1
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
464
Okunma
Sen, orada öylece durduğunda kırılıp dökülüyorum içime. Geçip gidiyor üzerimden bulutlar. Geceden demlenmiş hasret, pencerem buğulu. Gün, açmıyor yine yüzüme. Ne garip, kalbimin yüreği ağzında, gelişinin heyecanını unutmuş ilk yaz kadar suskunsun karşımda.
Durulma, durulmayalım diyemiyorum sana.
Tekerrüre dönüyor acılar. Yoruyor, anlatamamak kendinden başkasına incele incele koptuğunu gönül bağlarının.
Çağır bağır bir ağrıdan gidememenin acizliğini, kabuğuna yaslanmayan yaranın azıp da kanadığını anlatamıyorum sağalanlara. Duymuyor insan yaşamadıysa aynı acıyı. İçindeki çocuğu öldürenler yitiriyor sevmelerin taze coşkusunu.
İtinayla inşa edilen ipekten bağların bir hamlede kopup
yitmesinden ödü kopuyor insanın da izah edemiyor yine de kimseye.
Yük
yağlı bir urgan olur aşk gönül bağımıza
sevabı da günahı da asılır kıldan ince boynumuza
tartsak eğrisinden ömrümüzü, yok ki terazisi
çatlar yürek dudaklarımız ağırlığında, dağlanır harında
körpe bedeninde karıncalar taşıdıkça en ağır yükü
dev gövdemize sığdıramadık ya tek hecede nadide bu yükü
yazık ki ne yazık insanoğlu konmuştu adımız oysaki...
Vaha Sahra
04 06 2025
20:12
5.0
100% (4)