1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
158
Okunma

Herkes heyecan içinde kafeden dışarı koşturmuştu. Araba bana değil ama o civarın insanları tarafından bakılan hepimizin tanıdığı, sevdiği “Tombik” adındaki köpeğe çarpmıştı.
Tombik nedense gelip, geçen yabancı araçlara biraz tavırlı oluyor ve dar sahil yolunda, bir süre peşlerinden koşturarak havlıyordu.
Yine aynı hareketi yapıp aracın peşine , takılınca araç yandan Tombike çarpmıştı.
Asude Hanım heyecan içinde koşturarak yanıma geldi.
-Aman Ömür beycim dedi, yüreğim ağzıma geldi. Size çarptı sandım araba. Vallahi sebep oldum diye vicdan azabı çekecektim.
Tombik, yerde acı içinde kıvranıyordu. Hemen yanına çöktüm. Araç sahibi genç titreyerek arabadan inmiş “İstemeden oldu vallahi kasten değil” değil diye kıvranıp duruyordu.
En azından kaçıp gitmemişti, çoğu zalim gibi. “Ah abi ölmez değil mi” dedi iç çekerek.
“Hadi arabaya koyun, hemen kliniğe götürelim” dedi bir kadın sesi. “Hayvanın ayağı kırılmış”
Arkamı dönüp baktım ne göreyim, gizemli hatun bize bakıyor.
-Hadi, hadi dedi, ne duruyorsunuz arkadaşlar acele edelim, daha fazla acı çekmesin zavallıcık.
Veteriner kliniğine vardığımızda araç sahibi genç Tombiki kucakladı ve hep beraber klinikten içeri girdik.
Gençten bir görevli “Geçmiş olsun Melda hocam” dedi.
-Çetin iyan odaya alın hayvanı ve hazırlığı yap, ben üzerimi değişeyim. Ön bacak kırık, arka bacak da ezik muhtemelen, dikkatli davranın”
Tombik sadece inliyordu sessizce.
Melda!.. Adı buymuş demek. O içeri koştururken arkasından baka kaldım. Meğer günlerdir hayranlıkla izlediğin kadın, meğer bir veteriner ve bu kliğinde sahibi imiş.
*
Tombikin kazasına elbet çok üzülmüştüm, ancak güzel Melda ile tanışma fırsatı yarattığı, hatta bunu benim için oldukça kolaylaştırdığına içten içe de mutlu olmuştum.
Ertesi gün, her sabah büroya gitmeden yaptığım sabah yürüyüşünden sonra, kalbim küt küt çarparak yine kafeye koşturdum.
Melda henüz yoktu. Kahvemi söyleyip, heyecan içinde bekledim o ama görünmedi. Çaresiz kahve içip, büromun yolunu tuttum.
Ertesi sabah yine arabamla geçerken, yavaşlayıp bir göz attım kafeye. Melda gelmiş olabilir mi diye. Baktım köşesi hala boş, sürdüm aracımı doğruca kliniğe.
Tam park ediyordum ki, Melda elinde gazeteler, gözünde güneş gözlükleri, kapıda belirdi. Hemen arabadan inip, önünü kestim ve heyecanımı belli etmemeye çalışarak sordum.
- Günaydın Melda Hanım, Tombiği sormaya gelmiştim. Nasıl, daha iyi mi?
-Evet, evet dedi Dün geceyi yapılan iğnelerden geceyi iyi geçirdi. Keyfi yerinde. Biraz misafirimiz olacak burada, merak etmeyin. Ben de Asude hanımın kafesine gidiyordum şimdi.
“Müsaade ederseniz, dedim. Bu sabah kahveler benden olsun.”
Reddeder diye de korkuyordum.
-Olur, tabi, deyince, ben hemen ”Buyurun” diye arabayı işaret ettim. .
-Yok, ben ağaçlık yoldan yürüyerek sahile inmeyi seviyorum, iyi geliyor bana, dedi. Siz önden gidin isterseniz, orada buluşuruz.
Onunla daha fazla vakit geçirme fırsatı çıkmışken, kaçırır mıyım hiç!
-Öyleyse, araba burada kalsın, ben de size eşlik edeyim, dedim. Dönüşte buradan alırım.
Ona da “Eh peki madem, hadi buyurun, dedi. Laflayarak gideriz beraber”
İşte o an, dizlerimin bağı çözüldü. Allah’ım dedim içimden, günah yazma Tombikin kazasına sevindim diye.
Hele bir iyileşsin. Bundan sonra vallahi o benim en iyi dostum…
BİTTİ
Artık sizin hayal gücünüz, hikayenin gerisi...
5.0
100% (1)