4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
910
Okunma
Her ne kadar eylül ayı duygusal yürekler için takatsiz bir ay olsa da illaki her insanın hafızasında yer etmiş, hatıraları, hatırlattıklarıyla illa ki içinde özdeşleştirdiği bir ay olmuştur. Bazen bir doyumsuz mutluluk,
bazen de huzur ve sükûtun, bazı zamanlar ise ayrılık ve acıların adıdır Eylül. Adı ay ismiyle anılsa da kişiye özel bir tutanak gibidir o ay içindeki yaşanmışlığı ile.
İnsan hayatında önemli ve çok güzel anlar, anılar vardır illa ki. Benim de bazı aylara ve o ayın bazı günlerine ait özel ve unutulmaması gereken bir hikâyem vardır. Mesela işe başladığım ilk gün, onunla ilk konuştuğumuz o eylül pazarı, evlilik yıldönümü, doğum günleri gibi ve bilinir ki böyle günler hep vardır insan hayatında…
Dediğim gibi iyi ya da kötü haliyle her ayın kişiye özel bir özelliği vardır. İşte benim hayatıma mührünü vuran böyle bir ay’dır. Bir doğum müjdesiydi o ay benim için. Çift rakamlı bir günü üstü mumlu bir pasta üflenecek, hediye paketleri açılacak ve yerden göğe yıldız ışıkları aydınlatacaktı minnacık bir kız çocuğunun pırlanta ışıltılı gözlerini.
Bundan birkaç yıl önceydi. Günlerden o ayın o günüydü! Biz o akşam uzak ara pasta kesmeyi düşünürken bir hastane odasını yurt tutmuştuk kendimize. Gün ışığı başkentin karanlığına devrederken o kendinden emin hallerini, kanadı kırık kırlangıç yavruları uçuşuyordu geceyle günün buluştuğu ufuk çizgisinde.
Serde şairlik var ya güya, ben aldırış etmeden o ruh halime, karanlığı şafağın aydınlığı ile müjdeleyen şiirler yazıp, hemşireler ve doktorlarla şakalaşsam da bir türlü engel olamıyordum içimde sallanan acı beşiğinin gıcırtısına. Kısıtlıydı verilen süre. Son raporlara bakılırsa her şeye hazırlıklı olmalıydım.
Yıldan, aylardan, günlerden, mutluluktan hüzünden ne bileyim yaşamak sancısının her hali, her vaktinden bahsetmiş miydim, bilmiyorum! Ahh.. o saatler, o dakika, o saniyeler…
On yedi gün ve beş saat…
İşte o gün bu gündü...
Bir mekana canlı canlı girip ak kefen içinde ya da on yedi gün sonra koluna girmiş iki insanın götüreceği yere gittiğin gün…işte o günden sonra bu ay benim ay’ım oldu… Kutlu bir doğumla hak emri ölümün buluştuğu o günler bu ayın günleriydi.
Yazanın kalemi varsa, hazanın da bir zamanı var! Genelde hazan ayı olsa da eylül ayı, benim için hazan ayı bu aydır. Dualarımın en çok kabulü, inanmanın aklı alt üst ettiği an…
Ve kurban bulamamak “candan ileri”
Ha bu ay hangi ay mı?
Bu ay mı bu ay o ay işte!...
Şimdi bütün bir hikayeyi sığdırdım bir mezar taşı yazısına;
-Bu sabah da serçelerimiz geldi balkonumuza
Ama sen yoktun!...