5
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
497
Okunma


İlk bakışta af edersiniz o… o… ipe diz havası estiren bir sözün derin manalarla yüklü olması, tabi imkânsız değil. Ne kadar hadsiz dursa da haddizatında bir haklılık taşıması mümkün. Sözü ilk duyduğumuzda yok artık daha neler deriz de, alışkanlıklarımıza, ön yargılarımıza takılmış olabilir de. Sözün giderek anlamını veren, rengini salan bir yanı olabilir hani.
“Bir kadının yeniden evlenmesi, onun ilk kocasından nefret ettiğini gösterir. Bir adamın yeniden evlenmesi, onun ilk karısını çok sevdiğini gösterir.” Sözüne ilk rastladığımda erkek halimle yadırgamadım değil. Sonrasında ise çabuk ısındım, benimsedim, şimdilerde hastalarıma birebir tatbik ediyorum desem tımarhanelik deli olduğuma hükmedersiniz elbette. Şüphesiz böylesi de değil. Bir konuyu masaya yatırdığım zaman mütecaviz hisler besliyor da değilim o mevzuya karşı. Mütecessis bir yapım vardır en fazla.
Söz, 19’uncu asrın meşhur bir İrlandalı edibine ait. Oscar Wilde. Varlıklı, eğitimli bir aileden gelen ve iyi bir eğitim alan ünlü yazarın genelde biseksüel olarak tanımlanmasına karşın kendisini eşcinsel olarak ifade ettiği, yanı sıra başından bir evlilik hayatı geçtiği de görülmektedir. Son yılları bunalımlıdır. Eşcinsellik üzerinden kürek cezası almasını müteakip yaşamını kırk altı yaşında Paris’te beş parasız tabir edilir biçimde tamamlar. Sosyalist, pasifist, özgürlükçü görüşlere sahip olmasıyla değil de cinsel eğilimleriyle dönemin hakim Viktoryen ahlak anlayışına takıldığı anlaşılmaktadır. Şu kadar ki, vefatı öncesinde Katoliklik hakları teslim edilecektir kendisine. Nihayet, aykırı yaşam sürmesine paralel hayatın dip köşe noktalarını teorik, pratik çizgide yokladığı söylenebilir. Bu biyografik hususiyetlerin sanatsal üretimini besleyici olduğu ise kuşkusuzdur.
Üstte alıntıladığım sözünün de yaşamın kendisine bahşettiği bir algılama farklılığına bağlı olduğu söylenemez mi? Açıktır ki, filozofik bir yaklaşım olduğu kadar psikiyatrik bir çözümlemeye de muhtaçtır.
Öyle ya, yazar çok kesin konuşmakta, farklı yönde ışık sızmayan mutlak bir genelleme yapmakta. Yoksa darbe yediği Viktoryen ahlak anlayışının karaltıları Wilde’nin ruhuna da mı sızmakta? Kadını hain kurt, erkeği ise kırmızı başlıklı kız görmemizin binyılların ataerkil değer yargılarından bağımsız olması mümkün mü acaba? Demem şu ki, kadında erkek gibi ikinciye evlenemez mi? Söz gelimi fakir, kimi kimsesi olmayan bir kadın da toplumda yalnız ve dayanaksız kalmamak bağlamında bir yuva kurmaya ihtiyaç duyamaz mı? Bu gerekçeyle evlendiği zamanda dahi ilk kocasından nefret ediyor mu olacak? Ya da fakir ve kimsesiz olmasa bile mutaassıp bir toplumda hakkında spekülasyon yapılmaması, adının çıkmaması için de bir başkasıyla evlenemez mi? O halde olsa ilk kocasından nefret ediyor öyle mi? Böyle bir mutlak genelleme hakkaniyetli olabilir mi?
Halbuki, tüm itirazlarımıza karşın söz orada hayali bir noktada asılı durmak suretiyle bizlere göz kırpmakta.
Düz şekliyle sözü değerlendirirsek neler görürüz peki? Erkek evlilik hayatında hangi hataları yaparsa yapsın saf gönüllü bir yanı vardır yine. Kendi hatalarıyla yuvası yıkılsa, karısı kendisini terk etse dahi o yine ilk eşine sevgisini yitirmez. İkinci bir evlilikte de ilk hanımının hayali yitip gitmeyecektir benliğinin derinliklerinden. Kadın ruhunun ise tam tersi hiçte masumane olmayan bir yanı bulunmaktadır. İlk eşine kinlenmediği sürece, hele ki anneliği düşünülürse kadının, ikinciye evlenmesi beklenmeyecektir.
Sözüme mim koyun lütfen! Yukarda yer verdiğim çekinceye karşın bu yaptığım tahlile kitabi çizgide yer veriyor değilim. Hani derim ki, erkeğin genel olarak kadına göre saf gönüllü, masumane bir yanı olduğu gibi, kadının da erkeğe oranla o denli masumane olmayan, planlayıcı bir tabiatı olduğu bahsi yabana atılır durmamaktadır zihnimde. Hani kadın kini, intikamı tabir edilen husus yeri geldi mi mekanizmayı işletebilir de.
Sözün özü, ünlü İrlandalı yazarın her türlü ihtiyat payını dışarıda bırakacak derecede muhakkak bir genelleme yapması konunun neyle alakalı olduğuna bağlıdır. Hukuk ya da ahlakın değil de psikiyatrinin koyduğu tanı misalidir. Benim dahi, insaf birader şu durumlar da yok mu dediğim haller karşısında, o değil söylenen kardeşim, daha derinlerde başka bir hususun varlığına işaret ediliyor denebilir de.
L.T.