Çiseleyen yağmurla birlikte sokakta sığınacak yer arayan kediler kaçışıyordu. Ağaçların yaprakları titriyor, kimisi kuruyup giden yaşlı bedenine hakim olamıyor; yağmur damlalarının baskısıyla daldan kopup sağa sola savrularak yere düşüyordu.
Sokak aralarında keskin kömür kokusu yağmurun yarattığı toprak kokusuna meydan okuyorken sokak başındaki kömürcü dayı kepengi indiriyordu. Gök gürültüsüyle her defasında duyulan tiz sese kimse aldırış etmiyordu. Bazı gençler duyduğunda ceplerini karıştırıp üç kuruşu yağmurdan biriken su birikintisine fırlatıyordu.
Sudan çıkan sese meraklı kediler hızla geliyor, hızını alamayıp suya basanlar çığlıklar içinde kuyruklarını dikip kaçıyordu. Kaldırımda oturmuş ıslanmayı umursamadan sigarasını yakan delikanlı her nefes aldığında göğsü şişiyor sonra bir damla gözyaşıyla beraber bağrında oluşan tepeyi indiriyordu. Kumral düz saçlı, kara gözlü bu göçmen oğlanı sessiz ve kahırlıydı. Bakışları donuk, dudakları kuru ve elleri yara bere doluydu. Yağan yağmurdan medet umarcasına bitmiş sigarasını kaldırım taşında söndürüp ellerini göğe açtı “ Yağ! Yağ ki pisliğim temizlensin! Temizlensin ki tertemiz annemin ellerine bulaşmasın Zeytin’in kapkara tortusu!” . Yalvarışına gökler tepkisiz kalmayı uygun gördü, buna karşılık yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Başını eğip evin duvarına sırtını vererek yağmurda dolaşan bir iki fareye bakındı.
Fareler amaçsızca sağa sola gitmeye çalışıyordu. Bilinçsiz ve ürkek hallerini izledikçe oğlanın tebessümü büyüdü. Gözlerini usulca kapatıp derin bir nefes verdikten sonra cebinden çakısını çıkardı. Düğmesine basıp açtığı çakısının keskinliğini parmağıyla kontrol edip alnına küt yerini sürttü. “Allah rast getire” diyerek hızla ayaklandı, sert adımlarla sokakları geçti.
Tekrar gök gürledi ve bu sefer daha güçlü bir inilti koptu. Bu erkek sesiyle irkilenler başını yavaşça sesin geldiği yere doğru çevirdi. Kendilerine doğru gelen kan içinde kalmış kediyi kucaklayan genç kız başından öptü. Titreyen hayvan sıcak göğüslere sığınınca biraz yatışmıştı. Kedinin geldiği yoldan Kaçmaya çalışır halde sendeleyerek gelen kumral saçlı, kara gözlü oğlanı görenler ona doğru koştu. Onlar varamadan yere yığılan oğlan acı bir iniltiyle annesini andı.
Gençler ceplerini karıştırdı, başından üç kuruş attılar. Zeytin’in üç kuruşluk canı vardı ve bunu üç kuruş dahi etmeyen adamlar canice almışlardı.