Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi?

Yorum

Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi?

7

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

966

Okunma

Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi?

Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi?

Zaman zaman emanet aldığım kitapları ‘vaktinde iade edememe’ problemi yaşıyorum. Kütüphanecilerimiz de, sağolsunlar, belki iki yüzün üstünde kitabı sağ-salim iade etmiş olmama rağmen, gözümün yaşına bakmıyorlar. Her defasında ’gecikmişliğimin’ altını çiziyorlar. Bir keresinde artık dayanamadım: "Kitabı çok geciktirmişsiniz" diyen görevliye "Sadece dört gün!" diye sitemli bir cevap verdim. "Çooook!" dedi. Ben de kendisine ’çok’un göreceli bir şey olduğunu hatırlattım. Cevabı şöyle oldu: "Beyefendi, kütüphaneci benim, dört gün çok!"

Geometride, hem de daha yolun başındayken, aldığımız bir derstir: Bir doğru çizebilmek için en azından iki nokta gerekir. Farklı konumda iki nokta. Tek noktadan bir doğru oluşturamazsınız. O doğrunun nereden başlayacağını bilseniz de ne yöne doğru gideceğini kestiremezsiniz. İlk nokta potansiyeldir. Sonsuz tane doğru geçebilir. Herhangi bir yöne giden herhangi bir doğrunun parçası olabilir o nokta. Bu ‘olabilecekler’ potansiyeli, sizi, onun hakkında kesin bir yargıda bulunamaz hale getirir. Herşey izafileşir. Bu nedenle bir noktadan doğru oluşturamazsınız. Doğru çizebilmeniz için nereye doğru gittiğini/gideceğini gösteren ikinci bir noktaya ihtiyacınız olur.

Bediüzzaman, 11. Lem’a’nın 3. Nükte’sinde, sünnet-i seniyyenin ’mânevî bir fırtına içinde’ gördüğü fonksiyondan bahsediyor: "Sünnet-i Seniyyenin meseleleri, hattâ küçük âdâbları, gemilerde hatt-ı hareketi gösteren kıblenâmeli birer pusula gibi, hadsiz zararlı, zulümatlı yollar içinde birer düğme hükmünde görüyordum. (...) Ne vakit elimi çektiysem, bakıyordum, tazyikat çok. Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var. Yük ağır. Ben de gayet âcizim. Nazarım da kısa, yol da zulümatlı. Ne vakit Sünnete yapışsam yol aydınlaşıyor, selâmetli yol görünüyor, yük hafifleşiyor, tazyikat kalkıyor gibi bir hâlet hissediyordum."

Peki sünnet-i seniyye bunu nasıl başarıyor? “Allahu’l-a’lem!” kaydıyla kanaatimi yazayım: Bunu hayatın içinde bize hediye ettiği ’ikinci noktalar’ sayesinde başarıyor. Yani Allah Resulü aleyhissalatuvesselamın ilk müfessir, ilk muallim ve ilk uygulayıcı olarak ortaya koyduğu anlatım, aynı zamanda yaşama serpiştirilmiş ikinci noktalar... Ve biz (ayetleri de hakikatin metinsel noktaları olarak kabul edersek) Kur’an’dan hayatlarımıza doğruları sünnet-i seniyye sayesinde çizebiliyoruz. Yoksa, tek noktadan bir doğru çizerken yaşadığımız şaşkınlık gibi, nereye gideceğini/gideceğimizi kestiremiyoruz. Mürşidim gibi diyoruz: "Nereye gittikleri anlaşılmayan çok yollar var."

Sünnet-i seniyyenin otoritesi olmadığı zaman Kur’an ve hayat arasındaki insanî bağ kopuyor. Bu, mü’mini, gündelik yaşamında ’seçeneklerin baskısı’ altında bırakırken; Kur’an’ı da lafız cambazlarının ellerinde korumasız hale getiriyor: "Ne vakit elimi çektiysem, bakıyordum, tazyikat çok."
Tahrif önce yorum üzerinden olur. Geçmiş ümmetler kendi kudsî metinlerini bu yolla tahrif etmeye başladılar. Sünnetin Kur’an’ın bir kalkanı olması tam da bu noktada. İlginçtir, başka hiçbir ümmet de, ümmet-i Muhammed aleyhissalatuvesselam gibi peygamberinin sünnetini/dersini hıfzetmedi. Bu demektir ki: Kur’an’da beyan buyrulan korunma, sadece lafızların korunması değildir, aynı zamanda o lafızlarla kastedilen manaların da korunmasıdır. Ki bu koruma da bir açıdan sünnetin hıfzıyla olmuştur. Elhamdülillah. Yani Hafîz-i Zülcelal sahabeyi, tabiîni ve tebe-i tabiîni bu hayra vesile yapmıştır. Allah hepsinden razı olsun.

