1534 yılında Paris’te İgnatius Loyalus adlı bir Hristiyan, 6 arkadaşı ile birlikte “İsa Kardeşliği” anlamına gelen “Jesus Society” adlı dini tarikatını kurdu. Amaç, hrıstiyanlığı tüm dünyaya yaymaktı. O nedenle o dönemin papası ile görüşüp onay da alındı.
Osmanlı ülkesinde bu grup “Cizvitler” olarak tanındı.
Tarihçi, Cezmi Yurtsever son eseri olan “Kars-ı Zülkadriye” adlı kitabında 424 -430 sayfalarında bu konuya değiniyor. Cezmi Yurtsever Hoca, Osmanlı Arşivi belgelerine dayanarak bu konuyu dile getiriyor:
“Cizvit tarikatının kurucu önderi İgnatius Loyalus, 1540 yılında hareketin amacını açıklayan bir logo hazırladı. Logo’da İsa’nın çarmıha gerildiği haç işareti ve altında İsa sevgisini kalplere aşılayan 3 çivi ve çevresinde de kaynağını İncil ayetlerinde alan 32 güneş ışığı vardı.
Cizvit Tarikatının büyük onursal başkanı Vatikan’da oturan Katolik lider Papa idi. Kuruluş yeri de Fransa idi. Bundan sonra Cizvitler, eğitim ve sağlıkta hayırseverlik hizmetleri ile inanç müjdecilerini dünyanın her yerine göndermeye başladılar. Asya’da Japonya, Hindistan, Çin, Moğolistan, Amerika kıtasında Brezilya, Arjantin, Peru öncelikli çalışma alanlar seçildi.
Cizvitlerin Osmanlı ülkesine girişi 1583 yılında Beyoğlu’nda Saint Benoit’te ibadet açma çalışmaları ile başladı.
Osmanlıların Batılılaşma hareketleri Tanzimat arkasından 1856 yılında Islahat fermanının yayınlanması, yabancıların eğitim hizmetleri veren okulların açılmasına izin verilmesi üzerine Cizvitler de Anadolu içlerine misyoner göndermeye başladılar.
Cizvitler 1882 yılında Adana şehir merkezinde kilise ve okul açtılar. İzinsiz olarak faaliyette bulunmaya başladılar. Olayın araştırılması ve izin konusunda karar verilmesi istendi. Cizvitlerin arka planda en büyük destekçisi Mersin’deki Fransız konsolosu idi. Aynı yıl Adana’da okul açmak için izin istediler.
Fransa’nın destekleri ile Adana Vilayeti genelinde Cizvit kilise ve okul açma çalışmaları özellikle Ermenilerin yoğun olduğu yerlerde sürdü.”
“Cizvitler bu amaçla o zamanki adı Kasr-ı Zülkadriye olan Kadirli’ye de geldiler. Çünkü burada da yaşayan Ermeniler vardı. Bir arsa satın alarak iki katlı bir okul açtılar. Okula görevli olarak bulunan papaz Emanuel siyah bir cübbe giyiyor ve beline de bir kendir bağlıyordu. Bu nedenle Kadirli halka bu papaza “Kendirli”, okula da “Kendirli Konağı” diyordu. Bu okul 1909 yılında eğitim vermeye başladı.”
“1910 yılında Türklerin kanlı olaylara karıştığı bir olay planlandı. Söz konusu olan Cizvit okulunda Papaz Emanuel’in yardımcısı olan Artin Gamsaragan isimli bir kişi, kasabada kanlı olaylar tertip edileceği konusunda Mersin’deki Fransız Konsolasa şikayette bulundu.“
Adından da anlaşılacağı gibi papaz yardımcısı Artin bir Ermeniydi. Yıllarca Kadirli’de yaşayan ve halk tarafından hiçbir baskıya, şiddete, kötülüğe maruz kalmayan, aksine sevilen ve saygı gören bir din adamının neden böyle bir yalana başvurduğu dikkatlere şayandır.
Cezmi Yurtsever arşivlerle bu olayın gerçek yüzünü belgeleyerek olayı aydınlığa kavuşturmuştur. Cezmi Yurtsever yaptığı araştırmada Adana Valiliği tarafından 12 Şubat 1910 tarihli bir soruşturma belgesini şöyle bildirdi:
“ Tahkikat neticesinde aldığım telgraflarda Grasya’nın aslen İspanyalı olup Fransa himayesinde bir Fransiskan rahibi olduğunu, telgrafının yalan ve uydurma olup Kars’ta Katolik mezhebini yayabilmek amacıyla halkın gözünde hükümet üzerinde mutlak hakim olduğunu kanıtlamak için bu gibi entrikalara başvurduğu, girişim ve icraatlarını az çok engellemeye çalışan kaza kaymakamına zarar verebilmek için basit ir olayı tehlikeli bir şekil vermeye çalıştığı bildirilmiş olduğundan ardından Mersin Fransız Konsolosuna sureti ekli bir numaralı yazıyı yazdım.
… adığım bilgiye göre Kars’ta (Kadirli) silah atma olayının memlekette kuduz köpek olduğu konusunda halkın daha önce uyarıldığı, birkaç kişiyi ısırmış olan kuduz köpeğe atılan kurşundan ve serçe kuşlarının çocuklar tarafından çifte tüfeğiyle avlanmasından ibaret olup halkın Haçin’e (Saimbeyli) gitmesinin ise Paskalya dolayısı ile akraba ve dostlarını ziyaret etmek esasına dayandığı, peder Emanuel Grasiya’nın aslen İspanyalı olup Fransa devleti tebaasından bir Cizvit olduğu ve bu yolda ihbarlarda bulunmasının kendisine çıkar sağlamak için kanunsuz isteklere cüret etmesi yüzünden engel olunmasından ileri geldiği anlaşılmıştır.”
Olaya şöyle bir bakacak olursak sanki günümüzle aynı gibi görünüyor. Gerek Fransa olsun, gerek Ermeniler olsun tarihe hep yalancılıkla ışık tutmaya çalışıyorlar. Değişen hiçbir şey yok.
Ermenilerin, yıllarca Türklerin soykırım uyguladığı yalanını ortaya attığını ve Fransızların da her fırsatta onlara destek verdiğini biliyoruz.
Tarih, yalanlarla insanlığa ışık tutmaz…