Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Mavilikler
Mavilikler

BÜYÜ

Yorum

BÜYÜ

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

261

Okunma

BÜYÜ

BÜYÜ


O büyüyü kaybetmişti. Bir bakışıyla kalp hoplatan, bir zamanlarki o muhteşem kadını… Nasıl da şaşardı, birdenbire donup kalan o yüzlere!.. Bir şey söylerdi mesela… Kendini konuya kaptırmış, harıl harıl anlatırken; sözlerinin yansımalarını bulmak için ara ara bakarken karşısındaki yüze… bir de ne görsün; tek bir kelimesi bile yer bulmamış orada… Anlamsız anlamsız bakardı o gözler… İçlerinde tuhaf bir ışık parıldayarak… Kendisini bulurdu onda: O yüz’deki; sözcüklerine yer vermeyecek kadar geniş bir yer işgal eden varlığını… Tabii; istediği şeylere dair sözcüklere sıra gelince, durum tamamen farklı bir yönde seyreder; kulak kesilirdi karşısındaki, onlara hemen. “Sen iste, dağları deviririm gerekirse” diyen el pençe divan duruşuyla, istediği şeyi emir telakki eder, daha sözünü bitirmeden onu yerine getirmek için koşturmaya başlardı hemen.

Önceden rahatsız edici bir şey olarak karşılamıştı bu durumu… Tamam, güzel bulunmak hoş bir duyguydu… İtirazı yoktu buna. Ama sadece hoş bir görünüm olarak algılanmak bir parça haksızlık olmuyor muydu diğer yönlerine?! Çizdiği resimler, okuduğu onca kitap, üstün dereceyle bitirdiği okullar… zihnine de kendini anlatan o resimde bir yer vermeyi gerektirmiyor muydu?

Arkadaş olmak için biriyle, hemcinsi olması mı gerekiyordu ille de? Karşı cinsten biriyle de bir yerlerde kahve içip hayata biraz dışarıdan bakamaz mıydı? İlle hayran bakışlara mı toslayacaktı, kendini merkeze almadan bakmak istediğinde dünyaya?

Neyse ki hemcinsi olan arkadaşları bu açlığını bir nebze olsun gideriyorlardı. Kendisine çevrili hayran gözlerin aynalarla kaplı bir yere çevirdiği bir dünyada, yapayalnız kalmış gibi hissetmiyordu onların yanında kendini. Onlar yemyeşil gözlerinde kaybolmadan dimdik bakabiliyorlardı ona… Sözcüklerine yer veriyorlardı yüzlerinde. Hatta erkeklerin unutturduğu bir şeyi; ona da birilerinin öfkelenebileceğini hatırlatıyorlardı… Bazen hayret etse de, güzel olması geçersiz bir para misali hükmünü yitiriyordu hemcinslerinin dünyasında. Tuhaftı ama mosmor olan bir yüzde karşılık bulduysa söyledikleri, hiç de rahatsız olmuyordu başkaları gibi… “Duyuyorlar beni” diyordu.

Ama zamanla her şey gibi karşı cinsin dünyasındaki yerini de kanıksamaya başladı. Madem savaşamıyordu bu durumla, O da kabullenecekti öyleyse… Ayrıca hoş tarafları da yok değildi, bir masal perisi gibi hissetmenin… Küçük bir kız gibi nazlanabiliyordu karşısındakine.

Bu durum; çok sıkı arkadaşları olan ama bir türlü mutlu aşkı yakalayamayan bir kadın tipine evrilmesiyle sonuçlandı doğal olarak. Arkadaşları söz konusu olduğunda onlar için canını verecek kıvama varan sevgisi, aşk yaşamında bambaşka bir niteliğe bürünüyor; her isteği yerine getirilmiş, şımarık, küçük bir kızın kocaman bencilliğinin gölgesinde kayboluyordu.

Üç mutsuz evlilik sonrası pes etmişti artık o yüzüğü takmaya. Zaten o süreçte erkeklerin gözlerindeki yerinde de önemli bir değişim baş göstermiş, sözcükleri yüzlerinde karşılık bulur olmuştu ne zamandır. Artık kamaşmıyordu gözleri ona baktıklarında.

Eskiden olsa mutlu olacağı bu durum, şimdi yaşlı bir masal perisinin ışıltısını kaybetmiş gözlerinde tanımlamasına neden oluyordu kendini. Tedavülden kalkmış bir para gibi hissediyordu… Hiçbir karşılığı olmayan bir kağıt parçası…

O yüzden; yıllar sonra, parkta dinlenirken karşılaştığı eski günlerden tanıdığı o adamın kendisine bakışlarını hiç yadırgamadı. O zamanlardaki gibi ışıklar saçmıyordu gözleri… Ama başka türden bir ışığı da koruyordu bir nebze… Dikkat kesilmişti sözlerine… Yıllar önce güzelliğiyle kendisini büyüleyen o kadının sesini dinliyordu şimdi… Her bir sözcüğünü içiyordu sanki, yudum yudum… Sözcüklerle de bir büyü yaratılabileceğini kanıtlamaya çalışıyordu sanki.

Öyleyse O da sohbetiyle büyülerdi bundan sonra. O sohbeti farklı kılan zekasıyla… Bu şekilde parıldardı. Farklı bir anlamda da olsa ışıldatırdı kendisine yönelen gözleri. Sönüp gitmekten iyiydi. Varla yok arasında kalmaktan…

Her şeye alışılmıyor muydu sonuçta? Buna da alışırdı.



















Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Büyü Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Büyü yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BÜYÜ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL