1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
201
Okunma

Bazen bir bakış yeterlidir geçmişin kapılarını aralamaya. Gözlerinin içine düşen bir parıltı, sana yıllar öncesinden bir duyguyu hatırlatır. Hafızan, zamanın tozlu raflarında sakladığı bir anıyı gün yüzüne çıkarır. Ve işte o an, zamanın lineer değil, dairesel olduğunu fark edersin. Bazı hisler, ne kadar uzaklaşsan da seni yeniden bulur.
Kimi zaman bir yabancının gülümsemesi, seni kendine döndürür. Tanımadığın bir yüzün içindeki sıcaklık, kaybettiğini sandığın bir duyguyu canlandırır. Hayat, küçük anların içindeki büyük gerçekleri saklar. İnsan, mutluluğu dev anlarda değil, minicik temaslarda bulur. Ve bazen, en büyük teselli, bir çift gözde gizlidir.
İçindeki sessizlik büyürken, dış dünyanın gürültüsü bir yankıdan ibaret kalır. Kimse seni anlamıyormuş gibi gelir. Oysa belki de mesele anlaşılmak değil, kendini anlatabilmektir. İnsan, en çok kendini suskunluğunda duyar. En net cümleler, çoğu zaman hiç söylenmemiş olanlardır.
Bazı sabahlar vardır, uyanırsın ama uyanmamış gibisindir. Gözlerin açık olsa da ruhun hâlâ uyuyordur. Zamanla öğrenirsin ki, uyanmak sadece gözlerini açmakla değil, içindeki karanlığı aydınlatmakla mümkündür. Ve bu da, kolay değildir. Çünkü her uyanış bir yüzleşmeyi beraberinde getirir.
Hayat, seni bazen durmaya zorlar. Hızla koşarken bir anda yere çakılırsın. O an anlarsın ki, bazı şeyleri görmek için yavaşlamak gerekir. Kalbinin neye ihtiyaç duyduğunu, hangi yaraların hâlâ kanadığını ancak o duraksamalarda fark edersin.
Ve belki de en büyük olgunluk, geçmişi suçlamadan, geleceği beklemeden, bugünün kıymetini bilerek yaşamaktır. Çünkü zaman akar, duygular değişir. Ama insan, yaşadığı her şeyin toplamı olarak kalır.
Ve sen, hangi duygunun içinde kendini bulacaksın?
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (1)