0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
275
Okunma
İNTERNET BAĞIMLISI OLMAK
"Bir dost bulamadım gün akşam oldu"
Sokağa çıkmadan evde kapanıp kalmaya mahkum olduğumuz bir günün daha geceyarısına doğru yaklaşıyoruz. İşsiz güçsüz demiyeyim, çünkü insan evinde de olsa yapacak bir şeyler mutlaka vardır. Kitap okumak, yemek yapmak, genel temizlik, rafların tozunu almak, internet, sosyal medya, şiir yazmak, yetenekleri ve hobileri dahilinde yeni bir şeyler üretmek ve diğer insanların da yararına olacak olanları yazmak, çizmek, paylaşmak gibi çok işler vardır.
Teknoloji artık çok hızlı biçimde dünyanın en uç noktasına saniyede ulaşma olanağı sunuyor. Ancak internet bağımlısı olmanın, sağlığımıza yararı değil zararı da olduğunu gözardı edemeyiz. En başta radyasyonun beyinde yaptığı hasar ve uzun süre ekrana bakmaktan kaynaklı göz rahatsızlıklarının ortaya çıkması gibi.
Bize bu olanakları sunan en geniş tabanı olan sosyal medya kuruluşlarına gözattığımızda, bunların kurucu ve işletmelerinin yabancıların elinde olduğunu görüyoruz. Demek ki bizim onları yakalamamız asla olanaklı değil gibi görünüyor. Çünkü onlar diyelim ki alfabetik sırayla şu an F noktasında iseler biz de Alfabenin A sında isek henüz, biz B noktasına gelene kadar, onlar bilgi ve deneyim, insan gücü kaynakları avantajı ile çoktan belki H noktasını geçmiş olacaklardır. Ķısaca elektronik ve bilgi çağının çok gerisindeyiz, yoksa hâlâ imamhatip liseleri ve çocuklara sık sık tecavüzlerin yaşandığı Kuran kurslarındaki üzücü insanlık dışı davranışları yaşamazdık.
O yavrucuklarımızın yerine bir an için kendinizi koyun ve bir tarihte bakan Ömer Çelik’in bu hususta dediklerini de dinleyiniz ( ...küçüklerin ve ailenin rızası ile olan olaylar..." durumun ne kadar vahim bir tablo oluşturduğunu görebilirsiniz; biz bu uygar dünyada insanlara nasıl insan sıfatını yakıştıracağız?! Sizler o partiye oy verenler, o insanları aday gösterenler, var ise en küçük vicdanınız hiç acıtmıyor mu sizleri?
Haydi kafası çalışan insanımız var, zeki milletiz diyelim; ülkenin içinde bulunduğü gelmiş geçmiş iktidarlarını akıl almaz rehavet uyku dönemlerinde yaptıkları yanlışlar, allandıra ballandıra dışa bağımlılığı, çağdaşlaşma Avrupalılaşma olarak anlatan profesör ünvanlı siyasilerimize ne buyrulur?
Ya Araplaştırma çabalarına ne demeli?! Bana artık kimse din istismarı yaparak maval okumasın, açık söylüyorum müslümanlık bu ise ben kafir olmayı tercih ederim!
Kişisel çıkar uğruna vatan ve millet bu kadar heba edilemez, devletin gelir kaynakları, ulusal servet yabancılara ve yandaşlara gerçek değerinin çok altında yok pahasına peşkeş çekilemez ve çok değerli bir nakit olan zaman asla bu kadar keyfi heba edilemez!
Emperyallerin attığı zokayı öyle bir yutmuşuz ki, şimdi habire çekiyorlar kendilerine doğru bizi, misinayı kıramaz isek, tavada kızartılacağımız kesin! Artık nasıl pişer, hangisinin önüne düşersiniz bilinmez! Ben kendimi artık Türkiye Cumhuriyeti’nde değil de müstemleke bir ülkede, örneğin "Küçük Amerika"da yaşıyormuş gibi hissediyorum Türklüğümden utanır hale geldim!
Akıllı telefonlar ile kimin her an neler yaptığı izleniyor.; "Biri Bizi Gözetliyor"
Haliyle yazılım programları ve mülkiyet yabancı olunca yabancıların kontrolü altında ve onların koydukları kurallara uymak zorundayız! Yoksa hiçbir hak iddia edememezsiniz ve sesiniz boğulur gider...
