- 596 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Ve Tanrı Suskunluğu Yarattı
///
Acıyla dizlerinin üzerine çöküp kaldı. Hareketsizdi, tek bir yaşam belirtisi yoktu bedeninde.
Ama ölemezdi. Ölüm de yaşam da oydu.
Öyle bir acıydı ki çektiği, ne kadar saklamaya çalışsa da, ızdırabı teninden fışkırıyordu.
Kainatın kaburgaları o an kırıldı buna eminim.
Derin ve çıldırtan bir çınlama duyuldu önce sonra her ses bir uğultuya dönüştü.
Öyle bir sessizlik çöktü ki kainata, sanki dipsiz bir kuyu tüm sesleri alıp içine boğdu.
///
Acıyla dizlerinin üzerine çökmüş duruyordu.
Çöktüğü yerde sanki taşlaşıp öldü.
Ama ölemezdi.
Ölüm de yaşam da oydu.
Çaresiz kaldı...
Ve Tanrı suskunluğu yarattı.
Çözümsüz kalan her şeyin bedelini ona doldurdu.
Konuşmak istedi suskunluk.
İmkansızdı anladı. Böylece kaderini kalbine yazarak mühürledi;
“ Öyle acıyor ki canım. Kımıltısızım. Tarifi yok bu acının, bu acı öyle bir acı ki, böyle bir acıyı taşırken asla ölemeyeceğim….
Ölüm dediğin de nedir ki...
Ben ölümü bile derin bir sessizliğe gömerim. “
Ama ses yoktu...
Kelimeleri düşündü suskunluk. Onlara yüklenen duyguları. Ne de şanslılar diyecek oldu…
Sustu…
Nefret, aşk, öfke, yalnızlık, neşe, kahkaha…
Ah gözlerinden yaşlar gelene kadar gülmeler. Nasıl da bana uzaklar…
İçinde büyüyen duyguları kelimelere yükleyip,bırakmak dışarıya. İyi ya da kötü hafiflemek ve kurtarmak ruhunu, gururla çıkmak sabaha...
Ne de şanslılar diye düşündü.
Sadece düşünmekle yetindi.
İnsanların sustuğu, tuttuğu, yuttuğu ne varsa başa çıkmalıydı.
Hatta Tanrı’yı bile avutmalıydı...
En acısıysa; ne kadar canı yansa da sesini çıkaramazdı.
Üzerinde kesikler oluşturarak,arkasında anlamlı tek bir söz bırakmayan sivri bir kalemin acıttığı, o zavallı beyaz kağıttı.
Her an, her geçen saniye, içinde anılar biriktiriyordu. Onca his, onca görüntü vardı ama hiçbirinin sesi yoktu.
Suskun ve sesten arınmış anılar neye yarayacaktı.
Peki...
Sesi olmadan bir kahkaha hayatta kalır mıydı…
Sustu…
Kimseler bilmediği için dipsiz kuyuların diplerini ya da göremediği için içlerini,ne kadar dolduğunu da bilmezler. Ama her şeyin bir sınırı vardır. Bir sonu ve başka bir şeye dönüştüğündeki yeni bir başlangıcı.
Peki suskunluğun dipsizliği tükendiği zaman neye dönüşecekti… bilemedi…
Sustu….
Ama...
Neden ihtiyaç duyulduğunu biliyordu. Kızıl bir gezene dönmüştü çünkü dünya. Kendi kanında boğulurken,öylece sonunu izlemek zorunda kalan o biçareye.
Zamanın bile iyileştiremeyeceği yaralar vardı. Acısının asla dinmediği yaralar. İşte en tehlikeli olan yaralar da bunlardı.
Üzerinde iyileşecek bir kesiği olmayan yaralar...asla kapanamazlardı…
Kızıl gezegene baktı...
Onca kayıp ruhu nasıl avutulacaktı…
Böyle bir vahşeti tarif edecek bir kelime nasıl bulunacaktı...
Tanrı’nın bile sözü kalmamıştı...
Bu yüzden suskunluğu yaratmıştı.
Ve tüm acısını onun içine atmıştı...
///
Dizlerinin üzerine öylece çöküp kaldı.
Suskundu, sanki taş kesilmiş gibi kımıltısız. Yarattığı insan bu hale nasıl gelmişti…
“Adına “Dünya Savaşı X” dendi. Kaç milyar insanın öldüğünü sayacak kadar insan geriye kalmadı. Sadece insan olsa ölen, o savaşta, kainatın omurgası da çatırdayarak ikiye ayrıldı. Uzayda kan kırmızı parıldayan bir yuvarlaktı dünya artık. Yüzyıllar boyunca da o rengi teninden atamadı.”
