1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
461
Okunma

En çok gelişmemiş duyarlılıklar yol açar yanılgılara. Şiir söz konusu olduğunda, yanılgı oranı daha da yükselir. Sözleri bir araya getirenlerden, uyaklama heveslilerinden geçilmiyor.
Yazdıklarını şiir sayıyorlar.
Şiir sevdalılarının en bilinçsizi bunlardır. Daha da bilinçsizleri şiiri tanımadan şiir yazmaya kalkanlardır.
Bunların türü, Picasso’yu görüp, ’’Ne var ki, bunu bende yaparım’’ diyenlere dayanır.
Daha beterleri de var! Onlar, okumadıkları şiiri beğenmezler. Söz dizicileri şair sayanlar bunlar arasından çıkar. Zavallılıklarını gözden kaçırmak için en çok hırçınlaşanlar bu boydandır.
Şiirin ırmağı derin akar; akışı ayırt edilmez, ama akar. Derin ırmakların sonsuz tarlaları suya boğduğu gibi, iyi şiirin beyinsel alanı geniştir, iyi şiirin derinliği kendindendir. Her şair kendi ırmağının derinliğinden beslenir.
Şiir üreten ve yaratandır.
Kimileri bu üretileni ve yaratılanı görmeyi bilmedikleri için ’’Etkilerinde kalırım diye onları okumuyorum’’ diyerek hem kurnaz davrandıklarını, hem de kurnazlıklarına inandırdıklarını sanırlar. Oysa şiir kurnazlığa gelmez.
Görüntülenmekten, saklı tutulmaktan da hoşlanmaz şiir. Dişiliğiyle, erotizmiyle, beğenisiyle şiir, kapalı tutulamayan gerçekliktir.
Şiir yazan hem bu gerçekliği kavrayacak, hem yazılmış gerçek şiirleri anlayacak, hem de kendisini üstün görmeyip, ancak yazabilenlerden biri yerine koyacak.
Şiir türkünün ’’Gel ha gönül havalanma/ Engin ol gönül engin ol’’ dediğidir. Şiir caka satmaya da gelmez, hele hele ’’En iyisini ben yazıyorum’’ diyene anında sırt çevirir.
Bir ana kuş yüreği gibi, şiir hem ısıtan, hem sarmalayandır. O ölçüde de ısınmak, sarmalanmak ister. Bunun yoksunluğunu yaşayanlara uzak düşer şiir. Ona yaklaşmanın yolu,kimsenin göremediği şiiri ortaya çıkarmaktır. Ve kimsenin, görür görmez, ağzının suyunu akıtacak şiiri yazmamak ;anlaşılması ölçüsünde yazılması emek isteyen şiiri yazmaktır.