2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
642
Okunma

SICAK EKMEK
Akşamın serinliği, caddelerin üzerine usulca çökmeye başlamıştı. Gün boyu çalışmanın yorgunluğunu sırtında taşıyan adam, fırının önünden geçerken burnuna kadar süzülen ekmek kokusuna kayıtsız kalamadı. Raflardan yükselen bu sıcacık koku, çocukluğunun sabahlarını anımsatıyor gibiydi. Elini cebine atıp aldığı taze ekmeği koltuğunun altına sıkıştırdı; evine doğru yürürken yüzünde, kendi içine sığmayan bir sevinç vardı.
Kapının önüne geldiğinde hayatında ilk kez olacak bir şey yaşandı. Anahtarını aramak için elini cebine uzatmıştı ki, kapı birden açıldı. Karısı kapıda duruyor, gülümseyerek “Hoş geldin,” diyordu.
Adam şaşkındı. Bu ani karşılaşma yüreğinde bir sıcaklık dalgası uyandırdı. Dudaklarındaki tebessüm, içinden taşan mutluluğun dışa vurumuydu. Ekmeği eşine uzattı, ardından banyoya geçip ellerini yüzünü yıkadı. O akşam sofraya otururken yüzündeki tebessüm hâlâ aynı tazelikteydi.
Mutfakta, tezgâhın başında akşam yemeğinin son hazırlıklarını yapan karısının sırtı adama dönüktü. Adam, koltuğuna yerleşmiş, bir çocuk heyecanıyla karısına bakıyordu. Gözleri parlıyor, dudaklarındaki gülümseme yayılıp büyüyordu. İçinden, kapının zili çalmadan karısının kapıyı açmasının, o gün sürdüğü yeni parfümün kokusunu fark etmesinden kaynaklandığını geçiriyordu. Bu düşünce, içini tarifsiz bir mutlulukla doldurmuştu.
Kadın bir ara salata kasesini masaya koymak için döndüğünde, adamın yüzündeki gülümsemeyi fark etti. Sesindeki sıcaklık bir anda kesildi. Sert bir ifadeyle,
“Pişmiş kelle gibi ne sırıtıyorsun öyle?” dedi.
O an, içindeki sevinç balonu bir iğneyle patlamış gibi sönüverdi. Adam sandalyede küçüldükçe küçüldü; biraz önce yüzünde çiçek gibi açan tebessüm yerini sessiz bir burukluğa bıraktı. Hissettiği incinmeyi belli etmemeye çalışsa da gözlerinden okunuyordu.
Yemekler sofraya kondu. Fakat eşinin beklenmedik sözleri adamın iştahını kesmişti. Aldığı her lokma boğazında düğümleniyor, yutkunmakta zorlanıyordu. Kadın fark etti bu hali:
“Ne oldu? Neden yemeğini yemiyorsun?” diye sordu.
Adam, sanki tam da bu soruyu bekliyormuş gibi sustu bir an… Sonra gözlerinden, denizin iyotlu sularını andıran yaşlar süzüldü. Sesine hâkim olamadan hıçkırıklarla karışık bir merakla sordu:
“Geldiğimi nasıl hissettin… Kapıyı hemen nasıl açtın bana?”
Kadın gayet sıradan bir ifadeyle yanıtladı:
“Sıcacık ekmek çok güzel kokuyordu. Ekmeğin kokusunu aldım.”
Adamın içinden bir şey koptu o anda. Sessizce sandalyesinden kalktı, odasına geçti. Üstünü giydi. Bir süre önce neşeyle girdiği evden, ağlayarak çıktı. Kapıyı arkasından sessizce kapadı ve bir daha dönmedi.
Kadın ise, o günden sonra bir daha hiç sıcacık ekmek yiyemedi.
Efkan ÖTGÜN