///
Dizlerinin üzerinde acıyla taşlaşmış gibi hareketsiz duruyordu Tanrı. Öyle çok acıyordu ki kalbi, bu kadar acırken ölmek imkansızdı. Zaten istese de ölemezdi. Ölüm de yaşam da oydu.
Derin ve çıldırtan bir çınlama duyuldu önce sonra her ses bir uğultuya dönüştü. Kainattaki tüm sesler suskunlaştı.
Çıt bile çıkmadı. Çıkamadı.
Tanrı suskunluğu yarattı.
Ve...
Sustu yüzyıllarca sustu.
Bir daha sesini duyan olmadı.
y...
YORUMLAR
son hali toparlamış olayım patron:))
Kararmış bir yazgının kiri bulaşınca tenine
Temizlenmek istedikçe kirlenirsin
Kırklansan da çıkmaz ruhundan yalnızlığın kokusu
Yağmurlar altında hüznünle dinlenirsin
Tanrım duy sesimi artık bu kalbin yorgunluğunu bir sen geçirirsin / Black
Hüzne halay çektir, umuda horon oynat
Zaten dünya geçmiş bitmiş zihinlerimizde
Tanrının bu oyunu sayısız sayılardan döndüğü gün resme
Rüzgarlar belki, hani belki, yaşanabilir bir huzur
Tanrım seni anlamadan önce gönlüme gel bir ziyafet çekelim.. / Dünyevi
Salınırken ruhum yokluğun zifiri siyahında
Asla tutunamadığım o ellerini düşündüm
Bölündüm binbir parçaya duyan olmadı yine de sesimi
Oysa toprağı yararken bir yıldırımın acısından ağladığını gördüm
Tanrım seni bulmak bunlardan bile imkansız mı/ black
3. mısra nerede yahu (3 mısrayı sonradan ekledi:)
Yeiku atışması değil mi bu
İnsan işte 300 küsür kemik milyonlarca saç
Toprakta yeşerirken mezarlar ağlamak mı
Tanrım tüme varsam tümden gelsem de sessizsin.. Dünyevi
Bazen kararıyor zihnim unutuyorum her şeyi
Silik anlamsız görüntülerden ibaret sanıyorum dünyayı
Kaç kilometrelik hakkı kaldı ki geriye ayaklarımın
Keşke biri söylese de bana boşuna yormasam toprağı
Üzgünüm tanrım ama yine senden bekliyorum en doğru cevabı/ black
Kelimeler savaşıp durur zihnimde
Harfler ifadeler dönüşür romana filme
2 kilo gelmez beynin çektiği koca alem
Taş veya hayvan olsaydım dediğim çok oldu
Tanrım insan dediğine neden bu zulüm/ Dünyevi
Kalbimde bir hançer dilimde asılı ahım
Geçmiyor anılar gözlerimden karanlık içinde hapis kaldım
Ateşi bulmuşuz olmuş kaç bin yıl
Güya aydınlandık ama İnsana bulutlardan vicdan yağmıyor
Tanrım ilerlemekle gerilemek aynı zamana nasıl da sığıyor/ black
geri artı ileri bölü 2 gibiyim
derim gerilmiş anılar ve umutlar arasına
okluyor avcı çok uzak uzak ötelerden
karanlıkta yakılmış ışıklar kadar küçük bir hedef
Tanrım nasıl da tutturuyorsun alnımı tam ortasından /Dünyevi
Yinsani
Yinsani
sonra çıkalım netten beklesin dursun..:))
Kararmış bir yazgının kiri bulaşınca tenine
Temizlenmek istedikçe kirlenirsin
Kırklansan da çıkmaz ruhundan yalnızlığın kokusu
Yağmurlar altında hüznünle dinlenirsin
Tanrım duy sesimi artık bu kalbin yorgunluğunu bir sen geçirirsin / Black
Hüzne halay çektir, umuda horon oynat
Zaten dünya geçmiş bitmiş zihinlerimizde
Tanrının bu oyunu sayısız sayılardan döndüğü gün resme
Rüzgarlar belki, hani belki, yaşanabilir bir huzur
Tanrım seni anlamadan önce gönlüme gel bir ziyafet çekelim.. / Dünyevi
black_sky
Asla tutunamadığım o ellerini düşündüm
Bölündüm binbir parçaya duyan olmadı yine de sesimi
Oysa toprağı yararken bir yıldırımın acısından ağladığını gördüm
Tanrım seni bulmak bunlardan bile imkansız mı/ black
Yinsani
Yeiku atışması değil mi bu
İnsan işte 300 küsür kemik milyonlarca saç
Toprakta yeşerirken mezarlar ağlamak mı
