MANKURTLAR
Türkiye siyasetinde o kadar çok bilinmeyenler varki hangisisiniz yazsam diye düşündüğünde bir sürü başlık geliyor.
Orta Asya’da bir zamanlar savaşta esir aldıkları esirlerin başlarına deve derisini yüzdüklerinde esirin başına sararlar onları güneş altında bekletirler ve o deri kurudukça beyni işkenceye tabi tutuyor ve beynin bazı yetilerini kaybediyormuş. Beynin bazı yetilerini kaybeden esirler ağasının her istediğine harfiyen uyar hiçbir itirazda bulunmazmış. Yani gönüllü köleler olurmuş
"Mankurt’’ olmaları için bırakılan tutsakların çoğu ölür, ancak çok azı sağ kalırmış. Onları öldüren açlık ya da susuzluk değil, başlarına geçirilen soğumamış deve derisinin güneşte kuruyup büzülmesi, başlarını mengene gibi sıkıp dayanılmaz acılar vermesiymiş. Bu dayanılmaz acılar sonunda esir ya ölür ya da aklını hafızasını yitirirmiş. Bir ’mankurt’ kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını babasını bile bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş.
“Ruslaştırılmaya çalışılan Türklere de böyle bir sistem uygulanmıştır.; dinleri, dilleri, kültürleri ve kimlikleri yok edilmek istenen tüm esir Türk halklarının içindeki o koru aleve dönüştürmeye çalıştırmakla mükellefiz. Kuşkusuz içinde o koru canlı tutanlar olduğu gibi, kimliğini unutup Rus hegemonyasına teslim olanlar, dinini ve dilini bir yük gibi görüp yabancılaşan soydaşlarımızda da vardır. Zaten "mankurt" kavramıyla tam da onların durumları anlatıyor. Yoksa kimse onların başına deve derisi geçirmiyordur. Mankurtlaşmayı fiziksel bir kavram olarak değil toplumsal, siyasal ve psikolojik bir kavram olarak kullanıyorlar. Siyonizm’de böyle bir uygulama ile içimizden pi kafalıları alarak mankurtlaştırıyorlar.
Tarih boyu hiç esaret altında kalmamış, hiç sömürge olmamış Türkiye Türkleri arasında Mankurtlar yok mu? Yok kelimesi az kalır sokakta mankurtlardan yürünmüyor. Terör örgütlerinin argümanlarıyla konuşup sabah akşam ülkelerinin başarılarını görmezden gelmek veya itibarsızlaştırmakla ve türlü yalanlarla, iftiralarla Türkiye’ye saldırmakla kendilerini görevli hisseden şarkıcı, oyuncu, manken, komedyen güruhunu her yazımda yazıp duruyorum.
Kendini bir başka kültürün milletin veya gücün istihbarat elamanı gibi davranıp kimlik ayrıştırmasına bel bağlamışlar. Siyasetçi insanı inançlarıyla ayrıştıran değil bir ülkü etrafında toplayan olmalı. Ne çok düşmanın varmış ey Anadol’um TCG yi gemi değil kartondan maket diyenleri bile gördük. Bugün orman bölge müdürlüğü yapan bir arkadaşım ziyarete gelmiş. Onunla konuşurken Çanakkale köprüsü geçince konuşmamızda arkadaşının köprüden tarafa hiç bakmadığını ve görmekte istemediğini anlattı. Nasıl bir kimlik, nasıl bir kişilik. ülkenin kazanımlarını görmek istemeyen bir kişilik. Zor bir işi başarmışız.
Bu seçim millî şuur ve gururun bu mankurtlarla gireceği bir mücadeleye dönüşmüşken sözde Ermeni Soykırımı iddialarını sahiplenen ve birtakım "artistlerden" oluşan kadrosuyla ne Türkiye ne de işçi partisi olan yapının emperyalizm tarafından göreve koşulduğunu da görmüş olduk. İşte böyle bir ânda tüm Türk dünyasının ve İslam dünyasının, dahası Müslim- Gayrimüslim tüm mazlum milletlerin duasını almış; bundan yıllar sonra tarih kitaplarının Türkiye’nin demokratikleşmesi, bağımsızlaşması ve kalkınması bakımından altın harflerle bahsedeceği Türk mücadelesine omuz vermenin önemi bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
İslam’ın ve Türklüğün bu son ordusunun yürüyüşü hem Türkiye Türkleri hem de bizzat Türkiye’nin taşıyıcısı olduğu Türk Devletler Teşkilatı için de büyük önem arz ediyor. Bunu da ben değil bizzat Türk Devletlerinin her birinin lideri bugüne kadar görülmemiş şekilde açıkça haykırıyor.
Her Türk vatandaşı seçim geldiğinde ülküsünü, ülkesini, kültürünü, dini birliğini ve milli birliğini düşünüp geleceğine yakışanı yapacaktır elbette. Türk milleti sessiz durur ama vurması gerektiğinde bir Osmanlı tokadı atar ki küfrün boynu kırılır. Şahsiyetine tarihine istikbaline yakışanı yapacak ve mankurtlara’ ’Köleleştirilmişlere gereken cevabı verecektir.
=================================AR==========================