15
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
1153
Okunma


Ne soğuk bir gündü.
Hiç yaşamadığın harman olup savrulan günler,kar soğuğunda; en acılı yanını ,evlat sıcaklığıyla verdi kucağına.Doğurdun beni..Şefkat ve merhametin, ellerinde yoğrulduğu can annem;Biliyorum ,ne çok yazı, ne çok söz ,kafi gelmeyecek yüreğine.
Üzülürsün hep,-ninni bilmeyen anne- olur mu diye, ne çok gülerdim ama... Elektriğin; direkte, evde değil,fidanları yoğurduğu günlerde pencere önü yarım diş arası türkü demlerin o taş evin her kolonunda asılı duruyor.Böbrek ağrısı,kalp ağrısı,maç sonu nükseden diz ağrısı,acıtırken canımızı, sana ,tahliye haberi vermek: acı içinde bayram müjdeleri sunmaya eşdeğerdi.Adamlığımın ve onurumun yiğit Anadolu kadını! Ne çok şey kattın bana bir bilsen. Bu yaşıma kadar ,annem şu an ne yapıyor,arasam mı,sesini duymak telaşı sanırım son nefese kadar devam edecek gibi görünüyor.
Türküleri sen sevdirdin,
“kar mı yağmış şu Harput’un başına”
“eledim eledim”
“aşağıdan gelir eli develi”
Ne çok türkü olduk ,ama en çok ağladık.
Valla bu sızı zor diner anneciğim.
Şimdi bana bir sevda tanımı yapsalar,sanmıyorum, dediğin iki çift lafa denk gelsin
“Öç”filmini örnek gösterirdin -sevda bir öç alma gibidir ,hayattan alınan bir öç gibi-Ne yazık ki ne çok sevda olamadık,yalana gitmeden ,sığınıyorum günümüz aydın yürek kuytularına..
Haklısın..
Yaşıyoruz işte,ev bark,barkın,bir de ışık derdi.Hep aklımda, o uzun ve ince bir yol gibi duruyor,yaşam kaygısı,belki de isyana sürükleyen ansız ve amansız yaşama arzusu.Sıkıyor beni anne,bunu nasıl aşarım,nasıl eksiltirim bilmiyorum.
Güleceksin ama,sığındığım en güzel an,telle sipariş edip,ne trafik,ne gam ,ne hüzün.
Evine,mis kokulu evine gelip,soğanlı yumurtandan yemek. Değme keyfime sakın.Bir mektup yazdırdı oğlun sana,kalem yok,kağıt yok,ağabey bir yüreğin annesinde de,dem vurdum satırlara artık affına sığınarak.
Okuduğunda ağlayacaksın yine.
Bu gözyaşında
armağan olsun Babür gibi yüreklere.
Sana; bizle ve biz sonrası güzel bir ömür diliyorum.
Hasretle ellerinden öperim.
Sevgiyle kal...
5.0
100% (11)