Aklımın almadığı nokta şu, 18 yıllık iktidar bizim için hangi fabrikayı kurdu. İşyeri açıp ve istihdam mı yarattı?! Hazineyi besleyecek hangi üretken kaynakları hizmete soktu?! Gelir gider arasındaki uçurumsal farkları olan cari açık veren bütçelerde açık niye kapanmıyor; doğal olarak bir havuzdan akan su, gelen su kaynağından fazla ise, o havuz asla dolmaz...
Şimdi bir büyük küresel oyun pandemi provasında acınası hallerimiz işte gözler önünde. Bu zor günlerde ancak anlayabildi çoğumuz hamasi nutukların hiç bir derde deva olmadığını! Yeni Dünya Düzeni teorisyenleri, teorilerini bir hamle daha ileri sürerek
maçın sonunda "Şah / mat!" diyecekleri anın beklentisi içindeler...Ancak bu o kadar kolay olmayacak ve maçın daha ne sürpriz hamlelere gebe olduğu belli değil!
Belli olan bilimsel olan, organize olan, örgütlü olan, kollektif bütünlük ruhu taşıyan kazanacaktır.
1990 lı yıllarda Almanca kaynaklarda okumuştum, çoğumuzun bugün hâlâ "Komplo Teorisi";:olarak nitelediği olayların, komplo değil kitapta yazılan gerçekler ile atılan adımlar arasındaki koşutluğun örtüştüğünü kabul ediyorum, ancak görece değişiklikler oldu o zamandan bu zamana.
Yani küreresl sermayenin tepe noktasına kimlerin oturacağı konusunda mason locaları, yani birbirine akraba olan lobiler arasında muhtelif nedenler ile ortaya çıkan çıkar çekişmeleri, en üst limitine ulaştı ve burada zirvede tutunma savaşında birlikte yol katettikleri biraderleri aşağı iterek zirvede kalmanın savaşı, kapalı kapılar ardında gerek zor kullanarak, gerekse gizli dosyalar senatoda açılarak mafiyavari kirli kazanç kapıları, pedofili, organ ticareti gibi olayların ardındaki karanlık ilişkiler belki gözler önüne serilecektir. "Şah bir yana, taht bir yana" savrulacak, nice büyükbaşlar koltuğundan olacak, ya anlaşmalı susturulacak, ya da intihar etti denilecek durumlara da tanık olacak tarihin bu dönemi, dünyanın jandarması konumundaki ülkede ve ilgili diğer tüm ülkelerde.
Bu Covid -19 ile başlatılan pandemi provasının ardında 21. Yüzyıla ve geleceğin dünyasına egemen olmak savaşı yatmaktadır. Pandemi bitse de bu savaş bitmeyecektir. Ortada biyoljik.silahtan başka bir silah, nükleer güç şu ana kadar kullanılmamış olsa bile kullanılmayacağının hiçbir garantisi yoktur! Kim kimi vuracak bunu tahmin etmek oldukça güç! Çünkü nükleer güç yalnızca bir ülkenin elinde değil bugün artık...
Geleceğin, dünyamız için ve biz insanlar için, özellikle de yaşlılar için, pek parlak olmadığını görüyoruz. Fakat doğa yasasına aykırı olan her hareket nihai anlamda yenilgiden kurtulamaz.. Her seyin aslı önce doğa, sonra insanın ürettiği bilim ve teknoloji. Asıl ise kopyanın üstündedir..
Bu virüs bize hepimize çok şey öğretti. Günün yazısını saat 24.00 ten önce noktalamak istiyorum.
Evde kalınız dostlar, hayatta kalmak için evde kalınız bir süre daha ama gözünüz kulağınız dünyada olsun..
Henüz vasiyetimi yazacak noktada değilim, insanları ve dünyayı seviyorum. Ama akıllı ve çalışkan dürüst insanları daha çok seviyorum. Çinli kardeşlerime özellikle sonsuz selam ve sevgilerimi iletiyorum..Çünkü onlar insanca birlikte üretip birlikte paylaşabiliyorlar, diğerleri ise onurluca üretip insanca paylaşamadıkları için hem birbirlerini hem de dünyayı yiyip insanlığı tüketiyorlar ...
Sevgilerimle ...
Şaban Aktaş
28.03.2020 - 00.00
.