11
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1191
Okunma
Akşam saatinde haberlere bakarken içim acıdı. Çok! Tarifsiz üzüntü ne demekmiş bir kez daha anladım. İçimi içimde boğan bir karanlığın nefesimle beraber çıkıp tüm ülkeme yayılacağını sandım. Öyle ki bir an nefes almayı bıraktım. Karşımda duran resmine bakamadım. Utandım senden Atam, utandım. Yüzüm yere eğildi. Ellerim titrerken gözlerimden birkaç damla yaş indi.
Ben bu halde iken oğlum Ege yanıma geldi. Hislerimi ondan gizlemek istedimse de O hüznümü hemen fark etti.
- Neden ağladın sen anne?
- Yok, oğlum ağlamadım. Onu da nereden çıkardın?
Ege, elini yüzüme götürüp gözümdeki yaşı silip elini bana gösterdi. Sarıldım ona. Geleceğe, umuda, özgürlüğe, milletime sarıldığım gibi sarıldım. Atam, ona sen güvendi isen bu ülkenin çocuklarına Ulusun egemenliğini hediye etti isen ben de güvenirim.
- Anne, neyin var?
- Ege, sana bir şey soracağım. Lütfen soruma düşünmeden cevap verme.
- Tamam, sor anne. Çok merak ettim, hadi çabuk sor.
- Ege, sen Atatürk’ü seviyor musun?
Ege, gözlerini devirip dalga geçer gibi yüzüme baktı.
- Anne, bu da soru mu ya? Atatürk sevilmez mi hiç?
- Yok, asıl soru bu değil.
- Ne o zaman asıl soru.
- Oğlum, Atatürk’ü nasıl seviyorsun? Bana bunu anlat.
- Hım, çok seviyorum işte anne. Bunu nasıl anlatırım ki bilmiyorum.
- Beni nasıl seviyorsun, önce onu anlat o zaman.
- Sana sarılınca çok güzel kokuyorsun. Onu seviyorum mesela. Çok yaramazlık yapıyorum, evi çok dağıtıyorum ama sen bana az kızıyorsun. Onu da çok seviyorum. Sürekli bana dokunuyorsun. Başımı, yüzümü seviyorsun. Beni durmadan öpüyorsun. Onları da çok seviyorum. Sevdiğim yemekleri daha çok yapınca da çok seviyorum. Ders yapmadığımda kızıyorsun ama ben o zaman da seni seviyorum.
- Kuzum benim, bitanemsin sen. E, bak gördün mü? Ne güzel anlattın. Atatürk’ü de bu şekilde anlatabilirsin. Hadi, dene.
- Anne, Atatürk dediğin zaman aklıma bir sürü şey geliyor ama Atatürk’e ayıp olur diye söylemek istemiyorum.
- Nasıl yani? Anlat oğlum, ayıp falan olmaz.
- Tamam o zaman. Atatürk çok yorulmuş anne. Bir sürü savaşlarda bulunmuş. İzmir’e kadar düşmanla uğraşmış. Sonra gelmiş, bakmış, İzmir yanıyor. O zaman ağlamış Atamız biliyor musun anne? O ağladığında elimi yüzüne koyup ‘’Üzülme, biz daha güzel İzmir yaptık’’ demek isterdim.
- Kim söyledi ağladığını?
- Dedem… O cennete gitmeden önce 23 Nisan olmuştu ya?
- Evet?
- İşte o zaman anlatmıştı. Sadece bayrak sallamakla Atatürk sevilmezmiş. Atatürk’ü seviyorsak İzmir’e iyi bakmamız gerekiyormuş. Hatta tüm ülkemize iyi bakmamız gerekiyormuş.
- Ne güzel demiş deden.
- Dedem de Selanik’ten gelmiş ya anne.
- Hıhı, öyle oğlum.
- İşte o yüzden Atatürk en çok benim Atam o zaman.
- Hahha . Evet, en çok senin Atan. E, bu kadar mı?
- Yok, anlatırım daha. Sosyal Bilgiler dersinde öğretmen Bandırma vapuru ile Samsun’a Atatürk’ün nasıl gittiğini anlattı. O vapur çok eskiymiş, yolculuk da tehlikeli imiş. Ama ben Atatürk’ü öyle çok seviyorum ki o vapurda onun yanında olmayı çok isterdim. Kurtuluş Savaşı sırasında da çok aç kalmış herkes. Atatürk hep üzülmüş, hep yorulmuş, hasta bile olmuş. Ama hiç pes etmemiş. İşte ben de öyle yapacağım. Atatürk bizden bunu istemiş. Eğer düşman gelirse aç bile kalsam yine de İzmir’i kimseye vermem. Atatürk’ü böyle seviyorum anne.
- Atatürk de seni çok seviyor, bütün çocukları çok seviyor Ege. Dünya üzerinde başka hiçbir ülkede çocuklara böyle bir bayram hediye edilmedi. Bu yüzden önce başarılı bir öğrenci, sonra başarılı bir insan en sonda herkesin parmakla göstereceği dürüst bir vatandaş olmak zorundasın. Bayramına da bayrağına da sahip çıkmak senin en büyük görevin. İşte o zaman Atatürk artık üzülmez.
- Çok çalışırım ben, Atatürk üzülmesin. Sen merak etme anne. Ben İzmir’i korurum.
Gazi Paşam, Atam sen ne büyükmüşsün bir kez daha anladım. Umut bayramın sahibindeymiş. Artık merak etmiyorum…
www.youtube.com/watch?v=QU3zXoGa8yY
Deniz...