2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
320
Okunma
Ah evlat ah! Diye başladı söze adam. Ve anlattı durmadan, usanmadan. Belki anlattığı özlemiydi geçmişin. Ya da kahrolduğu son demiydi geçmişin. Bu kısmı kimsenin umurunda da değildi.
Biz büyüdükçe küçüldü dünya dedi evlat. Ellerimizden daha hızlı büyüdü hırslarımız. Her şeye bir inatla tutunduk, ellerimizden kayarken hayat. Sevmemeye inat ettik, yaşatmamaya inat.
Aşındırılmamış, yozlaştırılmamış, tiye alınmamış kutsalların sahibiydik. Kabullendiğimiz yazgılarımız, sabrettiğimiz acılarımız vardı. İyiliklerimize su katılmamış, riya dokunmamış, tutkularımız maddeye dönüşmemişti. Daha köleleştirilmemiştik. İffetimiz kirletilmemiş, gömleğimiz önden yırtılmamıştı. Elbet bizimde söylenmemiş gönül kırıklıklarımız, yama tutturulmuş yırtıklarımız vardı. Lakin muhabbetlerimiz saf ve bakirdi. Ötekileştirilmemiş dostluklarımız, ayrıştırılmamış komşuluklarımız vardı.
Aşklarımız vardı en delikanlısından. Biz sevdik mi adam gibi severdik. Biz sevdik mi severdik sonuna kadar. Her kişinin sevdası adamlığı kadardı evlat. Sevda adamlık kadardı evlat dedi, sevda adamlık kadar.
Şimdi her akşam arifesinde ruhlarımıza yeni yalnızlıklar düştü. Sevdalarımız kapitalist hayallere dönüştü. Fakirlerin utanarak giydiği elbiseleri, artık zenginler giyiyor yenisini yırtarak, dedi. Sonra ah ah! Etti. Ve şöyle devam etti. Neredesiniz yamalı pantolon, eski köyneklerimiz? Modernizmin getirdiği şeylerden daha şerefliydiniz.
Söz uzadıkça istirahatimiz azalıyordu. Ama O devam etti. Misket oyunları oynardık toprak bacalarda. Evler yapardık ark sularında çamurdan. Kumar bilmezdik, kibrit kutularındandı kâğıt oyunlarımız. Küresellik nedir, kapitalizm nedir bilmezdik. Bir hamurduk merhametle yoğrulan. Giyindiğimiz koyunların yününden, yediklerimiz etinden, içtiğimiz sütündendi.
Topaç çevrilen yılların yerini dümen çevrilen zamanlara bıraktı. Dünyanın yükünü taşırken artık göbeğimizin yükünü taşıyamıyor dizlerimiz. Çelik çömlek oynadığımız çayırlarda beton kuleler. Ay ışığı gecelerinin saklambaç oyunları neredeler? Nerede ninelerimizin eski sabır taşı masalları? Var mı dinleyen?
Şimdi her gün birçok hayasız akımla iffetimiz kirletiliyor evlat.
Mazlum beldelerde dökülen kana yapılan zulme susuyoruz, izzetimiz kirletiliyor.
Yapılan kuru gürültülerle değerlerimizin içi boşaltılarak idrakimiz kirletiliyor.
Kolay para kazanma hırsıyla alın terimiz, erdemli duruşumuz, servetimiz kirletiliyor.
Tüketim çılgınlığımız yüzünden ihtiyaç isteğimiz bitmiyor, ürünlere katılan katkılarla nimetimiz kirletiliyor.
Yeni yetme diplomalı cahiller tarafından kutsallarımız, erdemlerimiz sıradanlaştırılıyor, hikmetimiz kirletiliyor.
Rahata daldığımız, gaflete düştüğümüz için gayretimiz kirletiliyor.
Tamahkârlığımız yüzünden gömleğimiz hep önden yırtılıyor, şahsiyetimiz kirletiliyor.
Sosyal medya fitnesiyle her şeyi ulu orta serip sergiliyoruz, mahremiyetimiz kirletiliyor.
Her şeyi, her haltı mubah görüp ibadete duruyoruz, ibadetlerimiz bize veyl ediyor, samimiyetimiz kirletiliyor.
Her şeye çıkar ilişkisi, fayda zarar düzleminde baktırılıyoruz, münasebetimiz muhabbetimiz kirletiliyor evlat.
Artık tebessümüz yok. Muhabbetimiz, tahammülümüz yok. İnsanın gözünün içine bakan, halden anlayanımız yok. Oysa her yaraya iyi gelen bir merhem gibidir gülen gözler.
Kalabalıkların içinde yapayalnızız. Dert etmeksizin umursamadan sürdürdüğümüz bir hayat var.
Ahlak nedir bilir misiniz evlat? Dedi. Kimsenin cevap vermesini de beklemedi. Ahlak süte su katmamaktır. Ya da süte su katmayı düşünmemektir. Var mı hiç süte su katmayan evlat? Yine cevap beklemeden devam etti. Önce içimizden iyiliği öldürdük. O ölünce kaç zamanı kirlettik kaç sevdayı öldürdük be evlat. Kaç güneş karalandı, kaç bahar yırtıldı ellerimizde. Artık herkesin aynı yerde ayrı bir dünyası var. Birbirinden habersiz yalnız yaşayan HD kalabalıklar.
Dışarıdaysa sokakları kan kokan kirli bir dünya var.
Suç ne?
Suçlu kim?
Kim kirletti bu dünyayı bu kadar?
*
Eee evlat sözün sonu gelmedi, lakin ayrılık vakti geldi. Toparlanırken devam etti. Her son bir ayrılıktır çünkü, her ayrılık bir son olmasada.
Tekrar buluşalım mı dedim efendim?
Buluşalım evlat buluşalım, dedi.
Peki nerede?
İyilikte avlat iyilikte.
İnsan ölür evlat, insandır ölür.
Lakin insanlık ölürse her şey ölür evlat.
İyiliği diriltelim ki ruhlarımız dirilsin.
İyilik yaşasın ki evlat yaşasın dünya.
İyilik yaşasın ki insanlık ölmesin, dedi ve gitti.