0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
211
Okunma

TRAVMA
Bazı insanlar, hayatın gerçekleriyle ilgilenmezler. Bu tür insanlar, geçmişte yaşadığı travmalara odaklanır ve odaklanmış olduğu travma sebebiyle, mutluluğu düşlemez, yaşamın güzel noktalarını pas geçerler.
Bu tür insanlar içlerini sarmış olan kin ve nefret duygusuyla karşıdakini, kendilerine travmayı yaşatan kişi olarak kabul ederler. Dolayısıyla, tek amaçları, karşıdaki kişiden intikam almak olur!
Bazen de, kişi sevdiği insanı hiç beklenmedik bir an ve beklenmedik bir durumla kaybeder. Bu kayıp da kişide onarılması güç olan bir travma şeklidir.
Kişi yaşamış olduğu kaybın yerini dolduramayacak birilerini bulamayacağı endişesiyle, için için kendisini yer bitirir! Oysaki Doğum gerçekliğini idrak eden biri, ölüm gerçekliğini de unutmamalıdır. Ayrıca yeri doldurulamayacak hiçbir kimse henüz yaratılmadı diye düşünmelidir.
Bu durum özellikle kadınlarda çok daha sık görülmekle birlikte, yalnız kalacağı, yaslanabileceği bir omuz olamayacağı, sırtını dayayacağı bir güven, ruhunu okşayacak bir el olmayacağı endişesiyle hayattan vazgeçerler. Lakin doğum ve ölüm gerçekliğini idrak eden kadınlar, bu gerçekliği kabullenerek hayatın devam ettiğini ve onları belki de çok daha güzel bir gelecek beklediğini bilirler. Çünkü onlar yaşamın içinde bulunarak önlerine çıkacak fırsatları iyi değerlendirirler.
Vazgeçen kadınlar ise, kendini mutlu edebilecek dünyanın en güzel insanı dahi karşılarına çıkmış olsa bile, hep bir temkin, hep bir mukayese, hep bir kuşkucu yaklaşım sergilerler. Daha da ilginç olanı, takındıkları tavrın farkında olmadan eylem ve söylemlerinin karşıdakinden ziyade kendilerine zarar verebileceklerini düşünmezler!
Çoğunlukla bu tür insanlar, geçmişte yaşamış olduğu travmayı kabullenmezken bazı insanlar da yaşadığı travmanın bir tecrübe, bir deneyim olduğunu kabul eder. Edinmiş olduğu bu tecrübe neticesinde, çok daha ılımlı, kendisiyle barışık, ne istediğini bilen ve geleceğe dair planları olan insanlardır!
Geçmişte yaşadığı travmayı kabullenmeyenler, hep bir korku, hep bir panik içerisinde olduklarından, Her devinimi acabalarla dolu olur, Hep bir korku, hep bir panik halinde olduğu için de, yaşamış oldukları travmayla yüzleşip, içlerini saran çöplük yığınından kurtulamazlar. O çöplük yığını zamanla çoğalıp, bir metan gazı gibi patlamaya hazır duruma gelir. Aynı zamanda bir uzmandan psikolojik destek almadıkları için de, kurtulma şansları yok denecek kadar azdır!
Geçmişte yaşamış oldukları travmayı kabullenenler ise, bilinçli bir kişiliğe sahiptirler. Bu sınıftaki insanlar vakti ve zamanı geldiğinde, oturup yaşadıkları travma sebebiyle kendileriyle yüzleşerek, içlerini saracak olan çöp yığınının birikip çürüyerek metan gazı gibi patlamasına izin vermezler.
Çünkü bu tarz insanlar yaşamın gerçekliği içinde, önlerinde çok daha uzun bir yaşam olduğunu bilir ve bu yaşamı mümkün mertebe güzel kılmaya çalışırlar!
Çünkü onlar bilir ki, sandıkta eski ve çirkin anıları biriktirirse, yeni ve güzel yaşanacak anıları koyamaya yer bulamayacaktır!
Yaşamı sevme eğilimi olan insanlar, her defasında bahar temizliği yaparcasına yüreğindeki kötü, çirkin, kırık dökük olumsuzlukları silip süpürerek atarlar. Yerine sevgiyi, aşkı, paylaşım gibi güzellikleri ve mutluluğu koyabilmek için gelecek olan güzelliklere yer açarlar. Ki çok da güzel bir yaşam elde etmiş olurlar!
Çünkü yaşamda tercih hakkınız bıçak sırtı gibi iki şıktan ibarettir. Ya siyahtır ve ya beyaz! Ya mutlu olursunuz ve ya mutsuz!
Ya geçmişte yaşamış olduğunuz travmalara sarılarak mazoşist, içi kin ve nefret duygusuyla dolu, herkesten intikam almaya çalışan mutsuz bir insan olarak yaşamaya devam edersiniz!
Ya da, Oturur geçmişte yaşadığınız travmayla ve kendinizle yüzleşerek, yaşamış olduğunuz bütün olumsuz şeylerden kurtularak, geleceğiniz adına mutlu bir yaşamı seçersiniz! Bu tamamen sizin tercihinizdir!
Ya Kelebekler gibi ömrünüzü dolu dolu yaşar, mutlu olursunuz, ya da kendi kendinize düşman, mutluluğu düşünmeden yaşayan ruhsuz bir birey olursunuz!..
Efkan ÖTGÜN