Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Güneşin Kızı Zehra
Güneşin Kızı Zehra
VİP ÜYE

Solmayan Gülün Hikayesi

Yorum

Solmayan Gülün Hikayesi

( 2 kişi )

1

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

364

Okunma

Solmayan Gülün Hikayesi

Solmayan Gülün Hikayesi

Zamanın ağır ağır yürüdüğü, rüzgârın ağaçlarla fısıltılaştığı uzak bir vadide, kimsenin bilmediği gizli bir bahçe vardı. Bu bahçe öyle sıradandı ki, ne saraylara açılırdı ne de haritalarda yer alırdı. Ama bir sırrı vardı: Orada yaşayan bir gül…
Solmayan bir gül.
Her mevsim aynı canlılıkla durur, yapraklarını hiç dökmezdi. Ne kış ona zarar verirdi, ne güneş onu soldururdu. Diğer çiçekler her yıl yeniden doğar, sonra usulca toprağa çekilirdi. Ama o gül… Hep oradaydı. Kimse onun neden solmadığını bilmezdi.
Sadece tek bir şey bilinirdi: Bu gül, sadece kalbi kırık birine açılırdı.

Bir gün uzak bir köyden gelen, saçları dağılmış, ayakkabısının teki kaybolmuş, burnu soğuktan kızarmış bir çocuk bahçeye geldi. Adı Tuna idi. Büyükannesi kısa süre önce gökyüzüne göç etmişti. Babası çok uzakta çalışıyordu, annesi ise çoğu zaman suskundu. Okulda ise kalemini her gün biri çalıyordu. Kısacası Tuna’nın kalbi tamir edilmeye muhtaç bir saatti; tiktak etmeye devam ediyordu ama biraz yorgundu.

Tuna, bahçeye girdiğinde, birden karşısında o gülü gördü. Diğer çiçekler rüzgârla eğilirken, bu gül dimdik ayaktaydı. Rüzgâr bile ona dokunmaya kıyamıyordu. Tuna yaklaşınca, gül hafifçe titreşti ve bir ses duyuldu:
“Sen geldin sonunda. Kalbin kırık, ama hâlâ atan bir kalp. O yüzden beni görebiliyorsun.”
Tuna şaşkınlıkla etrafına baktı. “Sen… sen konuşuyor musun?”
Gül gülümsedi: “Bazen. Ama sadece gereken yerde.”
O günden sonra Tuna, her gün bu bahçeye gelir oldu. Gül ona hikâyeler anlatıyordu: Rüzgârdan korkmayan ağaçlardan, yıldızlara mektup yazan çocuklardan, kendini su birikintisinde bulan bir ay’dan. Bazen gül, Tuna’ya oyunlar öğretiyor, bazen şarkılar söylüyordu. Hatta bir gün Tuna üzerine su sıçratınca, gül suratını buruşturup şöyle demişti:
“Ben solmam ama ıslanınca çok gıcık oluyorum!”
Tuna kahkahalarla gülmüş, gülün dikenine nazikçe dokunmuştu.
Derken bir gün köye büyük bir fırtına yaklaştı. Her şey uçuşmaya başladı: Çatılar, pancurlar, hatta öğretmenin peruğu bile göğe savruldu. Tuna hızla bahçeye koştu. Korkuyordu. Ama gül oradaydı. Dimdik, olduğu gibi.
“Görüyor musun?” dedi gül. “Gerçekten kökü derin olan hiçbir şey kolayca yıkılmaz. İnsanlar da böyledir. Sevgiyle büyüyen her şey ayakta kalır.”
Tuna bir süre sessiz kaldı. Sonra gül eğildi ve ona şöyle dedi:
“Şimdi sana küçük ama büyük bir görev vereceğim. Vadinin ötesinde, Karaorman’da kaybolmuş bir tebessüm var. Onu bulmalı ve köyüne geri getirmelisin.”
“Tebessüm mü?” dedi Tuna. “O da mı bir çiçek?”
“Hayır,” dedi gül. “Tebessüm, insanların kalbinde yaşayan bir parıltıdır. Bazen kaybolur. Ama yeniden bulunabilir.”
Tuna hemen yola koyuldu. Yolda burnu akan bir keçiyle tanıştı. Keçi, “Benden uzak dur, burun damlam sıkıntılı!” dedi. Tuna istemeyerek güldü. Sonra konuşan bir ağaca rastladı. Ağaç durmadan kendi gençliğinden bahsediyordu, Tuna neredeyse dallarına kulak tıkayacaktı. Ardından zıplayan, kendi kendine gülen bir gölete atladı. Su yüzüne düşünce, gülün sesi yeniden kulağında yankılandı:
“Unutma, gülerken bile düşebilirsin, ama düşerken de gülebilirsin.”
Sonunda devasa bir mağaraya geldi. İçeride yaşlı bir dev uyuyordu. Yastığının altından ışık sızıyordu.
Tuna dikkatlice yaklaştı. Oradaydı: tebessüm! Minik, ışıldayan bir kıvılcım gibi…
Dev birden uyandı ve Tuna’ya baktı. “Ben onu sakladım,” dedi. “Gülümseyince herkes korkuyordu. O yüzden yastığımın altına koydum, rahat ettim.”
Tuna ona sarıldı. “Kimse gülümsemekten korkmamalı,” dedi. Sonra beraber fotoğraf çekildiler — biraz komikti çünkü devin gözleri yarı açıktı. Tuna tebessümü alıp köyüne döndü.
Köy, o günden sonra bir değişti: İnsanlar birbirine daha fazla selam verir oldu. Kalemler artık çalınmıyor, öğretmen peruksuz geziyordu. Ve Tuna… artık gül bahçesine daha az gidiyordu, ama biliyordu: O gül kalbinde açmaya devam ediyordu.

Gerçek güzellik kalpten gelir ve solmaz. Sevgiyle beslenen umut, zamanın yıkımına direnebilir. Köklerini unutmayan biri, en sert fırtınalarda bile ayakta kalır. Ve bazen, bir çocuğun gülümsemesi, bir köyün kaderini değiştirebilir.

Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Solmayan gülün hikayesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Solmayan gülün hikayesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Solmayan Gülün Hikayesi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Deniz🌿
Deniz🌿, @deniz-127807
8.5.2025 12:13:58
Çok iyiydi...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL