Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Oktay Güvener
Oktay Güvener

Havva Ne Yapsın?

Yorum

Havva Ne Yapsın?

( 1 kişi )

2

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

1181

Okunma

Havva Ne Yapsın?

Geçen haftaki yazımda âdem rolünü unutursa diyerek erkeklerin feminelleşmesini, nazlanmasını, trip atmasını, küsmesini, özel günlerde hediye-jest-sürpriz beklemesini ve bunun ortaya çıkardığı sorunları ele almıştım özetle. Bu haftaki yazımda ise erkeklerin bu değişiminin kadınlar üzerindeki etkilerini ele alacağım.

Günümüz toplumunda kadın, adeta bir denge ustası gibi her alanda var olmaya çalışıyor. Çalışma hayatındaki yükselişi, aile içindeki sorumlulukları ve sosyal çevredeki rollerine ek olarak, artık "güçlü kadın” figürü üzerinden şekillenen toplumsal beklentileri de omuzluyor.

“Peki, bu çok yönlü roller kadını gerçekten güçlendiriyor mu, yoksa onu bir kimlik karmaşasıyla baş başa mı bırakıyor?” Şairin dediği gibi;

Oysaki kadın ulu bir çınardı;

Kökleri bin bir pareden beslenen…

Bazen anneydi kadın, bazen bacı,

Bazen evlat,

Bazen de; dost, komşu, yoldaş, sırdaş…

Çoğu zaman da vefalı bir eş, hasretlik çekilen yaren…

Velhasılı kelam kadın kodlarıyla yaratılsa da dişi, “erkek gibi kadın” tanımlaması yetmişti, onun tüm kulelerini tarumar etmeye…

Oysaki kadın ne kadar güçlü olsa da bu gücünü dayatmalardan değil duygulardan alması gerekiyordu. Çünkü kadın özünde duygusal bir varlıktı ve bu duruşu ile dünyayı güzelleştirmek için yaratılmıştı… Ve bir kadın; anne, eş, evlat, kendi olma duyguları ne kadar güçlü ise o kadar özgür ve mutluydu.

Çok uzağa gitmeyelim ve daha yakın tarihimize bakarsak, belirgin bir biçimde tanımlanmış kadın rolünün, zaman içinde giderek karmaşık bir hal aldığını göreceğiz. Özellikle erkeklerin geleneksel rollerini terk etmesiyle, kadınlar da kendi rollerinin yanı sıra erkeklerin sorumluluklarını da üstlenmek zorunda kaldılar.

Bu durum, kadının hayatını yeniden biçimlendirip, onu daha dirençli ve çok yönlü kılarken erkilleşme yolundaki ilk adımlarını atmasına ve onu yıpratmaya vesile oldu.

Birçok kadın artık yalnızca aile içindeki temel sorumluluklarını yerine getirmekle kalmıyor; iş hayatında var olmaya, kariyer yapmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya, kendi göbeğini kesmeye çalışıyor. Bu durum, her ne kadar kadınları ekonomik olarak bağımsız kılsa da ruhsal ve bedensel bir yıpranmayı da beraberinde getiriyor. Çünkü bir kadından sadece iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan, iyi bir dost olması değil; aynı zamanda erkeğin de rollerini üstlenerek güçlü, dayanıklı, sorun çözmede usta ve her koşulda ayakta kalan biri olması bekleniyor!


Toplumsal-kurumsal-modern tüm söylemler kadını "güçlü" olmaya yönlendiriyor artık!

Fakat bu güç tanımı çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor. Bu yeni "güçlü kadın" tanımı, kadınları her alanda yeterli ve başarılı olmaya iterken, duygularını ve gözyaşlarını saklamaları gerektiğini de ima ediyor. Ağlamak, desteğe ihtiyaç duymak, tükenmek, yorulmak artık kadına yakışmayan davranışlar olarak görülüyor. Bu durum kadınları, duygusal anlamda yalnızlaştırıyor ve gerçek ihtiyaçlarını göz ardı etmeye zorluyor. Kadın, bu yeni kimlik karmaşasında aslında kendi özünden kopuyor, adeta toplumsal bir görev uğruna kendini unutuyor.

