1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
345
Okunma

Feraye, uzun süredir dargın olduğu sevgilisi Engin’le buluşmak için restorana gittiğinde ,ondan daha erken gelmiş olmamak için özellikle geç kalmıştı.
Dr. Engin teras katındaki masada oturmuş telefonun ekranını kaydırmakla meşguldü. Feraye’yi görünce ayağa kalktı ama her zamanki gibi sarılmaya cesaret edemedi.
Feraye restorana havalı bir giriş yaptı; bütün cephanelerini kuşanmıştı. Engin, onu baştan aşağı süzerek;
-Yine kimseye acımamışsın Feraye.,dedi.
Feraye, saldırgan güzelliğini cömertçe sergileyen elbisesiyle göz kamaştırıyordu. Masaya otururken;
-Umarım geldiğime değer, boşa harcayacak zamanım yok çünkü, dedi.
Engin’in dikkati hayli dağınıktı.Normalde de Feraye’nin söylediklerinin yarısını işitirdi ama dekolte devreye girdiğinde kalan yarısını da dinleyemez olurdu.
Feraye’nin göğüs dekoltesine odaklanmış durumda kendi kendine mırıldandı:
-Bu ne zulümdür Ferayee..Yemin ediyorum, İsrail’in füzeleri seninkilerden daha insaflıdır...
Feraye anlamadı fondaki müziğin sesinden, yüksek sesle konuşmasını istedi.
-"Phyton "diyorum...Tahrip gücü yüksek mühimmat..."
-Ne diyosun sen Engin ya! Ne faytonu? Ne mühimmatı? Saçma sapan konuşma Allah aşkına! Zaten sinirliyim, delirtme beni!
Feraye böyle zamanlarda, erkeklerin beyni ters mi takılı acaba,diye düşünürdü bazen.
Kuşku dolu bakışlarla Engin’i süzdü sonra:
-Sarhoş musun diycem ama , şimdi hastaneden geldin, ameliyathaneye alkollü girmiş olamazsın.
Sonra gözlerini kısarak Engin’e baktı;
-Gerçi ayıkken de sarhoş gibi konuşuyosun ya sen! Neyse...
Engin:
-Feraye, boş yere kalbimi kırıyosun ama...
dedi yapmacık bir ses tonuyla.
Nasılsa onu ikna etmenin bi yolunu bulurdu. Pahalı bir kolye falan...Klasik hikaye işte... Feraye’nin böyle bilinen oltalara kolayca takılışına hep hayret etmişti.
Gülümseyerek ikinci hamleyi yaptı:
-Evet,sarhoşum şu an! Bu güzellik karşısında sarhoş olmamak mümkün mü?
Feraye yine oltaya geldi , bu bayat numaranın da her zaman ve her kadında tutuşu ilginçti...
Gülümsemesini yumuşama olarak algılamasın diye saklamaya çalıştı Feraye. Saçlarını eliyle arkaya savurdu:
-Evet, seni dinliyorum, dedi.
Engin:
-Hayallerini anlıyorum ama olmazdı Feraye.Yani yeni bir bebek fikri çok korkunç ve geç bir dönem artık benim için.İki tane kızım var zaten ,biliyosun durumumu.En kritik zaman bu; sınav hazırlığındalar.Kargaşa ,bunalım falan...Bilirsin anla beni .
Feraye çıldırdı:
-10 yıldır kritik zamanların hiç bitmedi Engin! Karın,çocukların,işin...Engin ,ben bebeğimi kaybettim senin yüzünden, ölüyodum !
Acilde çalışırken hep kınadığım intox vakalarından biri oldum. Bi ilişki yüzünden ölmek isteyenlerin aptallığına şaşırırdım, şimdi düştüğüm şu duruma bak!
Feraye, tanıştıkları günden bu yana yaşadığı hezimetleri argo ve yer yer küfürlü cümlelerle özet geçti.Özeti bile o kadar uzun sürdü ki, kısa cümlelere bile odak yetiremeyen zavallı Engin, bir de Feraye’nin hunharca sergilediği dişiliğiyle mücadele etmek zorunda kalmıştı.Demir kubbe gibi bir füze savunma sistemi olsa belki onu daha iyi dinleyebilirdim,diye düşündü.Ses tonu,beden dili,dekoltesi dışında hiçbir şey algılayamayınca lafı kuyruğundan yakalayıp boşlukları doldurmayı denedi,olmadı.Feraye bugün defansta oynuyordu.
Feraye’nin kışkırtıcı enerjisi ve tavırları savaş çağrısı gibiydi.Her ilişki bir iktidar mücadelesi değil miydi ki zaten.Misilleme gerektiren bu saldırılar için uygun mekanda değillerdi.
Ortamı yumuşatmak için mekan değişikliği yapmak iyi bir seçenek olabilirdi.Manevra alanı oldukça kısıtlıydı burada çünkü.
Engin:
-Biliyorum ,hayal kırıklığına uğradın. Ama sence uygun mekan burası mı ? Bunları neden burda konuşuyoruz ki hayatım? dedi.
Feraye’nin eline uzanmaya çalıştı. Ona borçluydu ama böyle çetrefil bir durum için temassız ödeme seçeneği yoktu.
Feraye ,yüzlerce kez sergilenmiş bu sahnenin tekrarlanmasına izin vermedi:
-Bir kurnaz sen misin canım, ha?
Artık evimde konuşmayacağız. Neden mi?Çünkü; oksitosindi, dopamindi, testosterondu, östrojendi derken, bi bakmışım mesele yine pembe diziye bağlanmış! Engin efendi arazi olmuş,rüyanda görürsün artık beni!
O sırada gelen garsona duble espresso söyledi Feraye .Yemek yiyecek durumda değildi.Ama Engin her zamanki rahatlığıyla siparişini verdi.
Feraye kaldığı yerden konuşmasına devam ederken Engin’ in telefonu çaldı.Tamamı tıbbi terim dolu bir cevap konuşmasının ardından gelen yemekleri iştahla yemeye koyuldu.Bir yandan da Feraye’nin son cümlesini yakalamış olmanın sevinciyle cevabını hazırlıyordu.
-...Bu attığın son golü asla unutmayacağım, dedi Feraye.
Engin ,eski numaraların işe yaramadığını görünce, kadın kafasının çalışma şekline ilişkin daha çok kitap okuması gerektiğini düşünmeye başladı .Yine de son bir hamleyle espri kartını denemek istedi, sıkıştığı durumlarda hep işe yarardı.
Ufak bir kahkaha eşliğinde:
-Ama tatlım ,senin gollerle sorunun olduğunu hiç sanmıyorum,deyince...Feraye’nin tepesi attı.
Öfkeden alev saçan gözlerle bir süre Engin’e baktı ve aniden elindeki kahveyi Engin’in kafasından aşağı döktü:
-Al sana gol! dedi. Bi kere de sen ye bakalım nasılmış!
Engin ,bu şokun etkisiyle ayağa kalkmış tanıdık biri var mı diye etrafına bakınırken ,Feraye çantasını alıp çoktan salonu terk etmişti.
Feraye’nin uzun konuşmasına ilk defa şükreden Engin’in ağzından gayri ihtiyari döküldü cümleler :
- Neyse ki kahve soğumuştu dırdırından...
5.0
100% (1)