10
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
394
Okunma
Ay ve rüya
Nerden bilebilirdim, Bu rüyanın başıma gelecek kötü olayın habercisi olduğunu.
İz bırakan dört beş rüya var hayatımda ama hepsi yakın zamana aittir. Biri hariç; En eski olan bu rüya sanırım yedi sekiz yaşlarımda gördüğüm rüyadır. Köyümüz dört dağ arasında bir boğazla çıkış buluyor dışarıya, o çıkış bütün suların biriktiği ve delav dediğimiz koca bir nehre dönüşerek o boğazdan geçer. O zamanlar daha tekerlekli arabanın girmediği, kravatlı bir devletlinin uğramadığı yer. Bende henüz Türkçe olarak tek kelime bilmemekteyim. şehre gitmişliğim yok. Dünyanın doksan dokuzundan habersizim. Bu rüyayı gördüğümde.
Rüyamda kalın deriden kesik elbiseler giymişim. Belimde parlayan bir kılıç, kemere asılı bir kama asılı duruyor. Dağa heycan ve hırsla tırmanıyorum. Dağın tepesinde ay doğmuş, kıpkızıl sapsarı ışıl ışıl. Nefes nefese yetiştim. Kılıcımı çektim çaldığım gibi ortadan ikiye böldüm. Yarısı yuvarlana yuvarlana dağdan inip delav dediğimiz nehre ulaştı cızlayip söndü. Ben arkasında baka kalmışım, Diğer yarısı kucağımda.
Şehre yerleştiğimde, sinemayla tanıştığımda bu kıyafetleri Roma gladyatörlerin üstünde gördüm şaşmıştım. Bilmediğim duymadığım şeylerdi bunlar. Üstümdeki kıyafeti parça parça isimlerini öğrendim. Çok keyif almıştım. Önceden bunları gördüğüme sevinmiştim. Nerden bilirdim bu rüyanın bana bir haber verdiğini. Bunun bir ilahi işaret olduğunu. Tabi sonradan başıma gelince öğrenecektim.
İki bin yılında benim olmadığım bir kazada ailemin bütün fertleri yaralandı. ölüm yoktu. hepsi kalktı. bir tek eşim yatalak kaldı. Yirmi beş senedir felç ve belden aşağısını his etmiyor. Tıp çare bulamadı. Anladım ki benim ayımın yarısıydı o kucağımda kalan. Bunun sırrına erince hep kendimi suçlu hissettim. Acaba benimde ihmalim eksiğim olmuş mu. çünkü ben gitmemiştim o yolculuğa.
Coşkûnî
5.0
100% (9)