4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
734
Okunma
"Akşama misafirimiz var, düzgün bir şey giy üzerine."
Annesini duymuşsa da mutfaktan odasına değin, düşmekte olan bir bardağın kırılmadan önce bütünlüğünü koruduğu birkaç saniyede, geleceğin neyi getireceğini bertaraf eden yanıltıcı görüntüsüne benzeyen sözün, ona çarpıp anlam kazanana kadar bulunduğu hareketsizlikten çıkmasını beklemesi gerekiyordu. Annesinin sesindeki bilindik telaş ve heyecan iki kadını ayıran benlik farkına çarpıp ayrıldı, sanki kelimeler bu bölünmüşlükten türedi ve dinlerken sıkılmış birinin ufak ufak kestiği kağıt parçaları gibi üzerine yağdı. Saçlarına takılmış görünen birkaçını görmek umuduyla aynaya baktı, ardından giysilerinden birini seçmek için dolabı açmaya koyuldu.
Seçimlerin düşünmeyle ilgisi aklın vardığı yerde geçici bir rahatlık bulmasına rağmen özgürlüğün ne olmadığını açıklıyordu. Demek ki annesinin sözünü dinleyen kişi çoktan ayağa kalkmış, görevini ciddiyetle yerine getirmeye koyulmuştu. O kişi, ceviz dolabın çivisi oynamış yine ahşap olan kulpunu yerine yerleştirmek için birkaç kez eliyle çevirdi. Çivi çoktan ona ayrılmış sınırı aşmış, yuvasını zamanla aşındırmış görünüyordu. Çiçekli bluzuyla, velur kumaştan siyah elbisesi arasına saklanmış gri hakim yaka gömleği yerinden çıkarırken annesini düşündü.
Bir insanla diğeri arasına somut olmayan mesafelerin girmesiyle ilgili pek çok söz duymussa da birkaç anı sanki bir parçası olma arzusuyla geldi. Kara kalemler, ısmarlanan dondurmalar, bir düğün ve doğumlar. Geldikleri son akşam, annesinin yengesine fısıldar halde söylediklerine ne demeliydi? Peki o konuşmaya tanık eden talih de olsa varlığının yükünü çeken, dünyaya getirdiğinin silik, şekilsiz ve albenisi olmayan bir kadına dönüşmesini, oturduğu koltuktan başkasına oturmasına izin verilmeyen bir izleyici gibi seyretmek zorunda kalan annesi, günlerce odasından çıkmıyor olmasına mı yoksa iş aramayı bırakmış olmasına mı daha çok üzülüyordu?
O sıra dolaptan bir tıkırtı geldi. Kapısını açınca gömleğin askısını üstünkörü astığını anladı. Çiviyi yerde görünce sesin hangisinden gelmiş olacağına emin olamadı. Yatağın üzerindeki gömleği alıp üzerine tuttu, kumaşın soğukluğu ürpermesine neden oldu. Annemin bilmediği şeylerden biri de varlığıma saygım gereği şık olmaya utanır olduğum, diye mırıldandı.
Yatağa uzandı, bedeni az sonra uyudu ve herkes gibi sırası gelmiş rüyasını gördü. Zil çalınca ne çabuk geldiler dedi kendi kendine. Bunu rüyasında mı söylemişti emin olamadı, Hızlıca kalkıp üstüne başına çeke düzen verdi. O sıra saçında bir şey parladı, eli başına gitti. Saçını parmaklarıyla tarar gibi yapınca bir toka avucuna parlayarak düştü.
Gülümsedi.
Parlain.m.