- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Derin bir Sessizlik
"Aralıksız konuştular. Derin bir sessizlik oldu sonra."
Birinci bölüm
Sessizlik, ilginç ve inanılmaz bir bir ifade biçemi. Üstelik önüne bir sözcük katarak onu daha işin içinden çıkılmaz bir hale getirmenin, yardıma ihtiyacı varmış gibi bir tutum içinde olmanın pek anlamlı olmadığını düşünüyorum. Derinlik, pek çok lüzumsuz yakıştırma gibi başka bir büyülenmenin konusudur. Çünkü bir ortam, mekan ya da beklenen hareketin gelişmemesi hakkında sessizlik diye bir durum değerlendirmesini, bir de bazen kulaklarımızı yerine göre aklımızı ölçü alarak yapmak pek doğru gelmiyor. Ben, bu gezegende sessizliğin olduğuna inanmıyorum, zenon paradoksunda olduğu gibi o noktaya yaklaşabiliriz, ama sessizlik hele şehirde yaşayanlar için bir büyüdür. Beklentiyi karşılamayana sessizlik atfı yapmaksa şimdilik bahsetmek istemediğim bir konu.
İkinci bölüm
Ankara’yı bilenler bilir. Bilindik bu cümleyi masaya yatırmanın gereği yok. Kolay bir yol seçtim çünkü bahsedeceğim de bir yol, ana arter, bir şehrin can damarı bir başka söylemle. E. yolu üzerinde T. binasına gelmeden kaldırımın hemen kenarında yüksekliği yedi sekiz-metreyi zorlayan bir duvar var. Belki mühendislik bilenler anlayacaktır duvar bir istinat duvarına benziyor, eğri büğrü taşların çimento ile kaynaşması ile yapılmış, hoş görünümlü bir duvar diyebilirim. Yalnız üst kısmı sanki plastik bir öğeymişcesine geriye doğru kıvrılmış, parçalanmış yerleriyse ister istemez köşeli ve sivri bir hal almış. Önündeki metal reklam panosu sanki onu gizliyor. Duvardan dökülenler muhtemelen arkasına düşüyor. Bu yazı için esneyebilir zannedilip kırılır olan bir sembol lazımmış demek ki. Hatırlıyorum da Su yılından bahsetmişti Edip, yeni yıl duvar yılı olmalı, her şey sanmaya iyice dönüşürken. Hayal kırıklığı varsa biri esneyebilirsin demiş olmalı. Yazıya, duvarlara ve ağaçlara burada itiraz ediyorum. Semboller anlamsızdır. Beden insanlara ve ruhsuz sözcüklere değil sözüm.
Üçüncü bölüm
O, bebekliğinden pek az bahsetmiştir, çok bakımsız kaldığından dem vurmuştur birkaç sözünde. Bazen bütün gün tarlada bir ağaca adanmış yalnız bir bebek hayal ederim. Geçenlerde Ahmet Haşim’in Anadolu’yu anlattığı notların bir kısmını daha doğrusu bir mektubunda geçenleri okudum. Anadolu köylüsünün ne derece aç olduğunu ve gününe şekil veren her eylemin yiyeceğe ulaşmak dışında bir amacı olmadığını ve sefalet içinde yaşayan bu insanlardan bir miktar tiksinme ile bahsetmiş olduğu gözümden kaçmadı. Doğrusu köylüler ve kentlilerin ayrımı konusunda pek bilgim yok. Bu köşeli ve yoğun konuşmaların ortasında amorf bir yerde durduğum hissi peşimi bırakmamıştır. Geçen gün karnını okşayıp duran bir anne adayı ile yan yana oturdum ve Onu düşündüm. Bebekleri ağaca adayanlar çoktan gitti. Derin bir sessizlik yaşamış kimseleriz, yaşlanıyorum galiba.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.