0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
199
Okunma
HİÇ
Hacı Bektaş ın hiçlik duygusunu benim gibi yaşayan var mıdır? Diye düşünürken, sizin varlığınızı öğrenmek ne kadar kötü oysa ki yüreğimde ben sizlerin hiçliğini yaşamak isterdim. Ne var ki varlığınızla taht kurdunuz virane gönlüme sağ olun güzel dost egosuz sevgiyle tanıştırdınız.
Ego’yu tatmin etmekle öz’ü tatmin etmek arasındaki farkı eminim biliyorsunuz.
Elbette; rağmen sevgi olması gerekendir. Değilse adı konmamıştır. Kaçınılması gerekendir. Kaldı ki "hükmen ya da hükmetmeyle olacak sevgi ister ego ister öz tarafından olsun, sevginin sevdaların acze düştüğünü ve ya düşürüldüğünü gösterir. Her iki durumda da sevgi hiçliği değil yokluğu yaşar. Yok olanın ise, adı sevgi değildir. Ne siz yüreksiz, ne de karşıda ki çok yüreklidir...
Ben özünde hiçliği yaşayan ego yoksunu bir dünyalıyım! Kim olduğumu sormaya ne hacet. Hiç dersiniz olur biter. Kim özün analizini yaptı bilmem. Ama bildiğim öz sizsiniz özge ben.
Kaçınılmaz olan nedir? Sizin bilge kişiliğiniz mi? Benim bilgiye olan açlığım mı? Yoksa çirkin bir dünyada erdeme dair olanı arayış mı? Neydi kaçınılmaz olan? Eceline susamış bir köpeğin inlemesi sizi tedirgin etmesin. Yerle gök arası ne kadar yakındır? Ya da iki dudağın arası ne kadar uzak? Anlam çıkarmamak gerek güzelliklerden sadece hiçliği yaşamalı ve yaşatmalı.
Öz olmaksa amacın; öz olmaya hoş geldin. Ben özüme dönmeden özden daha öz olan özge yoldaş bulmak ne kadar zormuş meğer. Öz olmaya hoş geldin...
Beni çok ama çok mutlu ettiniz size teşekkür ediyorum. Bunun iki sebebi var; birincisi sizin yüreğiniz en az benim yüreğimin iki katı sevgi taşır. İkincisi ise özü aramış olmanız.
Ne kadar kaliteli, öz bilinçli saygın bir kişiliksiniz. Hayatımda olduğunuz için tanrıya şükrediyorum. Size sonsuz saygılar sunarken önünüzdeki zamanın hep sizin istediğiniz gibi olmasını temenni ediyorum...
Öz de bu olmalı; bu değilse, kişi hem gerçek âlemde hem de sanal âlemde kendisini yaşamıyordur. Çünkü bu tarz bir yaşam sürdürmeyi şiar edinenler ne yazık ki oldukça çoktur. Bundan değil midir kavgalar, nefretler, kinler ve daha nice pislikler?
sadece dilemek yetmiyor be güzel dostum. bak geçen yılda rakamlara misyon yükleyerek çok şey diledik. bir önceki yılda ve gelecek yılda rakamına misyon yükleyecek ondan bize güzellikler getirmesini temenni edeceğiz. Hiçliği yaşayan sadece zamandır. Ego’yu tatmin ya da hazza ulaşma erdemli olanın işi değil. Yani sizin, benim veya bizim gibilerin işi değil. Biz ya da bizim gibiler zaten özü yaşamaktadır. Öz ya da diğer bir deyişle "id" sorumluluk sahibidir. Nesnellikten uzaktır. Egolarımızın şehvani isteklerine yenik düşmemenizi diliyorum...
Bazen kendimle de çelişkiye düşüyorum. İyi kavga ederim kendimle arada birileri olmadığı için ikimiz de yorgun düşeriz. Ama barışçıl bir sonuca ulaşırız. Mesela bu gün keşkelerimle kavgalıydım. Hani kimilerinin hiç keşkesi olmaz ya (!) işte o türden bir keşke. Ne var ki sizi tanımamla birlikte hayatımda kocaman bir keşke daha oluşuverdi!
Ve o yarattı, yeri, göğü kuşları, ağaçları, sizi, beni ve yerdeki karıncayı o yarattı. Kimi ona Allah dedi, kimi Hûdâ kimine de Got dedirtti, kimine Rahman. Ve ben de ona rahman dedim. Çünkü o hem Rahman dı hem Rahim. Bağışlaması affı mağfiretiyle her gücü elinde tutuyordu. İsteseydi kendisine bir harem kurup ve tüm güzellikleri kendisi için kullanırdı. Peki öyle mi oldu? Hayır o naif duygu o ulu hikmet sahibi olan rahman güzelliklerin en güzelini hem de sınırsız bir biçimde bizlerle paylaştı. Ne bir cennet onun kadar güzel, ne bir çiçek. O öyle bir güzeldi ki vereni de şuh eder alanı da şuh ederdi çünkü o; paylaşımdı. Sınırsız bir paylaşım o rahmanın benimle paylaştığı zenginlikleri ben dostlarımla paylaşmazsam o Rahman bildiğimizin kudreti inkâr edilmiş olmaz mı? İşte bu felsefeyle özellikle yeni yılın daha ilk aylarında sizleri de paylaşmanın hazzını yaşamaya davet ediyorum.
Gelinen son nokta dedikleri bu olsa gerek. Meğer ne kadar susamışız güzel olana. Acaba birileri mi öğretmedi? Yoksa birileri güzel olanı hep elimizden mi aldı hep merak etmişimdir? Yalnız yine o kişi karşısında bir ayna görürse, gördüğü ayna bir madde değil, aksine gördüğü kendisi olur.
