Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
İlhan Kemal
İlhan Kemal

Lord James

Yorum

Lord James

6

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

691

Okunma

Okuduğunuz yazı 22.9.2023 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Lord James

Her on yılda dönüp dolaşıp tekrar okuduğum bir romandır Gülün Adı. Farklı okumalara açık, üstüne her okuyuşunda değişmiş olan benimle yeni noktalara giden bir metindir. Kağıda basılmış her metin bir sonu vardır ve o son da otel odasında Kaliforniya’nın neresinden geldiği belli olmayan şarabımı yudumlarken geldi. Öksüz şarabımı bir kenara bırakıp, bir sonraki kitabımın ne olacağını düşünmeye başladım. İyi bir gezgin yanına gereğinden fazla kitap alır düsturunu uygulamamış, sadece sonuna epey yaklaştığım Gülün Adı’nı getirmiştim. Durumun sorumlusu ihmalkarlıktan olmasa da cimrilikten dolayı bendim: Bulabildiğim en ucuz uçuşu almış ve kendimi Frontier Havayollarında bulmuştum. Kabin içi bagajdan bile para kesen bu havayolu beni ister istemez bir sırt çantasıyla sınırlı kalmaya zorlamıştı. İki günlük iş kıyafetlerim, dükkana ait dizüstü, diztüsüne ait kulaklıklar, fare ve adaptörler derken Eco güç bela çantaya girmişti. Şimdi o da bitmiş, dımdızlak kalmıştım. Gecenin yarısında kalkıp, açık bir benzinciden ucuz bir roman alabilirdim ama gerek yoktu. Üstüne öksüz şarap hala damarlımdaydı, kiralık aracımın 276 beygiriyle birleşip beni bir duvara kazıyabilirlerdi. Çaresiz ertesi günü bekledim.

...

İşten bir çocuk sevinciyle, koşarak çıktım. Hemen civardaki ikinci el kitapçıların listesine baktım. Yeni bir kitaba on, on beş dolar vermek istemiyordum. Evdeki okuma listem beni zaten bekliyordu; araya alacağım bu kitaba çok da yatırım yapma meraklısı değildim. Güzel bir yer buldum West Chester denilen yüzyıllık taş binaların olduğu kasabada. Kitapçının yorumlarında (Yoksa siz yorumlarını okumadığınız kitapçılara mı gidiyorsunuz?) çalışanların epey kaba olduğu, gelenlerin etnik kimliklerine bakıp onları belli raflara yönlendirdikleri bahsediliyordu. Belli ki renkli bir yerdi ve ben de renklerin her çeşidini severdim.

İlk hayalkırıklığı dükkanın büyüklüğü ile ilgili oldu. Ben çok daha büyük ikinci elcilere alışmışken burası sahafların bakkal dükkanı durumundaydı. İkincisi dükkanın tek çalışanı, yaşını almış kasada oturan beyefendi bana hafif bir selam verip kendi işine dönmüştü. Yorumlara bakılırsa adamın beyaz bir cübbe üzerine beyaz kukuleta giymesi gerekiyordu ama kendisi gayet efendiden bir kişilikti. Mekan ve kişiler soluk çıkınca bütün yük kitaplara kaldı. Küçük dükkanın kitabı da az oluyor. Gülün Adı’nda labirente gömülmüş bir kütüphanenin hikayesini okuduktan sonra buradaki üç sıra raflar haliyle hayalkırıklığı yaratıyor. Hiç mi idare eden bir kitap yok? Var tabi ama ben onların havasında değilim: West Chester’ın kendi havası Henry James okumaya uygun ama ben bu kasabada kalmıyorum. Rus ya da Güney Amerika klasiği de okumak istemiyorum (Halbuki Gülün Adı’nda o kadar kör Jorge’den bahsedilmiş; insan bir Alef okumak istemez mi?) Dahası kitapların fiyatları yazmıyor, elime aldığım ciltlerin yirmi beş doların altında olmayacağını hissediyorum. Sonunda elime ciltli bir Lord Jim geçti. Kasadaki beyefendinin benden sonra gelen, hiç bir şey satın almayan ama konuşmayı seven diğer bir yaşını başını almış beyefendi ile sohbeti bir on dakika dinledikten sonra ister istemez araya girdim ve iki dolarımı ödeyip çıktım.