Bugün kurban gibi, namaz gibi, hac gibi amelleri sırf Kur’an üzerinden(!) anlamaya çalışanların nasıl haltlar yediklerini görüyoruz/okuyoruz. Hak mezheplere, güya çıkardıkları ihtilaf için, laf atarken; aslında her densiz bireyi bir mezhep imamının asla olamayacağı kadar cüretkâr kılıyorlar. Yani ahmakların duvarlarını kaldırıyorlar. Aptallara yol açıyorlar. Cahilleri din hakkında hüküm verir yapıyorlar. Bunun bedeli ise, iddia ettikleri gibi ittifak değil, neredeyse birey sayısı kadar yepyeni dinlerin inşası oluyor. Bu inşanın buluşacağı yer de elbette İslam değil ancak ‘panteizm’ veya ‘deizm’ görünüyor.

Kütüphaneci büyük bir hikmetin ucunu gösteriyor bize: Kelimelerin ne anlama geldiğini kim belirleyecek? Kimin ’çok’u geçerli olacak? Otorite spesifikliği giderir. Kur’an’ı anlamada otorite kim olacak? Kelam-ı ilahî tekbir metin olarak aramızda duruyor. Doğru. Fakat metnin ne anlama geldiği noktasında netliği kim sağlayacak? İkinci noktayı kim belirleyecek? Kimin yorumunu kabul edeceğiz? Kardeşlerim, dikkat edin, bu "Kur’an Müslümanlığı" hareketi aslında bir "Kur’an’ı spesifikleştirme" hareketidir. Bunlar, hak için değil, ikinci noktayı sünnet-i seniyyenin elinden almak için hadislere saldırıyorlar. Maksat Kur’an’ı netleştirmek değil bulandırmak. İçinden sonsuz sayıda doğru geçebilir tek nokta haline getirmek. Sonra o doğruların nereye gideceğini de elbette kendileri belirleyecek. İkinci noktayı hevalarına çektiği yere koyacaklar. Şimdi, %90’da ittifak etmiş, %10’u yine bize rahmeten ihtilaflı dört hak mezhebimiz var. Kaleden sağlam duvarlarımız var. Fakat, Allah korusun, din bu ‘yeni nesil müçtehidlerin’ eline geçse, insan sayısı kadar dinimiz olacak. %10’da dahi ittifak etmeyen şaşkınlar göreceğiz.

Cenab-ı Hak cümle müslümanları bu ahirzaman fitnesinin şerrinden korusun. Ayaklarımızı ehl-i sünnet ve’l-cemaatin istikametli çizgisinden ayırmasın. Fırka-i naciyenin gölgesinden başka gölgeye sığındırmasın. Âmin.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kur’an müslümanlığı mı cahil cesareti mi? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
GAMLI GÜLZÂR
GAMLI GÜLZÂR, @gamli-gulz-r
17.5.2020 21:30:40
"""Bugün kurban gibi, namaz gibi, hac gibi amelleri sırf Kur’an üzerinden(!) anlamaya çalışanların nasıl haltlar yediklerini görüyoruz/okuyoruz.""""

Eyvallah...
Aşkar...
Aşkar..., @askar2
17.5.2020 18:09:39
Merhaba Yazar

Çok uzun yazdım yazdım sildim konu çok hassas ve çok yerli yerinde
aldığım notlar ve derleme kitabımdan bir kısımla katılmak isterim yazıya müsaadenizle;

Vemâ erselnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn / “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (21/Enbiyâ Sûresi-107. ayet)
Hükmü ilâhisi, Resûlullah’ın yüce şânını gösteriyor,O’nun güzel isimlerine, emirlerine, O’nun halili ve habibinin sünnetine tutunup şefaatine layık olabilmekten başka, söylenecek hiçbir şey kalmıyor.