Ne haddime, yüreklere ses verip destek olmak! O yüreği incitmiyorsam ne mutlu bana.
dilemek, dilde emek; her dil’in söylediğini her yüreğin onayı mümkün değil. Ama yüreğin hükmüyle söylenen her söz ebediyen muteberdir. Hele hele yürek puslanmadan dile hükmetmişse, işte o dil emektir. Ondandır ki yüreğine, yüreğinize sağlık temennisinde bulunuruz. Tam da bu noktada işte siz onlardan biri ve ender olanısınız.
Her iltifat bir marifete, her marifet bir iltifata tabi olduğu bilinir. Ama şunu da bilin ki, ben dostlarımın yüreğinin söylediği, ya da dilediğine tabiyim. Size sonsuz saygılarımı gönderiyorum. Erdem sevdalısı dostlarım.
Siz dünyanın en güzel çiçekleriyle taçlandırılacak, en ulvi sevgisiyle ödüllendirilecek bir değersiniz benim için. Tam hatırlamıyorum. Şöyle bir şey olsa gerek, ya da buna yakın; "cümle kurmakta zorlanıyorum" evet ben de itiraf edeyim; o muhteşem dostluklarınızla, sevginizi o kadar samimi duygularla dile getiriyorsunuz ki, acaba diyorum; sizi egosuz ya da rağmen sevmemek mümkün mü? Elbette hayır.
Bir merhaba ancak bu kadar güzel söylenir dosta bir aşk ancak bu kadar güzel fısıldanır sevgilinin kulağına. Öğlenin sıcağı kadar sıcak! Yaklaşma yakacak.
Ne akşamın kuytusu kadar karanlık! Zamanın getireceği tüm burukluğa rağmen,
Sevgili dostlarıma merhaba...
Her şeye rağmen seviyorsan, bedel ödemenin figanlar da işi ne?
Susmak bir çare değil biçare olursun ancak.
Bundan değil mi ki bülbülün güle figanı?
Figan eden haksız olur sanma.
Bazen figan aşktandır, bazen ise, ıstırap tan.
İki figanı aynı kefede, ölçecek olanın, sevgisi fazla bakiyesi az olur.
Olur ise, beden teslim ruh’u uzak tutmalısın ruh’u teslim edersen yensen de bir yenilsen de.
Dik durmalısın! Kendin için değilse bile, sevdiklerin için olmalısın.
Hem de her şeye rağmen...
Aynalar da yanıltır bazen.
Kendini gördüğünü sanırsın ama o sen değilsin.
Gördüğün bir ateştir yüreğini yakan!
Gizemi çekmesin derim, karanlık dhlizine aynaların.
Öyleyse sarıl hayallerine koş koşabildiğin kadar.
Dünyaya hangi amaçla geldik de ve tekrar sarıl hayallerine sen belki pembe olamazsın ama düşlerin pembe, umuda mavi.
Öfkeni ödüllendir ama yenik düşme.
Çünkü öfke kişinin yargı gücünü zayıflatır.
İntikam ise, asla!
Seni sen olmaktan çıkarır.
Ne değeri kalır rağmen’lerin?
Ego’ya yenik düştüğünü gördüm.
Yoksa aynada gördüğüm sen değil misin?
Açmaza düşerse yürek bir alev topudur yakar cümleyi yakar herşeyi kendini bana anlatmaya ne hacet, lakin hayatında ne kadar yer alıyorsam, hayatımda bir o kadar yerin var!..
Bunu bilmeni isterim; lakin, nedir bu depremler, sarsılmalar, yıpratılmalar, yağmalanmalar? Bana anlat, anlat ki çözülmesi gerekeni birlikte çözelim. Onarılması gerekeni onaralım. Özneyi bilmeyen, özneyi sevmeyen, nesneyi nasıl sever? Çünkü; özü sevmeyen hep sığdır sen ise bende bir öz...
Korktuğumuz için mi sevmiyoruz? Yoksa o ulvi olanın kirletilmemesini istediğimiz için mi? Şu an herkes bulunduğu mekânın penceresine yönelsin ve tekrar burada buluşalım ne dersiniz? Ve sonra kim neyi gördü, aşka dair sevgiye dair kim neyi duydu anlatsın. Tabi anlatabilecek yürek varsa. Bir yıl kadar önceydi Azerbaycan’dayım. Göy göl dedikleri adını hemen kıyısında ki köye veren şirin bir göl. Akşam yemekten sonra ay’ın şavkını gölde seyretmek için dostlarımla gezintiye çıktık. Bir bahçe duvarının yanına geldiğimizde Ahmet mellim (Ahmet hoca) eliyle sessiz olun deyince şaşırmış ve onun dediğine de riayet etmiştik. Usulca duvarın dibine yaklaştığımızda; şahit olduğumuz ne ay’ın şavkı, ne de gölün dinginliğiydi. Şahit olduğumuz çıplak bir aşktı!. riyakârlıklardan, sahtekarlıklardan, çıkardan arınmış bir aşk. O kadar saf o kadar temiz ki oğlan kıza pıçıltıyla seni sevirem dedi. Kız ise aşklarına şahit ay’ı gösterdi. Bu benim o günden sonra yüreğime oturdu. Ülkeme döndüğümde; evin var mı? Araban var mı? Maaşın var mı? Bankada ne kadar paran var? Sorularını duyunca gerçek aşkın Tanrı tarafından fakir olana verdiği bir umuttur düşüncesine kapıldım. Utanmadan göğsünü gererek ve de haykırarak seni seviyorum diyebilenlere yakışır aşık olmak.
Aksi halde, bir hiçiz…
Efkan ÖTGÜN.