

Elimde küçük bir “recorder” var. Ses, sesimi kaydediyorum buna. İşte sen olmasan, tek dostum bu şimdi. Sesim, sesim kaybolmasın istiyorum. Sesim, yankılansın istiyorum. Bu gök kubbenin altında ses kalsın istiyorum. Sen olmasan…

Son günler çok dalgınım. Çok, çok dalgın. Siz de dalgın mısınız, bilmiyorum. Bir şeyi anımsamak için çok zorlanıyorum. O nedenle birçok tedbirler aldım. Aniden aynanın önünden geçerken “bu adam kim?” diyorum. Kendi kendime gülüyorum.

Evet, ses cihazı olmasa kiminle konuşacağım ben, şaşıyorum. Bilgisayarı açıyorum, oyun oynuyorum. Saatler sürüyor. Elim ağrıyor, boynum ağrıyor, gözüm ağrıyor ama oyun oynamaya devam ediyorum.

Evet, her tarafa ayna asıyorum. Banyoda üç tane ayna var. Üç değişik açıdan kendimi görüyorum. Bazen pantolonumun fermuarını, çekmeden çıktığım oluyor. Eğer hava sıcaksa sıcak bir hava içeriye doluyor bacaklarımın arasına; soğuksa, serin bir hava. O zaman fark ediyorum fermuarımın açık olduğunu ve hemen kapıyorum. Ceketimle dolaşıyorum hep. Sıcak havada bile bazen ceket giyiyorum. Kollarım, kollarım buruşmaya başladı. Her sabah egzersiz yapıyorum. Çekiyorum, jimnastik yapıyorum sanki.

Evet, çok dalgınım diyorum. Siz de dalgın mısınız? Sizin de daldığınız olduğu mu hiç? Dalgın dalgın yürüdüğünüz, nereye gittiğinizi fark etmediğiniz oldu mu?
Bir şey almak için, yatak odasına gidiyorum; başka bir şey görüyorum masanın üzerinde, onu alıyorum, geri dönüyorum. Niçin yatak odasına gittiğimi unutuyorum. Tekrar bekliyorum.

Tuvalette hiç, anımsadığınız oldu mu? Her şeyi ben tuvalette anımsar oldum. O nedenle tuvalette uzuuun süre kalıyorum.

Not defteri taşımaya başladım. En ufak bir şeyi not etmeye başladım.

Kamera taşıyorum ben. Durmadan kamera. Geçtiğim yolları, kareliyorum. Geçtiğim sokakların, isimlerini kareliyorum. Kare kare kamera, kapkara kamera… İşte böyle.

Yemeği unuttuğum oldu çok. Yanık kokusu doldu evin içerisi. Yangın alarmı verecek diye korktum. Koca bina ayağa kalkacak, herkes dışarı fırlayacak: “Kim gene bu, kim?” diyecek

Evet, bazen Pazar günleri, et kokusundan geçilmiyor bu binada. Herkes et pişiriyor sanki et oburu insanlar. Bu insanlar yüzünden kaç tavuk, kaç öküz, kaç koyun kesiliyor, kaç balık avlanıyor bu insanlar yüzünden. Bilmiyorum. Ben et yemiyorum uzun süredir. Vegeteryan mı oldum. Bilmiyorum..Doktor dedi ki, “vitamin 12 eksikliği var sende,” eksikmiş, ne yapalım. Herkeste bir şeyler eksik. Bende bir şeyler fazla. Onlarda bir şeyler eksik.

Evet, aynanım önünden giderken, geçerken aniden bakıyorum; bir gölge. Bu adan kim, diyorum. Gülüyor bana. Gülüyor.

Her gün meyveciye uğruyorum, sebzeciye uğruyorum. Bir İtalyan dükkânında çalışıyor şişman Avusturalyalı bir kadın, yok, Avusturalyalı değil, Maltalı. İngilizcesi pek düzgün değil. O kadın da gülüyor. Bana bir şey verince gülüyor. Ben de tebessüm ediyorum. Teşekkür etmeye çalışıyorum, yok. Kadın bana bakıyor, donuk. Teşekkür ettiğimi sanıyorum, teşekkür ettim belki ikinci kez niye teşekkür edeyim. Burada herkes ikinci kez teşekkür ediyor bilhassa kasada çalışan kadınlar. Evet, kadınların çoğu, hep kasada çalışıyor. Kadınlar çok dikkatli, zeki erkeklerden. Kasada çalışıyor, onlara kasa işi vermişler. Kasa gibi kadınlar. Çok şey biriktiriyorlar. Dert biriktiriyorlar, dert; sadece para değil. Altın yüzükleri var kadının. Küpesi de var. Değişik bakıyor insanlara. Yorgun görünüyor.

