Yarın güneş doğmasa, yaz gelmese, kış gitmese, ateş yakmasa, su söndürmese, toprak hayata saksılık etmese, bulut yağmurunu serpmese, ağaçlar meyve vermese, halimiz nice olurdu?

Onlar da bizim gibi, karakterlerini bozsalar, yalan söyleseler, sözlerinde durmasalar, ikiyüzlülük yapsalar, iftiracı olsalar, fitne kazanları kaldırsalar, birbirlerine savaş açsalar, halimiz nice olurdu?

Sabah uyandığımızda kendimizi, ya bir okyanus dibinde balık olarak bulsak, ya bir kedi suretine bürünmüş olsak, ya bir ağaçta dal budak salsak, ya bir yılan gibi sürünsek, ya bir akrep gibi kuyruk sallayarak dolaşsak, ya bir pırasaya püskül olsak, ya bir akbaba gibi semada dolaşsak halimiz nice olurdu?

Çok şükür ki, Yaradan buna müsaade etmiyor. Çok şükür ki, fıtrat/tabiat kanunları hatasız işliyor. Çok şükür ki, tesadüf diye bir şey yok. Çok şükür ki, hiçbir şey kendi kendini yapamıyor. Çok şükür ki, her gün güneş doğuyor. Çok şükür ki, her gün kendimi bir başka yerde değil, uyuduğum yerde buluyorum. Çok şükür ki, serseri olan hiçbir şey yok, güvensizlik yok, beni dağıtacak kaos ortamı yok.

Bu mükemmel düzen ve nizam bana elbette güven veriyor. Allah’a olan imanımı ve itimadımı artırıyor. Çok şükür bize zahmet çekeceğimiz bir şey bırakmıyor, bana da sadece istifade etmek kalıyor. Bundan iyisi elbette can sağlığı.

Güneş bedava, hava bedava, su bedava…