Kadınlar, erkeklerin zayıflayan ve geri çekilen rollerini de üstlendikçe, adeta "her şeyin insanı" olmaya zorlanıyorlar. Böylece hem kendi içsel kimlikleri arasında sıkışan hem de erkeklerin boş bıraktığı alanı doldurmak zorunda kalan bir "araf kadını" ortaya çıkıyor. Kadının hem kendine has hem de üstlendiği yeni rollerle arafta kalması, onun kimlik arayışını zorlaştırıyor. Bir yandan aile için "mükemmel anne ve eş" olmaya çalışan kadın, diğer yandan iş dünyasında "rekabetçi ve bağımsız" bir figür olmaya zorlanıyor. Bu iki dünya arasındaki geçişler ise kadınların hem ruhsal hem fiziksel olarak yıpranmasına neden oluyor. Ne tam olarak kadınlığını yaşayabiliyor ne de tam olarak anne olabiliyor.

Bu noktada, kadının üzerindeki yükleri azaltmak için toplumsal bir farkındalığın gerekliliği ortaya çıkıyor. Kadınların tüm rolleri üstlenmesi yerine, her bireyin kendi sorumluluğunu yeniden hatırlaması, sağlıklı bir toplum için gerekli. Erkekler, Allah’ın onlara verdiği sorumlulukları hatırlayıp kadınla iş birliği içinde olmaya yönelirse, kadınların üzerindeki baskı da hafifleyebilir. Böylelikle kadın, kendine dayatılan güçlü olma zorunluluğundan ziyade, ihtiyaçlarına uygun bir şekilde, dengeli bir yaşam sürdürebilir.

Bu denge kurulduğunda, kadınlar da arafta kalmadan, hayatın içinde kendi gerçek kimliklerini yaşayabilirler.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

10.0

100% (1)

5.0

100% (1)

Havva ne yapsın? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Havva ne yapsın? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Havva Ne Yapsın? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
neneh.
neneh., @neneh-
4.12.2024 07:12:47
Şöyle bir bakınca ortama ; hak verilmez alınır derler ya.. doğruymuş .Allah eksikliklerini vermesin erkeklerin.Bir bakıyorsunuz kadına hak dağıtıyorlar.Bir bakıyorsunuz kadınların haklarını ellerinden almaya çalışıyorlar.Farketti ki erkekler;
Kadınlara dağıttıkları haklar sonucu ellerindeki "er" gitti -kek- leriyle baş başa kaldılar .Şimdi de hakları kısıtlamak için kadına ''evine dön pingi.."çağrısı yapıyorlar. Yemezler artık.''Tandır akıllandı ,hamur tükendi." Yerseniz kek var diyesim geldi hak dağıtanlara.Üstada saygıyla
Etkili Yorum
Halit Durucan
Halit Durucan, @halitdurucan
3.12.2024 22:45:35
10 puan verdi
Oktay hocamın kaleminden gerçekçi bir konu okudum. Fikirlerinize aynen katılıyorum. Katılmamam mümkün değil. Zira bu yüzyılın ekonomik, sosyal ve kültürel yönden çoklu bir farklılaşmaya yöneldiğini görüyoruz. Hayatta kalma savaşı diyebileceğimiz bu süreçte kadınlarda konjonktürel etkilerin de etkisiyle bence kendini ispat etme gereği hissediyor bu durumda aile mefhumu ikinci plana düşüyor. Elbette kadının duygusal yönü ağır basıyor erkekler gibi olamıyorlar ve onlar söylediğiniz gibi dünyayı güzelleştirmek için vardırlar. Konu geniş ve sosyoloji bilimini de içine alacak nitelikte. Kısa keserek selamlıyorum sizi. Saygılar selamlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL