5
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
621
Okunma


Elmira,ayaklarının altında çıtırdayan kurumuş otlar arasından yavaşça yürümesine rağmen, yine de çizildi ayakları,birkaç yerden diken battı,kanadı ama acımadı...Böyle işliyordu düzenek çünkü; içindeki acı,dışındakileri bastırdığında fiziksel yaralar acıtmazdı.
Ama tersi de doğruydu.Kendine zarar veren şeylere insanoğlunun bağımlılığını açıklıyordu bu. Elmira, tam da bu anda...eğer yıllar önce bırakmasaydı, bir sigara yakardı mesela..Gülümseyerek hatırladı sönmüş bağımlılıklarını...Vazgeçemediği her arzu kölelikti zira.
Dünyaya ait olmayan bazı şeyleri dünyadaki hiçkimseye anlatamazsınız. Bu yüzden...Ötelerden gelen, içinin sınırlarını aşan,ama kimseye ulaşamayanları ...artık dünyayla hiçbir ortak yanı kalmamış birine anlatmaya geldi Elmira, ona...babasına.
Kimse yoktu bu bahar ikindisinde; mezar taşları,ağustos böceklerinin tekdüze sesi ve içindeki sonsuz boşluğa ağır ağır damlayan kederden başka...
Onun dışında hiçkimse yanıtlayamazdı sorularını.Hangi kapıyı çalsa, ona kendini işaret eden kapılardan vazgeçeli çok olmuştu
.
Oturdu mermer mezar taşının köşesine. Kuşların su içmesi için yapılmış hazneye elindeki suyu döktü.Kalanı da annesinin diktiği mercan çiçeklerinin kırmızı narinliğine...
Ellerini toprağa daldırdı sonra; maddenin manaya karıştığı eşiğe dokunduğunda... toprak sıcak ve diri bir kalp gibi hissettirdi kendini. Bu temas varlığın ve yokluğun taze kokusunu aynı anda içine dağıttı duman gibi.
Gözlerinden dökülen inciler mercan çiçeklerine can oldu.Yüklendiği enerjiyi taşıyamayan damlalar ,sımsıkı kapattığı gözlerinden peş peşe yuvarlandı sessizce.
Sözcükler olmadan da anlar mıydı yaşayan birini ötelere gidenler?
Anlardı elbet.Sözcükler dünyaya aitti,ama yine de halen burdaysa bedeni ,var olan her şey gibi ,sözcükler de bir görevi üstlenmişti,onları küçümsememeliydi.
Kırık dökük konuştu sonra, birer ikişer üşüşen duyguları kenara ittirerek .
Bir rüzgâr esti, mercan çiçekleri titredi. Elmira nefesini tuttu.Gözlerini kapattı,kalbini açtı dünyaya...Saçları rüzgarda, unutulmuş sözcükler içinde savruluyordu.
-Ben geldim baba,dedi.Çünkü, sen anlar ve koşulsuz sevebilirsin beni . Sadece sen hiçbir şey almadan onarabilirsin acıyan yerlerimi.Yeterince temizleyebilirsem kalbimi ,orda yer açılır senin cevaplarına da belki.
Kanat sesleri ve çamların uğultusu kırılgan sesine karışırken...Kendiyle karşılaştığı bu yerde her varlığın kayıtsız bir güzelliği vardı, yorumsuz bir yarenliği...Sessiz bir bilgeliği...
— "Ama ben hep geç kaldım baba," dedi. Sözcükler yoğun duygu yükünü taşıyamadığından ağır ağır dökülüyordu dudaklarından.
"Bir şeyleri hep yarım bıraktım. Kendime bir türlü yetişemedim."
Bir eşikte hissediyordu kendini Elmira.Geçtiğinde adımlarının nereye değeceğini bilmediği.Bu kez onu her değişim döneminde hayal ettiği manevi iklime taşıyacak yere açılsın istiyordu ittiği kapı.Yoksa...zaten içerde miydi ki?
Kapı dışarıya mı perdeydi, içeriye mi?
- İçimdeki küçük kız hiç büyüyemedi baba, dedi.
Çünkü çok erken bıraktın o minik elleri.
Eşlik etmedi hayatıma varlığının güvenli gölgesi.
Güdük kaldı kişilik örüntümün maskülen ilmikleri.
Tanıyamadım seni,hissedemedim desteğini ve böylece de...Karşı cins hep karşıda kaldı,karşı caddede...Yanımda değil, ötede...
Ama şimdi... hesaplaşma vakti.
Başka şeylerle tamamlanmayan eksikliğini...hep içimde duydum şimdi olduğu gibi.
Gözümde tüttü ve sızladı burnumun direğinde.Yankılandı dilimden dökülemeyen sözcükler kalbimin en derin köşesinde...ama ulaşamadı katı gerçekliğe .
Sana ulaşamayan sözlerim gibi yine...Kalbim...öylece kaldı iki dünyanın birleşemediği çizgide."
Sonra az önce doldurduğu hazneden su içen serçeye bakarak mırıldandı;
"Neylerse güzel eyleyeni göremezdi gözlerim, kalbimin merceğinden baktım ben de...
Bütün kapıların açıldığı yere yönelttim bakışlarımı, merkezime..."
Elmira gözlerini açtı. Gökyüzü geniş, sessizlik yaygın,hüzün yapışkan bir sıvı gibiydi. Yine de artık yalnız hissetmiyordu. İçinde cevapları taşıyan bir his belirdi kalbinde, bir şiirin dizelerini de takıp koluna usulca döküldü diline;
"Çokça yağmur yağsa, temizlenir mi şu kirli dünya?
Kendine gel! Seni orada bekliyorum.
İki seçeneğin var; ya kal, ya gitme!
Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim!"
(Ö.Asaf)
5.0
100% (7)