2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
339
Okunma
ÖYKÜ OLAN UMUTLAR
" Öksüz Kuzu " (48)
Önce ben köyümü tarif edeyim, n’olur n’olmaz belki yolunuz düşerse beklerim.
Tokat merkeze bağlı ana yola yakın bağlık bahçelik arka tarafı bir dağa yaslı, ön tarafı alabildiğine yeşil, her türden sebzenin yetiştiği ve yer yer seralarla kaplı bir ova.
Benim evimde köyün alt başında, kanunların izin verdiği kadar yola yakın beş altı dönüm bir tarlanın içinde, yol cephesi Bir buçuk metre yüksekliğinde taş duvar, yol emniyeti için mal-melal yola çıkmasın diye.
Tarlanın diğer dağa yakın ucunda da beş on mallık ahır, samanlık, ağıl gibi, besi müştemilatı.
Sabah erken uyandım her zamanki gibi, köyün içine gitmek için anayolun dışındaki patikadan gidiyorum köyün yol ayrımına gelmeden emniyet şeridine çekilmiş bir araba, içinde bir aile bekliyor.
Bir sıkıntıları olabilir diye yanlarına gittim,
Kırk kırkbeş yaşlarında bir bey ile bir bayan,bir de yedi sekiz yaşlarında kız çocuğu,
Sabahın mahmurluğu bir yandan, seherin serinliği bir yandan üşümeye başlamışlar, çocuğu büyüklerin giysileriyle sarmalamışlar ama yine de üşüdüğü besbelli.
Selâm verdim ve neden bekliyorsunuz diye sordum.
Adam arabadan indi,
- - Vealeykümselam, arabamız arızalandı,
- - Tamire götürmek için çekici bekliyoruz dedi.
Dedim
- Üşümüşsünüz burada beklemeyin gelin evde bekleyin misafirim olun,
Fazla itiraz edecek durumları yoktu, teklifimi kabul ettiler,
Ön camın içinde beyefendinin telefon numarası zaten vardı, bir kağıda da yüz metre ilerideki evdeyim" notu yazdık ve dördümüz eve geldik,
Aşağıdan seslendim
- Hanım misafirimiz var diye
-- Hanımda sizi gördüm buyursunlar, hoşgelmişler,
diye merdivenlerin başında karşıladı bizi.
Hanım zaten kuzineyi ateşlemiş çay suyunu koymuş çinko çaydanlığıyla,
Evin bütün odalarının açıldığı,
karşılıklı minder ve kamış yastıklarla döşeli iki makat’ın bulunduğu "hayat"
hem mutfağımız, hem günlük oturma odamız, hemde iş evimiz..
Hayat sımsıcak.
Bir yandan çayın, bir yandan da taze sağılmış sütün kokusu,
Hayatı güzel bir köy kokusu kaplamış.
Başında Pembe üçgen eşarp bone bağlı, kaşlar ve kirpikleri olmayan kız çocuğu oturduğu makatta evi ve bizi yadırgadığı için annesinin koltuğuna koltuğuna sokulup duruyor, bir yandan da gözü kuzine ve üstündekiler de
Biz annesi ve babası ile tanışma muhabbeti yaparken ısındıkça yavaştan yavaştan gevşemeye ve annesinin kulağına arada birşeyler sormaya başladı.
Hanım kahvaltı için masayı donatma telaşında
Atalarımızın sözüdür;
"Misafire sormadan sofrasını hazır edin"
Hanım kuzine fırınının kapağını açtı ki nar gibi kızarmış kömbenin güzelliği ve kokusu çocuğun bütün dikkatini cezbetti.
Masada birer bardak süt, birer parça taze kömbe, taze peynir Allah ne verdiyse artık
Hanımın davet sesi sohbeti böldü
-- Buyurun sofraya Allah ne verdiyse önce karnımızı doyuralım.
Kimsede nazlanma ve itiraz emaresi yok
Misafirler masanın kurulduğu makata bende hanımla beraber altımıza birer iskemle çektik,
Hanım;
--İ steyene çay verebilirim, çayımda hazır
Kimseden ses yok.
Bir bardak süt eşliğinde bir iki lokma yendi ki bir korna sesi ve Vasfi Efendi’nin telefonu çaldı,
Yan pencereden baktığımızda,
Çekicinin arabanın yanına geldiğini ve yükleme hazırlığı yaptıklarını gördük.
Vasfi bey birşey demeden ben söze başladım;
-Yenge ile kızınız senin işin bitinceye kadar bizim misafirimizdir.
- Gözün arkada kalmasın var git arabanı yaptır, istersen bende seninle geleyim
Yok dedi Vasfi bey
---- İçim rahat,
--- seninde gelmene gerek yok,
Dedi ve gitti.
Feride hanımla kızı Fatmayı eşim Züleyha ile başbaşa bırakarak
- üHanım ben iki saatliğine caminin yanında arkadaşlarla sohbet eder öğle namazını kılar gelirim, sen misafirlerin istirahatini temin edersin dedim ve çıktım.
Eve geldiğimde herkesi ayakta gördüm
Fatma kızımızın eve ve ninesi Züleyha ile kaynaştığını,
Feride hanım ile Züleyhayı hem sohbet edip hemde beraber öğlen yemeği hazırlarken gördüm.
- Hanım biberonla sütü ver de, hem kuzuları bırakayım hemde öksüz kuzuyu da doyurayım
Fatma hemen söze karıştı
--- Ney kuzu mu dediniz ?