Evet, bugün dört tane domates aldım, dört dolar. Tanesi bir dolar. Dört limon, iki dolar. Yok, üç dolar. Evet, cebimdeki para ne kadar bilmiyorum. Sayıyorum, elli dolardan aşağıysa dışarı çıkmıyorum. Bekliyorum. Maaş gününü bekliyorum. O gün dışarı çıkıyorum. Yalnız ben değil, bu binanın çoğu insanları, maaş günü dışarı çıkıyor. Sakatlar, tekerlekli arabalılar maaş günü dışarı çıkıyorlar. Şişmanlar, iyice şişmanlar geceleri çıkıyor. Marketleri dolduruyorlar. Et oburları, şeker oburları, obur bu ülke obur. Bu ülke oburların ülkesi; yiyip, sıçamayanların ülkesi. Evet, ben de onlardan bir tane oldum. Çok yiyorum, hareketlerim zayıfladı, biliyorum, evet.

Yattığım yerden gökyüzü görünüyor. Bulutlar, çok dağınık bugün. Rüzgâr, her yerde ses çıkarıyor. Pencereleri açık bırakıyorum, ıslık çalıyor hep. İstiyorum ki, rüzgârın sesi, odayı doldursun.

Evet, radyoyu kapatıyorum. Buranın politikacılarını dinlemek istemiyorum. Hiç politikacıları dinlemek istemiyorum. Müzik dinliyorum çoğunlukla. Klasik müzik dinliyorum çoğunlukla. İçinde hiçbir kelime olmayan müzik dinliyorum çoğunlukla. Güftesi olmayan müzik dinliyorum çoğunlukla. Beni alıp, götürsün diyorum.

Evet, gene telefon gelmedi. Yine telefon etmedi bana. Biliyorum, meşgul biliyorum. Hava kararmıştır orada. Burada sabah, orada akşam. Orada sabah, burada akşam. Bugün ne, bugün günlerden ne, bilmiyorum, evet.

Her odada bir saat var. Oturma odasında üç tane saat var. Her açıdan saati görebiliyorum. Bir de bilgisayarın saati var.

Evet, not tutuyorum. Notları asıyorum. İlaç listem var her yerde; sabah, öğleyin, akşam, gece ilaçlarımı zamanında almam lazım. İlaç şirketleri, benden zengin oluyor biliyorum. Evet, ilaç şirketleri, silah yapan şirketlerle ortak. Bunları da biliyorum. Ben, ölümlere neden oluyorum. Yavaş yavaş ölerek. İlaç şirketleri zengin oluyor. Evet, şirketin sahipleri de ölüyor benim gibi, ölecek.

Gülüyorum, insanlar öldürüyor, ölüyor; bir parça iyi yaşayabilmek için. Bir parça güzelden yana yaşayabilmek için. Çalışanlar çok ama öldürenler daha çok.

Evet, bugün Cuma mı, hayır. Çarşamba, yok. Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum, bugün ne. Zaten önemi yok benim için. Bir yere gitmiyorum. Gitmek istemiyorum. Niçin zamana ihtiyacım var benim? Hangi zaman diliminde yaşadığım önemli mi, yaşıyorum ya.

Bugün Çarşamba, hayır Perşembe. Doktora gitmem lazım. İğne olacaktım. Hmmm, hep unutuyorum. Not tutuyorum hâlbuki. Resimlerime bakıyorum; neredeyim, ne yapıyorum. Artık unutacağım. İnsan yüzlerini unutacağım.

Çocukların resimlerini duvara astım. Sevdiğim insanların resimleri duvarda. Duvarda savaş resimleri var. Duvarda açlık, duvar çok gizli, hepsini saklıyor, yutuyor sanki. Bana göstermiyor bazen.

Duvarları siliyorum, kirli ne varsa sildiğim, dün sildim, bugün de sildim, evet. Unutuyorum sildiğimi. Tekrar ellerimi yıkıyorum, kirli. Parmaklarım, kirli. Tırnaklarımın arasını fırçalıyorum. Dişlerimi fırçalıyorum, sonra unutuyorum. Tekrar yüzümü yıkıyorum, yüzümü yıkamadan çıktığım oluyor. Çorabımı giyiyorum. Çorabımın teki yok. Teki hep kayboluyor. Teki arıyorum. Terlikleri giymiyorum. Terliklerim var üç tane. Kapının dibinde bekliyor. Misafir bekliyor terliklerim. Terlikler, misafir bekliyor ama terliklerin beklediği misafirler gelmiyor. Ben beklemiyorum, ayakkabılarım beni bekliyor ama ben giymiyorum. Ben çünkü bekliyorum. Benim beklediklerim, hiç gelmiyor.

Gelmiyor.
Neden bilmiyorum.