Kitabın yazarı Joseph Conrad beni karanlıklarda, yıllardır ağına düşmemi bekleyen bir karakterdi. Genç yaşta hiç bir kitabını okumadan, onu sinema yoluyla tanımıştım. Yanlış anlamayın, sinemaya uyarlanmış eserlerinden bahsetmiyorum. Bir isimdi Conrad’ı bana tanıtan. En çok etkilendiğim filmdeki uzay gemisinin adıydı: Nostromo. Condrad’ın aynı isimli romanından (ve romanın kahramanından) çıkagelmişti Nostromo adı. Hatta devam filminde kitaptaki liman şehri ikinci bir uzay gemisinin adı olacaktı: Sulaco. Bu bilim kurgu filmlerinin Joseph Conrad ile bağlantısını daha sonra çözecektim: İlk filmin yönetmeni Ridley Scott’ın bir önceki filmi bir Joseph Conrad uyarlamasıydı: The Duellists. Devam filmi Aliens ise uzayda geçen Vietnam Savaşı olarak çekilmişti. Geminin adını Sulaco koyarak bir anlamda en ünlü Vietnam filmlerinin zirvesinde yatan Apocalypse Now’a göz mü kırpıyordu? Apocalypse de aslında bir diğer Joseph Conrad uyarlamasıydı. Özetle Conrad benim için bir çok yerden çıkagelen bir yazardır ve benim de artık onu okumam gerekiyordu.

Bir kafeye oturup iki dolarlık Lord Jim’i elime aldım. İlk dikkatimi çeken basım tarihi oldu: 1931. Sekiz yıl kalmış yüzyılı devirmesine. Her ne kadar sahip olduğum en eski kitaptan bir yarım asır genç ise de gayet yaşlı. İki akşam sonra seyredeceğim Indiana Jones’un geçtiği 1936 yılına daha beş yıl var bu cilt baskıdan çıktığında. Filmdeki svastikalı bayrağın resmi Alman simgesi olmasına da dört yıl. Bu kitaptan iki yıl sonra Hitler iktidara gelmiş ve ilk iş olarak bugün de kullanılan ‘Yas tutan Galatasaray’ bayrağını yasaklamış. Ama Joseph Conrad Alman bayrağının evriminin böyle gelişeceğini hiç bilmeyecekti, ne kitabı yazdığı 1900 yılında, ne de önsüzü eklediği 1917 de.

Sonra dikkatimi Bernard çekti. 1929 krizinden sonra kitap almaya parası yeten, aklını krizden çok kitaba verebilen arkadaş. Kitabın başına adını yazmış, Bernard Klopfer, 1931. Belki de Bernard’ın Alman geçmişi beni Hitler Almanyasına götürdü, kim bilir. Bernard çeşitli yorumlar yapmış kitap boyunca. Bir yerine ‘aptallık’ diye not düşmüş geminin okyanusun ortasında ne olduğu belirsiz bir cismin üzerinden geçmesine. Bir başka yerde ‘Herkes ölümün kardeşi olan uykunun önünde eşittir’ cümlesinin altına çizmiş. 92 yıl sonra iyi bir olasılıkla birinci elden öğrenmiştir uykunun gerçekten ölümün kardeşi olup olmadığını.

Sayfa 336 da, bu sefer dolmakalemle, bir takım kavramları sıralamış: ‘İdealizm, sömürgecilik, çoğulculuk (aslında) idealist olmamaktır’ Bu nottan sonra kitabın ‘Bu sözlerle Marlow hikayesini tamamladı’ cümlesi geliyor. Acaba Bernard anlatıcı Marlow’un ağzına kendi yorumlarını eklemeye çalışıyordu? O sayfaya gelince ben de aynı şeyi yapacak mıyım? Yoksa buraya dönüp bütün okuduklarımdan ilgisiz bir öykü mü yazacaktım, su akıp gitmiş de hiç tortu bırakmamış gibi.

Kitabı kapattım. Garsona boşalmış kadehimi işaret ettim:

‘Bu içtiğim neydi?’

‘Santa Carolina’nın Cabarnet’si. Şili şarabı.’

‘Tamam, ondan bir daha getirme.’

