GERİ ADIM ATMADIM, ATMAYACAĞIM DA. Tanrıya şükrediyorum ki, yaşamım boyunca kalkıştığım bir işten, çıktığım bir yoldan asla geri adım atmadım. Başarılı oldum ve ya olmadım. Sadece sonuca odaklanıp başarımı artı haneme, başarısızlığı ise, takılı kalmadan, dert etmeden eksi haneme yazıp arkama bakmadan yoluma devam ettim! Tabii ki, özeleştiride yaptım. Hem de sıkça, neyi nerede eksik yaptım, puzzle halkasının hangi parçasını yanlış yerleştirdim diye! Lakin farklı puzzle’leri karıştırarak önüme konulan bir eylemi de benden doğru parçaları doğru yerlere yerleştirmemi isteyenlere; iki eşeğin arpasını gösterdim! Genellikle dostluklarda, arkadaşlıklarda, kısacası ikili ilişkilerde bu türden taleplerle karşılaşmak asla kendimden kaynaklı olmayıp, hep iki eşeğin arpasını bölemeyecek kapasitede olan, kendisini dünyanın en zeki insanıymış gibi davranışlarda bulunanlar tarafından dikte ettirilmeye, yok sayılmaya ve ya boyun eğdirilmeye çalışıldı! Bu gibilerine de asla boyun eğmeden omurganın ne demek olduğunu, dik duruşun ne demek olduğunu gösterdim. Ne var ki bu gibileri, yaratıcılıktan, üretkenlikten, tembellikten, daha da önemlisi kendilerine saygı duymaktan yoksun insanlardı! Kabul etmem gerekir ki, bu gibileri tarafından bir şekilde kullanıldım. Çünkü bu gibilerinde yaratıcılık, üretim, hayal kurma becerisi yoktur. Neredeyse bir solucan kadar zavallı, üstüne bastığında içinden sadece çamur çıkacak yaratıklardı! Belki de kendimi kullandırtmamın yegâne sebebi bu solucanların üstüne basarak çamuru üstüme sıçratmama fikriydi! Çünkü zeki insanlar bir başkasını kullanarak yaşamsal gereksinimlerini temin etmezler! Çünkü onlar zekâsının ekmeğini yerler! Çünkü zeki insanlar onurludurlar! Hoşgörüyle tolera arasındaki farkı da çok iyi bildim. Çocuğun sehpa üzerindeki en değerli vazoyu kırdığında, hoşgörülü olurken, toplu taşıma araçlarında farkında olmadan ayak parmaklarımı kırarcasına ayağıma basanları da tolera ettim. Ne var ki ikili ilişkilerimde karşı taraf bilinçli yaptıkları hataları, kırıp dökmeleri dostluk adına, arkadaşlık adına hoşgörülü olup, tolera etmemi isteyince, bu gibi davranışları ancak aptallar yapar diye de lafımı tokat gibi suratlarına indirdim. Ama dostlukta, arkadaşlıkta kısacası ikili ilişkilerde asla ve katiyetle vefasız olmadım. Ahlakım, erdemim gereği de hep dürüst oldum. Ama yine de bu gibilerin gözünde aptal oldum, keriz oldum, enayi oldum. Velhasıl oldum, oldum, oldum. Ne var ki bir şey olamadım! Şerefsiz olamadım! Haysiyetsiz, onursuz olamadım! Yalancı olamadım! Hele hele işkembeme bir lokma fazladan gitsin diye kimsenin emeğini, lokmasını çalmadım! Şimdi düşünüyorum da, nesli tükenmeye yüz tutmuş kelaynaklar gibi benim de neslim, jenerasyonum tükeniyor mu? Şayet tükeniyorsa, gelecek nesillere çok yazık. Demek ki iyi bir miras bırakamayacağız. Demek ki çamurlar içerisinde işkembelerini pislikle doldurmayı yeğleyen bir nesil bırakacağız! Ama ben Ahlakımdan, adaletimden, onurumdan ve omurgalı oluşumdan asla geri adım atmadım, atmayacağım da! Efkan ÖTGÜN |