6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
531
Okunma


Rahmetli dedemden öğrenmiştik tasarrufu. Kurtuluş Savaşını anlatırdı bir köşeye çekilip. Nasıl aç kaldıklarını, karınlarını doyurmak için neler yediklerini dinlerdik dedemin ağzından.
Sadece anlatmazdı, uygulardı da. Lambalar açık kalmamalıydı. Ekmeğin yere dökülün kırıntıları bir avuca toplanıp yenilmeliydi. Yerde gördüğümüz ekmek parçasını zayi olmaması, ayakaltında kalmaması için yerden alıp yüksekçe bir yere koymayı dedemden öğrenmiştim. O ekmek parçasını öpüp anlımıza koyar öyle koyardık yüksek bir yere, kuşlar görür de yer diye…
Kahvaltı için yer sofrasına oturduğumuzda, peyniri, yağı, zeytini tek başına yedirmezdi dedem. Katık edin derdi. Bir parça peynir alınır ekmeğin arasına konur öyle yenirdi.
En çok da kızdığı, yemek seçmemizdi. Açlık çekmişti dedem, yokluk çekmişti.
Rahmetli ölüp gittiğinde miras kaldı bize savurgan olmamak. Belki görürsünüz. Yaşlı başlı adam eğilir yere düşmüş bir parça ekmeğe alır ve saygıyla onu ayakaltından kaldırır. İşti bizim terbiyemizle yetişmiş bir fanidir o gördüğünüz.
Peki, bugün durum ne? Siz hiç tasarruftan söz eden birini duydunuz mu? Tasarruf eden demiyorum, söz eden birini duydunuz mu, gördünüz mü, diyorum.
Pansiyonun duvarına yıllar önce asılmış bir yazı: ”İsraf haramdır.” Okuyan var mı, gören var mı, Allah’tan korkup da uyan var mı? Ne gezer hepimiz tüketim ekonomisinin rüzgarına kapılmış gidiyoruz.
Bakın çok açık bir örnek vereyim size. Her yıl okullarımızda öğrencilere bedava kitap dağıtılıyor. Şu an okuyan bir çocuğu olanlar bilir. Bu dağıtılan kitaplar bir eğitim yılı sonunda gelişi güzel toplanıp kağıt fabrikasına gönderiliyor. Bakın devletin halkına böyle bir yardım yapması değil rahatsız edici olan, bedava dağıtılan kitapların durumu… Kendi saptamalarını sizinle paylaşayım. Dağıtılan kitapların belki dörtte biri bir ay içerisinde neredeyse hiç açılmadan sağda bolda bırakılıyor. Çocuklar isimlerini bile yazmadan, önemsiz kabul ettikleri derslerin kitapları başta olmak üzere sahip çıkmıyor. Eğer öğretmen kitap kontrolü yapmıyorsa, ya eve götürüp okula getirmiyor ya da okula getirdiği kitapları eve götürmüyor. Eğer herhangi bir okulun öğrenci girişine durur da öğrencileri izlerseniz çoğunun eli boş okula geldiğini görür, benim dediklerimin doğru olduğunu anlarsınız.
Okul bitip de tatil başladığında tekrar işlenmek üzere okula getirilen kitapları incelerseniz kitapların çoğunun hiç açılmadığını da görürsünüz.
Çözüm ?
Çözüm çok zor değil. Okulda görevlendirilecek birkaç öğretmenle, sene başında zimmetle verilen kitaplar sene sonunda toplanır. Getirmeyenden kitabın o günkü değerinden ödemesi istenir, aşırı yıpratan dan da uygun bin para talep edilir. Aynı kitaplar bir dahaki sene de öğrencilere dağıtılıp tasarruf sağlanır. Bu fikir benim fikrim değil, birçok zengin ülkede bu yöntemin uygulandığını biliyoruz.
Biz ortaokulda ve lisede her yıl birkaç kitabı geçmiş yıllardaki öğrencilerden temin ederdik. Kimi zaman iyilik olsun diye, kimi zaman da parasıyla verirlerdi. Biz de temiz kullandığımız kitapları bizden sonrakilere verirdik.
Böyle olursa öğrenci:
1. Kitabın değerini anlar.
2. Tasarruf etmenin önemini anlar.
3. Tasarrufun önemini anlayınca her konuda tasarrufa yönelir.
4. Kitabına ve defterine sahip çıkar, güzel kullanmayı öğrenir., disiplinli olur.
Ve en önemlisi de insanımız gereksiz harcamalardan kurtulur.