0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
317
Okunma

Bir zamanlar, rüzgârların tatlı tatlı estiği, tepelerinde yelken gibi bulutların gezindiği bir köy vardı. Adı Yeleken Köyü idi. Bu köyde Merve adında bir kız yaşardı. Merve’nin kalbi öyle saf, öyle sevgi doluydu ki; kırık kanatlı kuşlara yuva yapar, komşusunun yavru kedilerine yemek verirdi. Köylüler ona “Altın Kalpli Kız” derdi.
Bir gün köye, rengârenk cübbesi, gösterişli bastonu ve kocaman kelimesiyle gelen bir adam çıktı. Adı Erkan’dı. Kendini “Büyük Sihirbaz Erkan” diye tanıtıyordu. Herkes onun çevresini sardı, çünkü Erkan parlak şişeler, ışıltılı taşlar ve dumanlı numaralarla insanları büyülüyordu.
Erkan dedi ki:
— “Bu taşlara dokunanın dileği gerçek olur! Şu iksiri içen, hastalıktan kurtulur! Ama her biri, sadece bir kese altın eder!”
Köy halkı umutluydu. Kimisi eşini iyileştirmek, kimisi borçtan kurtulmak, kimisi zengin olmak için altınlarını verdi. Erkan hepsine iksirler ve taşlar dağıttı. Ancak ertesi gün, hiçbir şey değişmedi. Taşlar sıradan çakıl çıktı, iksirlerse kokmuş ot suyu…
Köylüler hayal kırıklığı içindeydi. Ama Merve, sessizce Erkan’ın yanına gitti. Ne bağırdı ne çağırdı. Sadece eline bir tabak sıcak çorba verip şöyle dedi:
— “Gerçek sihir, insanların umudunu satmakta değil… İyilikte, dürüstlükte saklıdır. Kalbine sihirli bir şey koymak istiyorsan, önce yalanları çıkar oradan.”
Erkan önce küçümsedi. Ama Merve’nin gözlerindeki içtenlik onu derinden etkiledi. O gece, yıldızlar altında uzun uzun düşündü. Sabah olduğunda ise, herkesi köy meydanına çağırdı.
— “Ben sihirbaz değilim,” dedi. “Ama hâlâ iyi biri olabilirim.”
Ve bütün altınları geri verdi.
Cübbesini, bastonunu bıraktı. Artık sadece Erkan’dı. Belki hâlâ yolunu arayan bir adamdı ama bir yalanın ardından doğrunun da mümkün olduğunu öğrenmişti.
Ve Merve, sadece köyünü değil, bir yüreği de iyilikle değiştirmişti.
5.0
100% (5)