- 321 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMURLA GELEN ÖLÜM-BÖLÜM-11
YAĞMURLA GELEN ÖLÜM
BÖLÜM-11
Büşra Amir, Eda ile Serra’yı yanına çağırarak,
‘’ Kızlar son zamanlarda sizinle ilgilenemedim.’’
‘’ Öyle oldu Amirim, ne de olsa diğer işler çok daha önemli.’’
‘’ Sen şimdi bana laf mı sokuyorsun Eda?’’
‘’ Haşa Amirim. Öyle bir yetkim yok, ne öldürülen kız ne de küçük çocukla ilgili bir ihbar yapılmadı. Ama yakında bir haber çıkacağını umut ediyorum.’’
‘’ en kısa zamanda sizden haber bekliyorum. Bu arada boş boş ortalıkta dolaşmaktansa Heval’e yardım edebilirsiniz.’’
‘’ Baş üstüne Amirim, boş, boş oturmaktan iyidir.’’
‘’ Tarık Ahmet’e seslen yanıma gelsin.’’
Tarık Ahmet, Büşra Amirin odasına girer girmez, Büşra Amire konuşma fırsatı vermeden,
‘’ Amirim ne zaman yola çıkıyoruz?’’
‘’ Sen kapının ağzından bizi mi dinliyordun?
‘’ Ne münasebet Amirim, buna altıncı his diyebiliriz’’
‘’ Ruşen’e haber ver minibüsü hazırlasın.’’
‘’ Hemen haber veriyorum Amirim.’’
Tarık Ahmet’i başından savdıktan sonra, odadan çıkan Büşra, arkadaşlarının yanına giderek,
‘’ Heval, Hansa, Aynınur, Vedat, Cansın, Kirli benimle geliyorsunuz. Eda,
‘’ Amirim bende gelebilir miyim?’’
Eda’nın gözlerine bakan Büşra,
‘’ En çok senin hakkın bizimle gelmek Eda, takıl peşimize.’’
Yolculuk fazla uzun sürmedi. Sokağın köşesinden dönerken, Tarık Ahmet,
‘’ Sağ tarafta gördüğünüz kitabevi bir zamanlar Tuğrul Ahmet’indi. Sen benden daha iyi bilirsin değil mi Eda Komiser?’’ Büşra Amir,
‘’ Geçmişi unutma ama takılıp da kalma. Geçmiş geçmişte kaldı. Eda Komiser.’’
Marketi geçtikten sonra, demir bir kapının önünde durdular. Kapının önünde duran tekir kedi sanki kapıyı bekliyordu. Tarık Ahmet,
‘’ Tuğrul Ahmet’ten bana kalan miras, ev sahibimiz Karamel. Buyurun içeri geçelim Amirim.’’
*****
Demir kapıdan içeri girip, antreyi geçince oldukça geniş bir salona girdiler. Büşra Amir, çığlığı bastı. Elle çalışan dikiş makinası, bunlardan hala var mı?’’ Tarık Ahmet,
‘’ Sapa sağlam Amirim, bizim civciv kendisine elbise dikecekmiş? Valla ben onun yalancısıyım.’’
Misafirlerimiz gittikten sonra ben sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim Tarık.’’ Büşra Amir,
‘’ Şu fotoğrafta Tuğrul Ahmet’in yanındaki kızı tanıyor musun?’’ Bu sırada Eda Komiser lafa karıştı,
‘’ Ne çabuk unuttunuz Amirim, Fatih camiinin orada yolun karşı tarafındaki kafe baskınında, Kafede Tuğrul Ahmet bu kızla beraberdi. Saldırı sırasında kızın üzerine kapaklanarak, kızın hayatını kurtardı ama kendi hayatını kurtaramadı. Kızın adı Büşra adaşınız olur.’’
‘’ Tabi ya şimdi hatırladım. Allah rahmet eylesin iyi adamdı doğrusu. Burası adeta müzeye dönüşmüş. Şuna bakın kamıştan yapılmış sepet.’’
‘’ Amirim, bunların hepsi Tuğrul Ahmet’ten kalma. Kızlar, Bakın mutfak karşınızda, çayda var suda var ocakta var. Gerisi size kalmış. Bizde odaya geçelim Amirim.’’
Bu sırada Cansın komiser yanımıza gelerek,
‘’ Amirim, Sedef Baş komiser Asayişe gelmiş, Leyla buraya yönlendirmiş.’’ Tarık Ahmet,
‘’ Biraz sonra Sedef Baş komiserde bize katılır. Tuğrul Ahmet’i benden iyi tanır. Samimi arkadaşlardı’’ Kirli,
‘’ Bunu ben niye bilmiyorum? Vay kirli çıkı bunun hesabını sorarım ona?’’ Ruşen,
‘’ Vay be senin de Sedef hakkında bilmediğin bir
şey varmış demek ki?’’
‘’ Bir zil takıp oynamadığın kaldı Ruşen.’’
‘’ Oynarım valla.’’
On dakika ya olmuş, ya da olmamıştı ki, demir kapı tekmelenir gibi sesler çıkarmaya başladı. Tarık Ahmet,
‘’ Hah nihayet tamam oluyoruz, siz rahatınıza bakın Amirim. Ben Sedef hanımı karşılamaya gidiyorum.’’ Bu sırada Büşra Amir duvardaki tabloları inceliyordu.
‘’ Heval, Hansa, yanıma gelin bu Tuğrul Ahmet bayağı zevk sahibi imiş. Şu tablolara baksanıza?’’ Hansa,
‘’ Amirim salondaki metal maket arabaları görmediniz mi? Bu adam bunlarla uğraşmaktan yazmaya nasıl vakit bulabilmiş? Hayret bir şey?’’
Cevap odaya giren Sedef Baş komiserden geldi.
‘’ Tuğrul Ahmet her şeye vakit bulurdu. Onunla en son kavga edinceye kadar beraber çok iyi vakit geçirdik.’’ Bu sırada Kirli’nin sesi duyuldu, ‘’ Sen nasıl bir pisliksin? Bana anlatmadığın neler var’’
‘’ Dediğin gibi ben pisliğin tekiyim baba. Bunu en iyi senin bilmen lazım Şimdi dinleyin beni Tuğrul Ahmet’le niye kavga ettim.’’
Sedef, divana oturdu, karşıdaki boş duvara bakarak anlatmaya başladı, ‘’ Tam olarak hatırlamıyorum ama Tuğrul’un, bulunduğu kafeye yapılan baskının olduğu seneydi. İstanbul’a yolum düşünce hemen Tuğrul’u arayıp buluşalım dedim. Sözümü ikiletmeden buluşma teklifimi kabul etmesinden onunda beni özlediğini anladım. Bir pastanede buluştuk. Bizimle beraber daha önceden tanıdığımız iki çift daha vardı yanımızda. Sağdan soldan konuşurken, nasıl oldu anlayamadım. Konu Tuğrul’la bana geldi dayandı. Ben fırsat bu fırsat deyip, Tuğrul’a saydırmaya başladım. Sanki kurulmuş bir makine idim ve ağzım a ne gelirse küfreder gibi söylüyordum. Beni sonuna kadar hiç sözümü kesmeden dinledi. Konuşmaktan yorulmuştum. Ben susunca, ayağa kalktı beni de ayağa kaldırdı. Yüz yüzeydik, nefeslerimiz bir birine karışıyordu. Ben ne yapacak diye beklerken, beni birden kendine çekip sarıldı ve dudaklarımdan öpmeye başladı. Kurtulmak için çırpındıkça, daha sıkı sarılıyor ve öpüyordu. Birden beni iterek, ‘’ Şimdi bana söyle ben senin neyin oluyorum? Arkadaşınsam, söylediklerini benden istemeye hakkın yok. Eğer sevgilinsem, benden ne istersen haklısın. Şimdi söyle bakalım? Arkadaşın mıyım? Yoksa Sevgilin mi?’’ Beni öylece bırakıp pastaneden çıkıp gitti. Olduğum yerde kala kaldım. Tuğrul Ahmet işte böyle bir adamdı.’’
Sedef Baş komiser, gözlerinden dökülen yaşları saklamaya bile gerek görmüyordu. Birden başını kaldırıp anlattıkları yarım kalmış gibi,
‘’ Ertesi akşam bir kere daha buluştuk. Bir parka gidip oturduk. Saat akşamın sekizimi neydi? Gece bire kadar oturup tek kelime konuşmadan ayrıldık. Onun hakkında anlatacaklarım bu kadar.’’
Eda Komiser elinde tepsiyle odaya girerek,
‘’ Çaylarrr’’ diye bağırınca hepimiz gülmeye başladık.
‘’ Acele etmeyin herkese yetecek kadar çay var. Hepinize afiyet olsun.’’ Sedef,
‘’ İlayda, seni görmem çok iyi oldu. Bundan sonra Güçlü Holdingde benim gözüm kulağım olacaksın. Hale Hanımdan gözünü ayırmayacaksın. Bu kadın bir şeyler çeviriyor.’’
Tarık Ahmet’e yanına gelmesi için işaret eden Büşra
amir,
‘’ Tarık salondaki panoda gördüm, burada da birkaç tane var. Küçük, küçük kâğıtlara çizilmiş resimler. Açıkçası çok hoşuma gitti. Bu resimleri kim yaptı acaba? Bir bilgin var mı?’’
‘’ Amirim o resimleri yapanı ben de merak ettim ve oğluna sordum.’’
‘’ Oğlu burada mı oturuyor?’’
‘’ Bilmiyor muydunuz Amirim? Gördüğünüz kitabevini oğlu işletiyor. Resimleri de Busel Hanım yapıyor. Oğlunun en büyük kızı.’’
‘’ O kızla tanışmak isterdim.’’
‘’ Yolunuz buraya düşerse, hem bir, iki kitap alır, hem de Busel Hanımla tanışırsınız.’’
‘’ İyi akıl ettin Tarık, Eda buraları biliyor, beraber geliriz. Alınacak birkaç kitabım var zaten. Hadi millet toplanın gidiyoruz bu kadar misafirlik yeter. Bulaşıklar sana kalıyor İlayda.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.