Tanrım tüme varsam tümden gelsem de sessizsin.. Dünyevi
black_sky
Silik anlamsız görüntülerden ibaret sanıyorum dünyayı
Kaç kilometrelik hakkı kaldı ki geriye ayaklarımın
Keşke biri söylese de bana boşuna yormasam toprağı
Üzgünüm tanrım ama yine senden bekliyorum en doğru cevabı/ black
Yinsani
Harfler ifadeler dönüşür romana filme
2 kilo gelmez beynin çektiği koca alem
Taş veya hayvan olsaydım dediğim çok oldu
Tanrım insan dediğine neden bu zulüm/ Dünyevi
black_sky
Geçmiyor anılar gözlerimden karanlık içinde hapis kaldım
Ateşi bulmuşuz olmuş kaç bin yıl
Güya aydınlandık ama İnsana bulutlardan vicdan yağmıyor
Tanrım ilerlemekle gerilemek aynı zamana nasıl da sığıyor/ black
black_sky
black_sky
Yinsani
derim gerilmiş anılar ve umutlar arasına
okluyor avcı çok uzak uzak ötelerden
karanlıkta yakılmış ışıklar kadar küçük bir hedef
Tanrım nasıl da tutturuyorsun alnımı tam ortasından /Dünyevi
black_sky
Klavyen dert görmesin dilerim;)
Bilinmeyen bir cisim veya cisimlerötesi yaklaşırken suskunluk da patlamaya hazır bir bomba gibidir. Aman nesildaşım suskunluğa gömüleyim deme animallah patlarız, sus sus sus arada bir işte :) yazmak lazım..
İnsanlık bir zihin trajedisine düşmek üzere ya, bu trajediye tebessüm etmekten başka bir yol da yok ki.. Bunca zulüm, işkence, kaynakların yetersizliği karşısında ne yapsın garip insancık olan bizler.
Üstada gelmiş ya elinin hamuruyla gelmemiştir:) lakin Tanrı bu kadar acı ve kederi hissediyor mu duyuyor mu, duymuyorsa neden parmak şıklatıp düzeltmiyor vardır bildiği denir ya, devam acı ve kedere lakin umutla, huzurla, insanlkla, nesildaşca işte:))
Hüzünlerimizin üzerinde halay çekelim, üstad geçer misin başa verelim mendili üstada:)))
sevgi muhabbet ve eksik olmamanız dileklerimle...
Erlik Aldacı
black_sky
Üstat değil eli hamurlu olan değil o sensin nesildaşım. Geçen dedim canım çekti zaten taze ekmek;)) ama sonra geçti;))
Konuşması gerekenler susuyor sunası gerekenler ise konuşup duruyor. Halimiz haraptır.
Sağlıcakla kalasın hep nesildaşım. Eksik olmayasın.
Yinsani
nörüyonuz bakem... kahve ışınlayam mı:)
black_sky
Az önce hayal kurduk cumhuriyetin 100. Yılı için Ankara’ya gitsek diye. Kesin ağlamaktan içimiz çıkar dedik sonra ama değer böyle duygularla ağlamaya. Planlar böyle planlar güzeldir.
Üstat yazsın nesildaşım biz okuyalım.
black_sky
Temizlenmek istedikçe kirlenirsin
Kırklansan da çıkmaz ruhundan yalnızlığın kokusu
Yağmurlar altında hüznünle dinlenirsin
Tanrım duy sesimi artık bu kalbin yorgunluğunu bir sen geçirirsin
Erlik Aldacı
black_sky
İnsanı korumak adına sadece yanılsaması, belki de yansısını hissettiren...
Evrenin tüm acısını duyumsayan Tanrı, ne çok acılar çekiyordur...kim bilir. Ve insanlar, Onu duyarsız köşesine çekilmiş olarak suçluyoruz...kim bilir.
Süreden bahseder ya kutsal metinler, insanın olgunlaşması yola tüm yüklerinden kurtulacaktır Tanrı...kim bilir.
Belki bu yüzden suskundur, insan adına acı çekerek.
Ama yine de insan düşünmeden edemiyor sonsuzluğun ve varlığın sahibi...ne olur duy yönelişimizi.
Zevkle okudum, hüzüne dönüşen duygularımla.
Sevgim ve iyilikle...
black_sky
Belkiler içinde belki işime gelenleri seçer oldum ama neden olmasın ki dedim.
Suskunluğa bürünmeden önce biraz daha dedim kendime.
Çokça teşekkür ederim üstat.
Saygım sevgimle her daim.