İnsan Doruğa Çıktığında Neden Hızlıca Yere Çakılıyor Ve Dönüşüyor
İnsan doğumdan ölümüne kadar hep arar
Olacak olsa da sonunda zarar
Bilinmezlik işte heyecan dalgası
Kalbe hiç girmemesi gereken dünyayı sarar
…/
Şimdi akıllıyım deyip de ben hiç aramadım demiyeceğim. O yanılmışlardan biriyim. Ne kadar sonunu birinde görsemde, ben bunu denemezsem olmazsa olmaz dedim işte…
Her hikaye bir otobüs durağında
Bir mağarada uyandığımız da
Yusuf gibi karanlığa gömülmüş kuyuda
Başlar…
İçinde acı vardır, adalet arama vardır, hırs vardır… Bir ispat savaşına varır nihayet duygusu. Ezilen kalkacaktır, tıpkı ölünün uyanıp da mahşere yürüyüşü gibi.
Ya ezilen ya da ezdiren
Ya zengin ya da fukara
Ya kadın ya da erkek
Ya eksi uç ya da artı…
Hep bir işin ayrılan iki kutbu, filmi sarar geriye. Ezilen, ezdiren olur… Fukara zengin olur… Ama şeklen kadın erkek yahut erkek kadın olsa da, bu maya asla tutmaz. Her kutbun başında sarsılmaz bir tepedir kadın ve erkek olmak, zıttır ama birbirine dönüşmeyen bir yasa…İnsandan başka her şeyde dönüşüm vardır, hep geriye sarma vardır. Hikaye de zaten bunu hedef gösterilerek başlamaz. Hikayenin baş kahramanlarıdır bu zıt insanlık.
Hep bendir kavga… Ben en iyiyim, en güzelim, en layıkıyım, en iyi bilenim, öğüt almam verenim… Gibi. İnsan bunları dedikçe gayesine ulaşır da. Lakin en doruktan aşağıya inmek de yasadır sonuçta… Hikayede bu inişler alkış alır mazlumlar tarafından. Aha gördün mü denir, işte layığını buldun! Ancak bir başkası sanki bunu görmemiş gibi o doruğu yeniden çıkar, çıkarlar… Çıkmak ve hızlıca düşüşler! Kimse ne kadar okusa, ne kadar öğüt dinlese, ne kadar çile çekeceksin dense, ben böyle olmam der…İşte ben ve kibir…
İnsan niçin yaşar ki bu dünya da… İşte hiç bir hikaye bunu anlatmaz. Hep değişimlerdir hikaye edilen, yazın kışa kışın yaza dönüşmesi gibi… İnsan ben demek için mi bu dünyada bulunmaktadır? Oysa hiç bir insanın diğerinden bir farkı da yoktur. Uzuvlar aynı, akıl aynı, yaşama alanı aynı…İnsan dünyada ne isterse elde eder, bedeli acı da olsa. Bu mudur insanın dünyada ki yaşama gayesi. Her fazlalık başkasının hakkıdır oysa…Her israf başkasının yemediği içmediğidir aslında…Eğer insan doymuyorsa, doymak için her şeyi göze alır ve yapar. Mesele buna izin verilmemesidir değil mi? Oysa kimse kimseye iyiliğe yönlendirmek için çaba göstermez de. Örnek olmaz da… Olana da enayisin der ve aşağılarlar.
İnsan bu dünyada kalbinde dünyanın esir etmediği aşkı tesis etmek için hayata tutunur. O kalpte eğer pürüzsüz bir aşk varsa, ne israf eder, ne dönüşüme uğrar, ne yanlışa köle olur, ne de kötülük yapar. Bunun tipik örneklerinden bazılarıdır, Mevlana, Yunus Emre, Yesevi gibiler. Hani onların sözlerini tereddütsüz uygulamak ve beğenen kişilere desen ki onların temel kaynağı İslam ve onun öğüdü Kur’andır desen, seni dinlemez ya, birde yobaz olur çıkarsınız. Bu örnek şahsiyetler bile kusurlu insanlardır ve Allah onları da hesaba çekecektir oysa… Kimsenin yaşadığı neyse cennete gidecek garantisi yok. O tapuyu veren Rabbimdir, yüce Allah’tır. Mükemmel bir örnek aramak, en iyi örneğe tutunmak gerekir işte. Kur’anı yaşamış ve tam bir örnek olmuş, Peygamberimiz… Yunus’u dilden düşürmeyenler ve sevenler ne kadar peygamberi seviyor ve onu araştırıyor ki… Bu yüzden insanlar acı çekiyor ve dünyadan da kopamıyorlar…
Hikaye okuyalım elbette, en azından ibret alınacak o kadar çok şeyi anlatıyorlar ki… Ancak hikayeden önce o hikayenin kaynak alındığı esas kaynağı öğrenmek ve anlamak gerekmez mi? Kur’an bilgisi anlamış insanlar, Mevlana, Yunus Emre, Yesevi olmuşlar işte, dönüşmemişler. Onları ölümle korkutmamışlar. Cengiz Han ki, çağının deccali iken Mevlanaya dokunmamış… Mevlana ondan kaçmamış… Çünkü Mevlana Rabbine sığınmayı öğrenmiş, sevginin kaynağını keşfetmiş… Kaynağı bu yüce sevgiden gelen bakışları ile karşısındakinin beynini bu aşkla esir almış… Tıpkı Peygamberin evinden çıkarken müşriklerin arasından geçerken onu görmemesi gibi…
Bu çağın insanı hep hikaye okuyor, üstelik hep örnek model diye çağın çok gerisinde yaşamış örneklerin öğretisinde diretildiği için İslamdan uzaklaşıyorlar. Hikayelerde işte büyüyle, okus pokusla insanların arasından geçen, yapılamaz şeyleri yapanları görüyor. Bunları anlatırken, masal dinlermiş gibi sıkılıyorlar. Allah’ın gücünü bu kadar küçümseyen bir şekilde, tanrı tanımamazlık aldı başını gidiyor. Elbette herkes seçiminde özgür ama nasıl ki her devletin başında biri var ise, kalbe de yön verecek kişiler olmalı ki, dünyada iyilik yayılsın. Bu çağı yaşamak için gelen kişilere, çağı anlamış alimlerin ilim öğretileri ile bu dönüşen boşa ömürleri kurtarmak ancak mümkün olacaktır. Acıyla doruğa çıkan ve orada bir süre mutlu olduğunu sanan kişiler, boşluğa düşüp düşmeye başladığında kendilerine ayrılan ömürleri heba oluyor… Kolay değil bir ömür bitiyor ve bitince de geriye dönüş yok işte. Dünyaya veda eden artık dönmüyor geriye…
Morfin yemiş gibi uyuyan insanlık uyanmalı, hikayelerden de kurtulmalı…. Gerçek dünyada yaşamaya alıştırılmalı iyilik yolunda insanlık! İnsan düşünmeli ben bu dünyaya gelişimin sebebi nedir, boşu boşuna mı yaratıldım demeli… Bunun cevabını kendi iyiliği için kendi bulmalıdır.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.