Garson yeni bir kadeh getirdi: Casillero del Diablo, Şili. Kuşların içine sıçmadığı topraklardan bir şarap yok muydu bu ülkede? Kadehten bir yudum aldım ve altı ayaktan bir ya da iki inç kısa Jim’in hikayesini okumaya başladım. İlk sayfanın sonuna doğru ağzıma guano tadı gelmez oldu.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Lord james Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Lord james yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Lord James yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İlhan Kemal
İlhan Kemal, @ilhankemal
26.9.2023 17:57:52
Öykümü güne getirenlere çok teşekkür ederim. Saygılarımla.
Gule
Gule, @gule
23.9.2023 23:14:56
ne yalan söylim daha ilk cümlede kararsız kaldım yazının devamını okumalı mı yoksa çaktırmadan arkamı dönüp gitmeli miyim diye...çünkü seneler öncesinden adını sıkça duyduğum ve okunacaklar listesinde üst sıraları zorlamasına rağmen, okumaya hãlã vakit ayıramadığım bu kitaptan özet geçip, benim de okuma hevesimi kırarak kitaba olan ilgimi yok edeceksiniz diye çok korktum. Neyse ki korktuğum gibi olmadı aksine merakım birken ikiye katlanıp çoğaldı. Joseph Conrad ismi'yle de yazınız sayesinde tanıştım. Umberto Eco'yu da hiç okumamış olmama rağmen -yoksa Gülün Adı'nı okudum da ben mi unuttum acaba?- bana çok tanıdık geliyor, sanki bütün kitaplarını okumuş gibi hissediyorum. Bu da çok ilginç...bazı kitaplarla çok yakın bağ kurabilir okurseverler, tıpkı şuan benim yaptığım gibi...ya da kendilerini kitap kahramanlarıyla birebir özdeşleştirebilir bazen...

Yazıya gelecek olursak, tasvirlerinizi, benzetmelerinizi ve yazı dilinizi seviyorum İlhan Bey...dozunda ve deminde her şey...Bagaj örneğinde olduğu üzre en ufak ayrıntıyı verirken bile okuru boğmadan, yormadan, tempolu değil de daha sakin ve dingin bir ritimle akıyor cümleler. Öyle ki konudan konuya geçişlerde bile bunu okura hissettirmeden ya da bir anda o konunun içine nerden, nasıl geldik yanılgısına hiç düşmeden, sorgulatmadan güzel bir şekilde konuşturuyorsunuz kaleminizi...Bernard örneği çok iyiydi misal...

El bagajına sığmayan ikinci kitap sayesinde güzel bir yazı okuduk sizden...

p.s: bundan bir önceki yazınız da çok güzeldi ama yorum yapamamıştım, sanki Rus edebiyatı klasiklerinden bir kesiti okuyormušum gibi anımsatmıştı biraz...

Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
23.9.2023 19:51:33
Emeğinize sağlık. Tebrik ederim. Donanımlı yazar olduğunuz satırlarda oldukça hissediliyor. Selamlar.

Aysel AKSÜMER tarafından 23.9.2023 19:54:32 zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
23.9.2023 19:50:03
Emeğinize ssğlık. Tebrik ederim. Donanımlı yazar olduğunuz satırlarda oldukça hissediliyor. Selamlar.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
23.9.2023 15:52:05
Bazı romanlar hüzün şarabı gibidir bağın bülbüllerini konuşturur güzel bir ifade ile anlatmışsınız benzetmeler mükemmel kutluyorum
Tüya
Tüya, @tuya
23.9.2023 13:20:05
Anıları edebiyat ve tarihle donatılmış bu güzel makaleye hiç kimsenin yorum yapmaması ne acı. Ancak nedenini de düşünmüyor değilim!
Rahmetli Eco amcayı ve dünya klasiklerinde yerini bulan eseri "Gülün Adı" bu mecrada tanımadığımızdan mı? Yoksa Amerika'ya olan klişe önyargılardan mı? Kim bilir belki de içtiğinizi beyan etmenizdendir... Malum, körelten tabular, inançlar, önyargılar, fanatizm vs kol geziyor edebiyat dünyasında da...

Entelektüel düzeyi ve ögretici tasvirleriyle, çok güzel bir anlatımdı.

Teşekkür ederim paylaşım için, sayın Kemal.
Saygı ve selam ile.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL