Sokak kaldırımının kenarında bir misafir gibi oturuyordu. Hava çok sıcaktı "heralde çok yorulmuş, soluklanmak istemiştir" diye düşündüm. Sonra istemsiz bir şekilde seyretmeye başladım. Onu seyretme sebebimin beden dili olduğunu farkettim. Dinlendiğine dair düşüncemden vazgecmiştim. Çünkü; başını yerden hiç kaldırmıyor, bir elini diğerinin içine alıp sıkıyordu. Bu yorgunluk değil, bir sıkıntı belirtisiydi. Dayanamayıp bir bardak su doldurup yanına gittim ve kaldırıma oturdum. Suyu uzatarak "içer misiniz" dedim. Yüzünü kaldırdığında ağladığını fark ettim. Suyu aldı ve teşekkür etti. "İyi misiniz" dediğimde "degilim ama olmak zorundayım. Hastaneden geliyorum babam kanserdi, bir saat önce onu kaybettim ve şimdi anneme söylemeye gidiyorum. Nasıl söylerim, nasıl dayanırım? Annem dayanamaz, onu da kaybederim diye korkudan ölüyorum" dedi. Henüz 18 yaşlarında bir gençti. Hayat ona büyük bir yük vermişti. Kaldırımdaki misafirliği sırasında kendisine beş dakikalık bir mola verip toparlanmaya çalışıyordu. Aslında ne kadar güçlü olduğunun pek farkında değil, aksine güçsüz olduğunu düşünüyordu. "Nasıl baş edeceğim" diye sessizce gözyaşlarını dökmeye devam ediyordu. "Bir şey söylememe müsade eder misin?" dedim. "Lütfen" dedi. Devam ettim... Biliyorum hayat planında bu yaşadığın olay yoktu diye düşünüyorsun. Çünkü biz insanlar daima kazançları planlarız, kayıpları değil. Dolayısıyla kayıplarda yıkılır, toz oluruz. Sanırım şimdiye kadar hayatın pek de kolay olmamış. Belli ki aslında sen, kayıplara karşı da farkında olmadan kendini hazırlayan birisin. "Anlamadım" dedi. Devam ettim... "Şu kaldırımda oturma sebebin; yaşadığın üzüntüyle baş etmeye çalışmaktır, toparlanıp annenin yanına daha sağlam giderek onun düşmesini engellemektir. Kendi yıkıldığı halde, sevdiklerinin yıkılmaması için dik duran insan, tahmininden daha güçlüdür. Tüm zorluklarla baş etmek için savaşçı ruhunu ortaya çıkarır. Sen de hayata karşı silahlarını kuşanmak için kısacık kaldırım molası verdin. Ne kadar güçlü olduğunu görmeni isterim. Bunu gör ve gerisini zamana bırak, dedim. Ayağa kalktı, bardağı uzattı "abla bir bardak suyun, bir çift sözün bu kadar güç vereceğini söyleselerdi inanmazdım" dedi. Dedim ki: Onlar gücü veren değil, hatırlatandır. Çok kısa bir vedalaşma ile zorlu yolculuğuna doğru yürümeye başladı. On dakika önce tanımama rağmen içim yanıyordu, bir yandan da onunla gurur duyuyordum. Bu yolcunun yola daha güçlü devam edebilmek için verdiği kaldırım molasına, hayat beni şahit olarak yazmıştı. İşte bu şahitlik de, benim kaldırım molamdı. Aldığım ders şuydu Çoğu zaman bir insana yardım ettiğini zannedersin, oysa ki asıl yardımı alan, sensindir, sensin... Serpil Çavuşoğlu Tarih : 22/07/2021 |