--- Bende gelebilirmiyim kuzuları görmeye
- Tabi gelebilirsin, haydi beraber gidelim dedim,
Annesi Feride hanımdan izin aldıktan sonra, kuzuların bulunduğu ağıla beraber gittik,
Kuzuların kapısını açarak koyunlarla buluşturmak üzere salıverdim,
Onbeş kuzunun on dördü meleşerek koyunlara doğru koşarken bir tanesi cılız cılız meleyerek benim yanıma geldi.
Fatma;
--- İsmet dede bu niye annesine koşmadı da buraya geldi ?
- Fatma kızım bunun annesi öldü bu " Öksüz Kuzu"
- Bunu diğer koyunlardan sağdığımız sütle besliyoruz, bu biberondaki süt öksüz kuzu için
Fatma
--- Dede sütünü ben içirebilir miyim ? dedi
Bende biberonu Fatmaya verdim,
Öksüz kuzu ön ayakları üzerine diz çökerek kuyruğunu da sallaya sallaya Fatma’nın elinden karnını bir güzel doyurdu.
Daha sonra bir tane dana var yeni doğmuş
Fatmayı onun yanına götürdüm,
İlerde dalları yeşilli kırmızılı süslenmiş kiraz ağacına uğradık dalından biraz yedikten sonra yanımda getirdiğim poşete de evdekiler için kiraz topladık.
Her nere gittiysek öksüz kuzu Fatma’nın peşinde,
Zaman zaman oynaştılar Fatma kuzuyu sevdikçe, kuzu Fatmaya daha da bağlandı.
Eve döndüğümüzde öksüz kuzuda Fatma ile eve geldi.
Biz eve geldiğimizde Feride hanım eşi Vasfi beyle telefonda konuşuyorlar,
Vasfi bey,
--- Arabanın arızalı parçasını burada bulamadıklarını ve sipariş ettiklerini söylemiş,
Arabanın iki günden önce hazır olamayacağını ve kiralık araçla yolumuza devam edelim diyorlar,
Feride hanım da Vasfi beyle konuşmasını kesip arada bana durum hakkında izahat veriyor.
--- Vasfi bey araba kiralayıp gelecekmiş diyince telefonu istedim
Vasfi beye,
- Araba kiralama ben kendi arabamla sanayiye yanına geliyorum, ben gelinceye kadar bekle dedim
Vasfi bey tamam dedi ve telefonu kapattıktan sonra
- Hanım ben Tokat’ta gidiyorum bir isteğin var mı?
Hanım da yok dedi ama Fatma,
--- Dede bende seninle gelebilir miyim ? dedi
- Annen izin verirse gel
- Veyahutta şöyle yapalım,
- Hep beraber gidelim, babanı da alıp gelelim,
- Hemde sizi Tokat’ta biraz gezdireyim diyince,
Herkes razı oldu ve dördümüz benim arabamla gittik, Vasfi beyi de aldık çarşıya doğru giderken Vasfi beye dönerek
- Araba kiralama işini unut
- parça gelinceye kadar misafirim olunuz,
- Yok illaki gideceğim diyorsan da benim arabamla gidin, nereye gidecekseniz.
Vasfi bey
--- Biz kızımız Fatmayı doktorlarının tavsiyesi üzerine,
--- Şehir ortamından uzaklaştırıp, temiz hava ve sakin ortamda vakit geçirmesi için Karadeniz yaylalarına niyetle çıkmıştık dedi.
Bende tamam o zaman
- Sakin ortam temiz hava hemde Karadeniz bölgesindeyiz
-İstediğiniz kadar kalabilir ve gezebilirsiniz akşam eve geri gelmek şartıyla dedim
Vasfi bey
--- Nasıl yani
- Nasılı yok bizim misafirimizsiniz,
- iHatta misafirde değil İsmet abini ziyarete geldin say.
Fatma heyecanla
--- Baba nolur kalalım, dedi
Vasfi beyle Feride hanım birbirlerine baktılar
Fatma,
--- Anne n’olur kalalım dedi
Ve ilk onayı Feride hanımdan aldı
Vasfi beyde teklifi kabul edince tamam dedim ve çarşıda arabayı park ederek biraz dolaştık,
Bir tuhafiyecinin önünde küçük küçük çiçekli, baharı andıran bandik dediğimiz şalvarları görünce Fatma’nın elinden tutarak içeri girdim ve
---- Torunuma göre bandik sordum
Cıvıl cıvıl bir bandik seçtik Fatma’nın gözleri de bahar çiçekleri gibi cıvıl cıvıl ışıladı sevinçten.
Bir ayakkabıcıdan da yeşil renkli üzerinde çiçek desenli bir çift naylon ayakkabı aldık,
Daha sonra,
Dokuz yüz adımda dokuz yüz eserin bulunduğu Tokat’ın Sulusokağını Taş hanımı Yağbasan Medresesini, Deveciler Hanımı Mevlevihanesini ve tarihi camilerini gezdik.
Akşama doğru yorulmuş vaziyette köyümüze evimize geldik
Ama Fatma’nın sevincini gördükçe bizde sevindik.
Eve geldik Fatma bandiğini ve naylon ayakkabısını giyerek güzel mini minnacık köylü kızı oluverdi,
Hemen babasının elinden tutarak doğru öksüz kuzsuna götürdü.
...
Fatma sayesinde bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamadık
Bir haftanın sonunda ayrılık vakti geldi çattı
...
Sonbahar rüzgârları esmeye başladı yapraklar birer birer dalından düşüyor,
Bazı yapraklar henüz sararmadan, daha yeşil yeşil düştükçe hep Fatmayı hatırladım
ve için için gözyaşı döktüm bir zaman.
Çünkü ayrıldıktan üç ay sonra Fatma’nın Melek olduğu haberini aldık,
Ve
Öksüz kuzumuz birdaha öksüz kalmıştı.
0903/2025 - İ.ANİK
5.0
100% (1)