Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
Tüya
Tüya

Gizli Dostlarımız

Yorum

Gizli Dostlarımız

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

401

Okunma

Gizli Dostlarımız

Şimdiki "biz" olmamızda “katkıları” olanlar kimlerdir?

Bizi oradan oraya iten; neyin iyi neyin kötü olduğunu öğretip tecrübeler kazandıranlar ve bazen de hiç ummadığımız ve bilmediğimiz yönlere savuranlar hep olmamış mıdır?

Bazen hiç tanımadığımız birileri, (kesf ettiğimiz bir yazarın kitapları; bir şairin siirleri; ya da bir müzisyenin beste ve yorumları olabilir) bizi çok derinden etkilemiştir. Bu etki seçeceğimiz yolu belirlememizde de çoğu zaman etkili - hatta bazen belirleyici olmuştur.
Bu kisilerden öyle etkilenmişizdir ki; gizliden gizliye onları kendimize dost edinmişizdir. Banal da gelse, onları takip etmişizdir. Onlara benzemeye çalışmışızdır. Onların sayesinde hiç gidilmemiş mekanlara gitmişiz ve oradaki insanları ve hayatlarını tanımışızdır. Yeni coğrafyalar ve kültürlerle haşırneşir olmuşuzdur. Acılarını, sevinçlerini paylaşmışızdır. Ve o zaman, ne çok yalnız; ya da ne çok bilmediğimizi de anlamışızdır.
Dahası onların dillerini konuşmuşuzdur. Onlar gibi konuşmuşuz, onlar gibi yemiş-içmişiz ve onlar gibi davranmışızdır. En azından “öyle” hayal etmişizdir.

Paradoksal olan, bu kisilerin bizim varlığımızdan haberleri bile olmamıştır. Buna rağmen onların kullandıkları “dil” bize ışık tutmuştur. Onlar, gidilen yolda rehberimiz olmuşlardır. Onların seslerini hep duyar gibi olmuşuzdur.
Sıkıntıya girdiğimizde, onların nasıl davranmış olabileceklerini düşünerek, tepkilerimizi ve tercihlerimizi ona göre belirlemişizdir. Zorlukları yenmede; direnmede ve çözümler bulma sürecindeki engebeli iniş ve çıkışlarda hep onlar usumuzun bir köşesinde belirivermişlerdir. Bize seslenmişlerdir:

-Dur bakalım! Siz ne halt ediyorsunuz öyle? Yok efendim! Hiç ama hiç yakıştıramadım, aaaaa!
-Ama n’apiyim! Artık dayanacak gücüm yok, vallahi!
-Yooo! Olmaz hemen öyle pes etmek, olmaz! Asıl şimdi yaşıyorsun kardeşim; asıl şimdidir direnme zamanı. Sen her şey yolundayken; musmutluyken yaşadığını mı zannediyordun, ha? O bir oyun vaktiydi; luna parkta eğlenir olmanın vakti...! Dedim ya! Gerçek yaşam asıl şimdi başlıyor. İnan bana!

Bu sesleniş, istemesek de hep kulaklarımızda çınlamamış mıdır boş bir teneke gibi... Bazen de saksafondan yayılan romantik bir melodi olmamış mıdır?
Bu “iddia” olabildiğince absürt ve soyut gelebilir; ki öyledir de...! Fakat, iyi düşünecek olursak; bilinçaltında da olsa, gizemli bir bütünlük içinde olmuşuzdur "o" gizli dostlarımızla. Hayalde olsa o “birileri”yleyizdir.
İşte biz, o kendimize “örnek” aldıklarımızla; o saygı duyduğumuz “dostlar”ımızla dünyamızı zengin kılarız. Dünyaları onlarla dolaşır ve keşiflerde bulunuruz. Ruhumuzu, usumuzu onlarla dingin tutarız. Onlarlayken, yaşamımıza, minik minik esintilerle döneriz; anlamlarla süsleriz varlığımızı. İronisi bile tebessüm nedeni olur. Düşünme fırsatı verir.

İsveç’li şair ve yazar Gunnar Ekelöf, “Bana ya yaşanacak düşler ya da zehir ver öleyim” der. Ve biz düşlerimiz sayesinde yeni yeni bilgiler edinip; haz alıp anlamlandırmıyor muyuz hayatı?

Ne olur ki, kısa bir anlığına, uzak dursak kederlerimizden; kasvetli güncemizden. Onlar zaten hep oradalar. Ve zaten problemlerin kıskıvrak çemberindeyiz. İstemesek de kolay kolay dışına çıkamıyoruz onların. Bu nedenle daha bir önem kazanır ruhumuzun huzur duyma ihtiyacı; beynimizin dinginliğe olan arzusu...

Kristina Lugn adında bir şairi ile olan bir reportajı dinlemiştim uzun bir zaman önce (şimdi yaşamıyor). Demişti ki: "Tanıdığım bir çok insan gereksiz yere endişelenir. Ben böyle değilim: Ben gereksiz yere sevinirim. Çünkü böylesi hoşuma gidiyor.”
Gerçekten de o hep, durduk yere kikirdeyen biriydi. Onun bu felsefesi, beni hep düşündürmüştür.
Onu tebessümsüz düşünemem hala.
Ve her sıkıntıya düştüğümde; K. Lugn gibi gülmesem de, hatırlatırım onu kendime. Faydası olsun diye. Oluyor mu? Lakin o da ayrı bir konu!

Diyeceğim o ki; yaşamak, bir bakıma, bir "acıyı" yenme çabasıdır. O halde, misyonlarımız evreni kurtarıcı olmasa bile, küşük fırsatların yarattığı sevinçler olacaktır hayatımızda. Onlar kapımızı çaldığında, coşkuyla kucaklayıp anı yaşamaktır bize düşen. O "gizli dostlarımız"dan öğrendiklerimiz de bunu demiyor mu?



Heidi Korkmaz, Ekim 2021 Sthlm.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gizli dostlarımız Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gizli dostlarımız yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gizli Dostlarımız yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL