- 736 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DENİZSİZ LÜZUMSUZ BİR MUHABBET
Pencereden esen rüzgarın dağıttığı saçlarımın, yüzümü gıdıklamasıyla uyandım.Daha erken olmalı.Elimle saçlarımı açıyorum.Gözüme gün ışığı vuruyor.Rüzgar az dursa açacağım gözlerimi.Ama bugün o da çocuk gibi öyle yaramaz,öyle neşeli,öyle hevesli.
Dışarıdan çeşit çeşit kuş sesi geliyor.kimisi daha baskın,kimisi daha çekingen.Her bir kuşun sesi ruhumun derinliklerinde ayrı ayrı mana buluyor.Kuşlar cennetten gelme varlıklar olmalı...
Ekmek kokusu,kızartma kokusu,bahar kokusu...yaşam vaadeden bütün kokular odama dolmuş.Arada bir dalgarın gelgitleri gibi çekilip yeniden burnuma sokuluyorlar.
Rüzgar odanın kapısını da saçlarım gibi kendine oyuncak etmiş.Belki bu güzel seslerin içinde uyumu bozan tek ses,uzun zamandır yağlanmamış olan kapının sızlanma gıcırtısı.
Sanki bir yaz günü gibi değil bu.ilkbahar kokulu bir gün.
Nihayet saçlarımı rüzgardan,bedenimi yatağın kucağından kurtarıp kendimi pencereye atabildim.Çok da erken olmadığı aşikar.Hayret!bugün nasıl oldu da inşaat seslerinden muaf tutuldum.
Okulun bahçesinde siyah bir anne kedi iki yavrusunun peşinde koşturmaya başlamış bile.Benden iyi...
Banklarda üçbeş çocuk oturmuş, eteklerinde arsız bir köpek karnını doyurmak umuduyla dolanıyor.Gençlerin bu satte kendi karınlarını dahi doyurduklarını sanmam.
Uzaklardan deniz yine bana bakıyor.Her zaman ki gibi teselli edici bakışları.Her zamanki gibi güzel ve davetkâr.
Bu gün ne yapacaktım sahi.Dün ne planlamıştım.
Ne planladığım kimin umurunda, bugün denize gitmeli.Denizin davetine icabet etmeli.
Burda durup akşama kadar bu manzarayı seyredebilirim. Ama şu kedi gibi az sonra koşturmacam başlar benim de.
Ekip mesaj atmış.
Sami bey genç değilsiniz, denizde dikkat edin diyor.
Pelin hanım yavru bir kedinin ANA adlı bir romanın yanında sırnaşıklık ettiği bir resim atmış.
Beril bir gece yarısı tek başına dolanan gariban bir kedinin resmini paylaşmış.
Oğlan televizyonda Tom ve Jerry’i açmış.
Ne yana baksam kediler ve deniz var bu gün.Hadi hayırdır inşallah.
Notlarıma bakmalı.Neler yapılacaktı bugün.
Denize gidilecekti.Yok o değil.
Aidat öde.
Markete git.
Yetmiş sayfa kitap oku.
Listeye ev işleri alınmamış.Tabii işten sayılmıyor artık,sıradan rutin işler.zaten liste yapılsa kâğıda da sığmaz.
Aidat yarın ödenirdi.marketede yarın gidilirdi. Ev bu günlük dağınık durabilir.
Yemeğe hızlı bir çorba kaynatmalı.kitap deniz kenarında da okunur.
Denize gitmeli...
Hemen alelacele giyinip bizim yavru kuşları bir güzel doyurdum.Evin de ne hali varsa görsün artık.Her gün temizlesen,temizleme beni demez.öyle bencil,öyle de sadist.
Evet herşey hazır denize gitmemem için hiçbir neden göremiyorum.
Kızım telefonumu getir.
Ne o neyin alarmı.
Saat üç doktor randevusu.Yok artık...
Hadi bakalım şimdi de deniz yerine hastanede sıra bekliyor muyum.Tüküreyim ben böyle işin içine.Hastanede kader mahkumları gibi bir ileri bir geri volta atıp duruyorum.Herkesin gözü üstümde.Gerisi oturuyor çünkü .Umrum değil.Ben denizin hıncını bu koridorların bağrına bağrına basıp çıkarmaz mıyım.
Köşede bir kadın deniz şemsiyesi kurmuş.Altına da hardal sarısı bir hasır atmış.Omuzlarına güneş kremi sürüyor.yanında da küçük bir oğlan.kum havuzu yapıyor.Elini gözüne sürme çocuğum gözlerine kum kaçacak.
Sırayla gözüm diğer insanlara kayıyor.Herkes güneşleniyor.Bütün evi deniz kenarına taşıyanlar var.piknik sepeti,piknik tüpü hey maşallah.sanki denize değil mahrumiyet bölgesinde bir haftalık kampa gidiyor mübarekler.
Oğlum sağ elimi çekiştirip duruyor.Hadi anne bizde denize girelim,hadi hadi...
Oğlum çekiştirmesene gireceğiz.
kadının biri "ne oğlumu kızım,sen iyi misin." dedi.
İyiyim,iyiyim derken,sırayla göz gezdirdiğim insanların hepsi üstünü giyinmişti.Bunlar denizden ne zaman geldiler.Piknik tüpleri,deniz simitleri,krem süren kadın,kum oynayan çocuk nerde.Ben nerdeyim?
Herşey eriyip gitmiş.Sadece elimi çekiştiren kadın sahici.
Neyse, teyze sağ elimi öyle bir hışımla salladı ki beni içine sürüklendiğim alemden kurtarmayı başardı.
- Buyur teyze dedim.Bir şey mi diyecektiniz.
-Yok bir şey demeyecektim.Gezerken bir yandan da söyleniyordun da,iyi misin diye sorayım dedim.
-Yok bir şey sağolun,canım sıkkın da dedim.kendi kendime konuşuyordum.
-Kötü bir şey mi oldu, dedi.
Peki şimdi ne diyeyim.Denize gidemedim de ondan böyle canım sıkıldı mı diyeyim.
Böyle gidemedigim zamanlarda hastaneyi deniz,sizi de deniz kızı olarak görüyorum mu diyeyim.
Şurası plaj,şu banklar kayık,şu doktor da cankurtaran mı diyeyim.
-Yok bir şeyim,ben iyiyim,sağolun teyze, dedim.
Başım dönüyor herhalde deyip,volta atmaktan vazgeçtim.Bir köşeye iliştim.
Deniz kenarında bir fenerden denizde olup bitenleri izliyorum şimdi.
Az önce benimle ilgilenen teyzeye daha bir dikkatle bakıyorum.
Gözleri,Trabzon ekmeği gibi olan dolgun yanaklarını aralayıp, dışarıya fışkıran bir cansuyu gibi,duru duru bakıyor.
Biber dolması gibi tombul, basıkca, ufak tefek bir kadın.Üzerinde siyah dikdörtgenlerin kahverengi zemine işlendiği,köylü kadınlarının çiçek dokulu basma eteklerine alışkın gözler için birazda yadırtgatıcı olan bir etek.
Eteğin üzerinde kahverengi siyah beneklerle leopar dokusunu andıran bir hırka.Hırkanın düğmeleri itina ile son düğmesine kadar iliklenmiş.
Kafasında alttaki kıyafetleriyle hiçbir uyum göstermeyen,başına buyruk bir yemeni.Çingene pembesi,parlak pullu oyasıyla kadının üzerinde ilk dikkat çeken teferruat bu yemeni.Gözlerimi başka taraflara çevirsemde,bakışlarım her seferinde bu çingene pembesi yemenide nihayet buluyor.
Ayaklarında da genç işi siyah bir spor ayakkabı dersem umarım fazlaca aykırı bulmazsınız.
Spor ayakkabılarının bağcıklarını bağlıyor bir ara.O işi yaptığı sırada davranışları daha öz güvenli.Erkeksi bir duruşu var.yanlışlıkla kadın kıyafeti giydirilmiş gibi.
Ben hala sessizce,düşüncelerimin sağanaklarında ıslanıyorum.
Az bir zaman sonra sessizliği bir telefon sesi bozuyor.İlk onun telefonundan gelip gelmediğinin ayrımına varamıyorum.Yabancı bir pop şarkı.Kim bu Beyonce’mi.Hadi canım.Nereden bilsin bu kadın Beyonce’yi.Belli mi olur.
Geçenlerde bir yarışma programında
koyunun yavrusunun kuzu,eşeğin yavrusunun sıpa olduğunu bilemeyen bir yarışmacı Lauge of legends oyununun karakterlerini gözü kapalı saydı.
Teyze yeni nesil,dokunmalı telefonlardan bir telefon çıkardı çantasından.Yüksek bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
Konuşurken oturduğu sandalyeyi bir süreliğine yalnız bıraktı.Çok önemli bir toplantıya yönerge veriyormuş edasıyla ellerini kollarını erkekvari hareketlerle sallıyor,bir yandan da koridorun ortasında bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu.
Arada bir olduğum yere iyice yaklaşıyor;beni,kendimi geriye çekmek zorunda bırakıyordu.
Bu telefon muhabbeti,güvenlik görevlisi, teyzeyi çokda adab-ı muaşeret kurallarına uygun olmayacak bir tarzda uyarana kadar devam etti.
Teyze niye kızıldığını anlayamamış bir eda ile telefonu kapatıp,az önce yanlız bıraktığı sandalyeye yeniden oturdu.
Telefonu biraz mahcup,biraz da kırgın bir şekilde çantasına geri koydu.Sessizce bir süre daha oturdu.Ben bu süre zarfında teyzenin yüz ifadesinden halet-i ruhiyesini çözmeye çabalıyordum.
Diğer sandalyelerde de gözler teyzenin üzerine çevrilmişti.Teyzenin zaten kızaran yanakları, gözleri üzerinde hissetmesiyle beraber, güneşi görmüş domates gibi daha da belirgin kızarmaya başladı.Biraz da bunun etkisiyle olsa gerek dönüp bana açıklama yapmak durumunda hissetti.
- Tamam biraz yüksek sesle konuştum ben de hata ettim ama,insan böyle mi uyarılır kızım,dedi.
Sonra başladı anlatmaya.
Benimle konuşurken az önce telefonla konuşan erkekvari tavırları olan kadın gitmiş,yerine evladına nasihatlerde bulunan anaç yumuşacık bir kadın gelivermişti.
Ben teyzenin her dediğini kalbi daha fazla kırılmasın,duru bakışları daha fazla bulanıklaşmasın diye onaylıyorum.O da ben onayladıkça anlatmaya devam ediyor.
Anlatacakları bitince bir ara duraksadı.
-Sen de memursun galiba kızım dedi.
-Yok memur değilim, dedim.
-Öyle bir halin var,dedi.
Yüzüne usulca baktım.
Şimdi başlasam bitmeyecek.Hem başlayıp bitirsem ne olacak.
İçimden hiç konuşmak gelmedi.Yine susup alıp başımı uzaklara,en uzaklara,kendimin dahi ulaşamayacağı yerlere kaçıp kurtulmak fikri geldi.
Sonra içime bir sıkıntı düştü.Bir baktım sıkıntının içine ben düşmüşüm.
Bir denizin ortasında boğuluyorum.
Bir yandan da bağırıyorum.
-Teyze tutsana ellerimi,kurtarsana beni,boğuluyorum.
-Ben yüzme bilmem kızım diyor bir ses.
Ben yüzme bilmem.
Sana bir faydam dokunmaz benim...
Bu gün denize gitmeyecektin.Bugün denize gitmeyecektin.
İyi de ben denize mi gelmişim.Hani bugün denize gitmeyecektim.Hastanede değil miyim ben.
İyi de hastane de ne işim var.
Teyze sen kimsin.Hem ben kimim.
Hem ben buysam niye varım.
Kafamı bıraktınız insan da canım.
Cemile ÜLKÜ
YORUMLAR
Merhaba Cemile Hanım,
Sözcükleriniz; Fırat ile Dicle gibi iki koca nehrin yarışına benzer akıcı bir metin... Anlam bütünlüğüne diyecek tek kelime bulamadım, anlatılmak istenen mükemmel anlatılmış..
Sizden beklentim; inşallah sosyal içerikli halkı ilgilendiren, halkın değerlerine önem verilen, halk kültürü ile yoğurulmuş ve yerine göre halk şivesi ile süslenmiş yazılar, anılar ve hikayeler yazmanızdır. Yazarsınız Değil mi...? : ))))
Betimlemeler bir harika;
.......................
"Gözleri,Trabzon ekmeği gibi olan dolgun yanaklarını aralayıp, dışarıya fışkıran bir cansuyu gibi,duru duru bakıyor."
.........................
"Biber dolması gibi tombul, basıkca, ufak tefek bir kadın.Üzerinde siyah dikdörtgenlerin kahverengi zemine işlendiği,köylü kadınlarının çiçek dokulu basma eteklerine alışkın gözler için birazda yadırtgatıcı olan bir etek."
.........................
"Eteğin üzerinde kahverengi siyah beneklerle leopar dokusunu andıran bir hırka.Hırkanın düğmeleri itina ile son düğmesine kadar iliklenmiş."
.........................
"Kafasında alttaki kıyafetleriyle hiçbir uyum göstermeyen,başına buyruk bir yemeni.Çingene pembesi,parlak pullu oyasıyla kadının üzerinde ilk dikkat çeken teferruat bu yemeni.Gözlerimi başka taraflara çevirsemde,bakışlarım her seferinde bu çingene pembesi yemenide nihayet buluyor."
Ustaca yapılmış betimlemeler..
Saygılarımla......
Cemile Ülkü
Çok teşvik edici yorumlarda bulunmuşsunuz.
Betimlemeler benim için önemli.Yazıya okuyucuyu odaklayabilmek için ilgi çekici ve özgûn betimlemeler mutlaka olmalı.En azından ben okuduğum eserlerde bundan çok zevk alıyorum.İnsan okudukça imgeleme kuvvetleniyor. Ve geliştiğinizi görüyorsunuz.Bir de sizin gibi cesaretlendirici bir kaç iyi okur olunca çok daha iyi oluyor.yorumlarıniz için teşekkür ederim.
Cemile Ülkü
Hayırlı sabahlar. Hani hiç bitmesin istediği şeyleri vardır insanın.Sizi okurken o duygunun sımsıkı kundakladığını hissediyorum. Epeydir de yoktunuz birazda açıkmışlık olmalı, bayıla bayıla okudum.Yok yaşadım . Hemen her duyguyu transfer etmekte çok başarılısınız.Sizin elinizden bir dram okumak kahra sebep olabilir. Yapay tek hece yok satırlarda. Betimlemeler muhteşem. Yaşadıklarınızımı yazıyor yoksa yazdıklarınızı mı yaşayıyorsunuz anlamak imkansız. Mevlam size bol zaman versin ve imkan. Siz yazın biz okuyalım inşallah.
Yazıya yorum yapmak da gerekir biliyorum. Fakat minnet duygum yorum yapmama engel bir daha okuyacağım, yorumumu o zaman yazarım inşallah.
Cemile Ülkü
Belki hiç bitiremeyeceğim,hiç başaramayacağım bir yola girdim.Muhtemelen doğru düzgün bir yürüyüş olmayacak bu.İnsan işte yaşam oldukça amaçlar olacak,umutlar olacak.
Bu ara okumaktan yazmaya sıra gelmiyor maalesef.Ama yazmayı seviyorum.mevlwm size bol zaman versin demişsiniz.inanın buna amin demek istiyorum ama bir yandan da demesem mi diyorum.Benim durumda ki biri için zor bir dua olmuş. Teşekkür ederim.hayırlı günler diliyorum yeniden
yeğinadnan
Sen seferden sorumlusun,Zafer Allah'ın dır.
Bu ifade bize derki üzerine düşeni layıkıyla yap. Layık (elinden gelenin en iyisi) Ve bil ki Allah ne dilemişse o olur.
Kalemde ehil değilim fakat okur olarak çok iyi bir yerde olduğum kanaatindeyim. Okuduğum şey İfade teşbih ve akış açısından oldukça başarılı. Ve siz bunu "yolun başı" addetti iseniz. Üç aşağı beş yukarı her işin sonu başından bellidir derim.
Eleştirilecek yer olsaydı inanın onuda okurdunuz. Mükemmellik Allah'a mahsustur.
Yorum yapmak içinde geleceğim Allah nasip ederse.
Ben Rabbimden Size fırsat verip işinizi kolay kılmasını diliyorum. Kabul makamı O.
Ve onun için "Zor" yoktur. Bizim için ise zor kolay, kolay ise zordur.Zira zoru kolayı tercih doğurur.Demekle yetiniyorum
Kardeşimle konuştuğum kanaati dilime hakim. İfadelerimde samimiyetim vardır.Ve ben adil olmayı sevilmeye tercih ederim.
Sevgi Ve selam.