0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
268
Okunma
Yıldızlara taş attı kendi yaralandı. Suya attı taşı kendi yaralandı. Bastığı kendiydi her yerde, kendisiyle gezer dedi yalnızlık. Açmazlarıydı çıkmazı, çıkmazıydı açmazları. Hep ağaçtı saçları, zihni hep huzur sallanırdı. Bulmamıştı kaybetsin, kaybetmemişti bulsun. Soluktu gerçeği, o da hayaldi sade.
Anlamak isteyen hüzün, anlatmak isteyen güzel, anlayamayan mecburdu. Kimsesizliğe bağladı gönlünü, gönlünde çözüldü bağladığı. Sevindi oynadı, oynadı durmadı, oynadıkça ağlamaya başladı, ağlamasına güldü, güldüğüne ağladı. Herkesi taşladı kendi yaralandı. Yarasını hep yalnız taşladı, taşladı, taşladı... Taş ışık oldu dağıldı, taş yol oldu dağıldı, taş ateş oldu dağıldı, taş su oldu dağıldı, su bile tozudu dağıldı, toz durdu durdu durdu, dağıldı.
Yaşadı ölüm, öldü yaşam. Oldu olan, olduğuyla öldüğüyle dost kaldı. Kaldıkça unuttu dostu, zamanla kendini unuttu. Çok yaşadı yok yaşadı. Vardı yaşamaya, yaşamayı yaşadı. Hiç dedi güldüler, boş dedi güldüler, doldurdular güldüler, boşaltılar güldüler, gül dedi gül oldu, öl dedi öl oldu, ol dedi ol oldu. Hepyek güldüler, öldüler, oldular.
Gitti yokluk varlık. Geldi varlık yoluk. Bilmemeye aşık çıktı, bilinmeze sevda, bilinmeyene hoş ne dedi, hoş kaldı daim. Bir an dedi ne nasıl olan kim bir andı- andı andı yandı. Zaten yanmışsın nasıl yakalım. Sönmüşsün nasıl söndürelim. Sen kendine git dediler, kendine git, kendinden gel, kendine gelme, kendini bilme diyelim dediler.