Volkan Kemal

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Neden bilmiyorum Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Neden bilmiyorum yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Neden bilmiyorum yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ferda,ca
Ferda,ca, @ferda-ca
9.8.2025 23:35:30
5 puan verdi
gün seckinizitebrik ediyorum

saygılarımla hocam.🙏🧿
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
9.8.2025 21:09:04
ne çok benzerlik buldum yazıda anlatılanlarla kendi aramda. ses alma cihazı kullanmıyorum ben, yüz yüze konuşma ve hatta satranç taşlarıyla dama oynama aşamasına dahi geldim kendimle. vezir ve şah, piyonla aynı statüde yani. yazıda güldüğüm yerler oldu, "kasa gibi kadınlar" çok nitelikli bir benzetme, gerçektende öyleler. demekki dünyanın hangi köşesine gitsen değişmeyecek durum. kadınlar bunca sırrı nasılda saklayabiliyorlar yıllarca. dün okumamıştım bu yazıyı, güne seçildiği için kutlayayım. haklı bir seçim olmuş. selam ve saygılarımla
∼Hüzün
∼Hüzün, @huzun--
9.8.2025 15:05:11
5 puan verdi
🌹🌹🌹🌹🌹
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn, @sulecannn
9.8.2025 14:28:24
gerçekçi, samimi, detaycı bir anlatımdı. çoraplar gibi içimizde de bir şeylerin diğer teki hep kayboluyor. belki artık mevcutları giyinmek gerek uymasa da eşleri.

o beklenenler hiç gelmiyor evet. çünkü sevilmiş, seçilmiş bir yalnızlık sarıyor evi. hem istiyor hem istemiyoruz gelmelerini. bir istiyoruz sonra unutuyoruz galiba neyi istediğimizi bile dediğiniz gibi.

et ve alışkanlıklar konusunda haklısınız. İnsanlar tıpkı metal eyfel kulesi gibi etten iskeletleri bir mutluluk sebebi sayıp kah yemeyi kah heykelini inşa etmeyi kah da etten duygularla yüreğini perçinlemeyi seviyor. zevk ve girdap meselesi.

güzeldi yazınız. tebrik ediyorum volkan bey.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
9.8.2025 12:59:28
5 puan verdi
bu anlamlı ve güzel çalışmayı kutluyorum
Etkili Yorum
/ yüRekTen
/ yüRekTen, @-yurekten
9.8.2025 05:46:12

sade, minimalist, şiirsel bir dille, tekrarlar ve dizelerle birbirine bağlanarak oluşturulmuş bir melodi dinledim. zihindeki kaygılar ve kısır döngülerle bilinç akışı tekniğini yoğun olarak kullandığınız ruhsal bir deneme de diyebiliriz ve bence çok başarılı.

tebriğimle.
Etkili Yorum
Tüya
Tüya, @tuya
8.8.2025 18:23:31
bu şiirsel metni öğlen paydosunda okudum. şimdi yine yeniden bir göz geçirdim:
kısacık cümlelerlden oluşan bu portreyi içselleştirerek anlatmak bir monolog gibi ve alabildiğine tanıdık, sahici kılmak böyle. hani aynada, kendi kendini izlemeye koyulan bir gerçeklik gibi...

heyhat! yaşam, dayatmalardan ve beklentilerden oluşan karmaşık bir çemberdir, sevgili dostum. düşmüşüzdür içine bir kere, istemsiz, öngörüsüz. ve kendi içinde sürgünsündür...
ve rutin bir kıpırtıyla, döner dursun içinde. ta ki; nefesin tükenene kadar...
bu bir teselli midir? hayır! aksine, ne denli zavallı ve hükümsüz olduğumuzu anlatır bize. ne denli özgür iradeden söz edersek edelim ...

etkili, harbi ve hüzünlendiren bir yanı vardı metnin.

teşekkürler olsun, volkan bey,

hep dostlukla.

Etkili Yorum
Nil Gün
Nil Gün, @coldeki-kelebek
8.8.2025 08:54:40
o yarım kürede de yatma uyanma saatlerimiz dışında durumlar aynı desene,.buzdabı kapısnı açıp bekliyorum.
.alcak mıydım koycak mıydım.elimde şıngır şıngır anahtar , çantada iki saat anahtar arıyorum
dünya hep yekün tırlatıyor..
kollektif bunca acıya mucize bile dostum..
b12ymiş c46mış d bilmem kaçmış,
bu arada kazanan yine büyük ilaç şirketleri oluyor.
M.Y.
M.Y., @m-y
8.8.2025 08:12:02
biraz hüzünlü güzel bir iç monolog.

demişsiniz ya:
"tuvalette hiç, anımsadığınız oldu mu?"

ne demişler "türkün aklı ya kaçarken ya sıçarken gelir" (bu kelimeyi yazınızdan ödünç aldım)

saygılar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL