Yürek Çürüğü
Aynı evde yaşıyorduk. Çok seviyordum onu, o da beni. Yıllarca ayrı kalmanın bırakmış olduğu boşluğu, beraber doldurabilmekti tek amacımız.
O, sabahları benden daha erken kalkardı.
- Prensesim hadi uyan, uykuya yatırma gündüzümüzü ..
Ey! Enerjisine hayran olduğum adam, kaç vitamin yuttun sabahın kör vaktinde, kırk bir kere maşallah diyerek kalkardım yatağımdan.
Menemensiz kahvaltıyı, kahvaltıdan saymazdı. Ben pek sevmezdim ve her gün menemen bıktırıyordu açıkçası. Başka biri olsa parmağımı kımıldatmaz yapmazdım ancak o başkaydı .
Vay prensesim derdi. Senin yaptığın bu menemeni, saray sofralarına yapamaz baş aşçı. Aslında her gün her gün menemen yapmaktan bıktığımın farkındaydı o da, gönlümü alıyordu işte tatlı diliyle.
Kahvaltıda günlük plan ve programımızı konuşurduk. Bir haber spikeri edasıyla vizyona giren filmlerden tutun, yeni açılmış mağazalara varana kadar herşeyi tek tek anlatırdı. Elimi çeneme yaslayıp onu dinlemekten, el kol hareketlerini yüz mimiklerini izlemekten büyük keyif alırdım. Ne asil adam derdi iç sesim, iyi ki onunla birlikteyim. Günlerimiz çok güzel geçerdi. Yurt içi, yurt dışı bir çok kez seyahate çıkmıştık. Bir kaç yabancı dil biliyordu, tarih kültürü çok iyiydi, turlara katılmadan kendi halimizde rahatça dolaşırdık ve bana rehberlik ederdi. Hemen hemen her konuda çok iyi anlaşmamıza rağmen, alkol ve sigara kullanması aramızı fena derecede bozuyordu.
Farklı kelimelere bürünüp defalarca aynı şeyleri anlatmaktan hiç yorulmasam da , bu söylemlerim bir kısır döngü içinde yuvarlanıp durmaktan başka hiç bir işe yaramamış, vazgeçirememiştim alışkanlıklarından.
Amann prenses ben mutluyum takma kafana, atın ölümü arpadan olsun derdi.
Bir yaz, yine tatile çıkmıştık. İlk iki günümüz çok güzel geçmişti. Akşamları sahilde kol kola dolaşıyorduk. Bazen durup durup sarılırdı bana. Bu öyle bir sarılma ki; hani olur ya yıllarca görmediğin birini ilk kez gördüğünde ya da çok uzaklara uğurlayacağın; aylarca, yıllarca hiç göremeyeceğin birine sarılış gibi .
İşte bana yine öyle sarıldığı bir vakitte; arkadaşlarıyla buluşacağını, gece saat on ikiden önce döneceğini, merak etmememi, herhangi bir durum olursa telefonla aramamı tembihleyerek çıkmıştı. O gece, saat on iki oldu gelmedi, bir oldu gelmedi. Hemen aramıştım ve telefon kapalıydı. Bekliyordum saat iki oldu , üç oldu ben de bir panik hali sızıp kaldı herhalde bir yerlerde diye düşünüyordum. İyice meraklanmıştım ve artık aklıma gelmeyen kötü senaryo kalmamıştı. Saat dörde kadar beklemiştim ve gelen olmayınca dışarıya çıkıp aramaya karar vermiştim. Ağzının suları aka aka, bana bakan bir serseri yığınını hızlıca geçip üç yüz metre kadar yürüdükten sonra aracımızı görmüştüm. Araba buradaysa kendisi de yakınlarda bir yerlerdedir diye düşünüp etrafa dikkatlice bakınıyordum. Elimde telefon tekrar aramıştım ve yine bilindik ses
- Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor-
Evet arıyordum, deliler gibi arıyordum . Şimdi ulaşamayacaktım da ne zaman ulaşacaktım? O sinirle arabaya bir tekme vurmuştum. Alarm ötmeye başlamıştı ve ben bir daha bir daha tekmelemiştim. Kim bilir etraftan ne diyorlardı benim için. Delirmiş bu kadın ya da bir sarhoş. Asıl sarhoş bar’dan çıkmış sallana sallana geliyordu. Koşarak yanına gitmiştim. Kollarını boynuma dolayıp otele götürmüştüm. Ne beni görecek, ne ayakta duracak hali vardı. Bu olay benim, onun sarhoşluğundan dolayı yaşadığım ilk durum değildi. Öyle üzgün ve sinirliydim ki, hemen valizleri toplamaya başlamıştım. Ben onunla konuşmaya çalışıyordum, o ise nefes alan bir ceset gibiydi. Gitmeliydik artık bu tatil burada bitmeliydi. Cılız kollarıma gelen ilahi bir kuvvetle, koskoca adamı otelden çıkarıp arabanın arka koltuğuna yatırmıştım . Hiç vakit kaybetmeden çıkış işlemlerini yaptırmıştım ve evimize doğru yol almaya başlamıştık. Yolda bir ara prensesim diye sayıklıyordu. Bu muydu prenseslik , sarhoş adam taşıyıcısı bir prenses!
Ertesi gün ayıldığında bana karşı öfkeliydi, tatili yarım bıraktığımız için..
Ben ise kırgın ve küskündüm . Bu dargınlığı elimden geldiği kadar uzatmaya niyetim vardı ki , dönüşümüzün ertesi günü bir trafik kazası geçirdi sol bacağında kırıklar vardı . Bir buçuk ay kadar bacağı alçıda kaldı ve ben onun hem hasta bakıcısı, hem yürüteci, hem aşçısı, hem temizlikçisi , bütün dargınlığımı bir anda unutuveren uysal prensesi olmuştum. Alkolü dışarıda içemezse de siparişle eve getirtiyordu. Bunca olaylardan sonra yine vazgeçmemişti.
...
2 yıl sonra
Kalp krizi geçirdiğini , durumunun kritik olduğunu bildiren haberi aldığımda gözyaşları içinde dualar ederek hemen hastaneye gitmiştim. O gün yapılan tetkikler sonucu koroner damarda tıkanıklık olduğu ve bypass ameliyatının gerektiği söylenince yatış işlemlerini yaptırmıştım. Ertesi gün başarılı geçen ameliyattan sonra uyandığında, ilk söylediği kelime şuydu:
-Prenses, bana menemen yapacak mısın ?
Öylesine korkuyordum ki ya ona bir şey olursa, ya kaybedersem onu.. İçten içe yüreğimin çürüdüğünü hissediyordum . Hastanede kaldığımız ilk gece "Sen Gidersen" şiirimi yazmıştım ona. Yıllar sonra şiiri yayımladığımda herkes sevgilime yazdığımı düşünmüştü . Haksız da değillerdi. Babam benim biricik sevgilimdi..
( hayatSenEdim//Sen Gidersen//Yürek Çürüğü//2011)
YORUMLAR
Kız çocuklarının ilk aşkı babalarıdır.
Ne sıcaktır babaların yüzü sesleri..Hele tebessümleri.
Yüreğimde sağlam bir kale varsa babam inşa etmiştir onu.
Babasına aşık kıza selam olsun ..
Sevgiyle Ru.
Kalbin hep sevgi dolsun.
Rû //
aynen babalar hep öyle... llk aşk hiç bitmeyen ve bitmeyecek olan gerçek aşk...
Kocaman sevgilerimle..
Güzel geçsin geceniz. ..
ne komik be usta,
ben de o " sevgilisine " yazdığınıı sayanlardan olarak..
sonrasında olsun be demişliğim de var,
sonuçta ortada menemen ve göze girmeyen uykular varken.
baba ve kız'ın tatili, yaşadığım bir duygu ve amma lakin
Ceren bu düşü unutamaz diye düşünmüşlüğüm de...
insana yazdığım hikayeleri sevenlerden oldum ben hep.
eyvallah.
Rû //
Çok çok teşekkür ederim... okuyup değerlendiren gözlerinize yüreğinize sağlık....
Güzel geçsin geceniz. ..
Huzur ile...