Ve mâ erselnâke illâ kâffeten lin nâsi beşîren ve nezîren ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn./ Seni de ancak bütün insanları içeren bir elçilikle rahmetimizin müjdecisi, azabımızın habercisi olarak gönderdik, başka değil, Fakat insanların çoğu bilmezler. (34/Sebe Sûresi – 28. ayet)

Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıre ve zekerallâhe kesîrâ./ Yemin ederim ki, muhakkak ki size, Allah'a ve son güne ümit besleyip de Allah'ı çokça ananlar için Allah'ın Resûlünde pek güzel bir örnek vardır. (33/Ahzâb Sûresi- 21. ayet)

Yâ eyyuhen nebiyyu innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ./ Ey Nebî (Peygamber), Muhakkak ki Biz, seni şahit, müjdeleyici ve nezir (uyarıcı) olarak gönderdik. (33/Ahzâb Sûresi- 45. ayet)

Bize düşen ise, bize Kendini tanıttığı nispette O'nu tanımak.
Abdiyyet sırrına ermek, Allah kulu olmaktan daha üstün bir derece olmadığını anlamak.
"Abdiyyet sırrı" ki, Hazreti Rasûlullah Aleyhi’s-Selâm, Abdiyyet Sırrı sonucu olarak kendisinde olan Risâlet Sırrı’nın çok üstündeki bir kemâlâta sahip.
Muhyiddin-i Arabî hazretleri, "Bildim ki, Abdiyyet mertebesinden daha üstün hiç bir mertebe yoktur." der. Burada kastedilen Abdiyyet; ilâhi Esmâ’nın gereklerini yerine getirmek sûretiyle, kulluğu îfâdır.
Sadece kul olma şerefiyle şükrederek kulluğu yerine getirebilme güzelliği ve bundan nasibini alabilme saadetidir bu.

Hazreti Ali (radiyallahü anh)’nin dediği gibi; “Bir bölük halk sevap için Allah’a kulluk eder; bu kulluk tacirlerin kulluğudur. Bir bölük de Allah’a korkudan kulluk eder; bu da kölelerin kulluğudur. Bir bölükse, Allah’a şükrederek kullukta bulunur; işte hür kişilerin kulluğu budur’’.
Âlemlere rahmet olan sevgilinin bile O’nun önce kulu sonra resulü olduğunu bilince;
O’nun kulluğunun ne büyük bir şeref olduğunu akıl daha iyi anlıyor.
Her şey söylenmiş aslında sadece idrak edebilmek düşüyor bizlere.
O’nun esmâsına tutunmaktan,
Sevgilisinin (O’nun izniyle) şefaatiyle şereflenmekten,
Ve şükretmekten daha güzel başka bir şey geriye kalmıyor.

Eyvallah var olun
saygı ve esenlik dileklerimle

Aşkar...

yeğinadnan
yeğinadnan, @yeginadnan
17.5.2020 17:48:12
10 puan verdi
Matruşka misali iç içeyiz de kulağımız gözümüze perdelik ediyor. Okumak gözün İşitmek sözün ilmidir. Boşunamı derler söz uçar yazı kalır. Gözden giren ilim kulaktan giren irin olur. Allah Azze ve Celle. Kulun Yer yüzüne gelmesini, anne ve baba diye iki kula tevdi etmiş Sonra amcalar dayılar mahalleli Sokaklar eğitmen öğretmen Giren girene. Bu arada sadece "Peygamber ve Sünnete" gereksiz olarak niteleyen kuşa bakın tutumunun ardından. Allah diyin gerisini bırakın" diyende kusur aramak neden gelmez aklımıza. Allah diyelim tamam da Ne diyeceğimizi bize öğreten Peygamber. Yoksa herkese vahi geliyor da bir bana mı geldi peygamber. Diye de düşünüyorum bazen bazen.
yeğinadnan
yeğinadnan, @yeginadnan
17.5.2020 17:35:02
10 puan verdi
"""Bugün kurban gibi, namaz gibi, hac gibi amelleri sırf Kur’an üzerinden(!) anlamaya çalışanların nasıl haltlar yediklerini görüyoruz/okuyoruz.""""

Burayı görünceye kadar sabretdim ve Hakikaten sabreden zarar etmezmiş. Elhamdülillah
Ve kardeşim Allah razı olsun sizden. Sanki son on onbeş yıldır duymak istediğim cümleyi duymuş gibiyim. Mevlam okurunu bol anlayanını ziyade etsin yazınızın ve Bitmesin hiç, Ümmet için çabanız. (Amin)
Hüznümün Hüznü
Hüznümün Hüznü, @huznumun-huznu
17.5.2020 17:24:36
Eğer bir tarikata veya ne bileyim böyle biatınız varsa benim dediğimi anlamanız mümkün değil,Eski zamanda kaynak azdı,bilgiler kişilerin ezberindeydi ve bunları yani bildikletini anlatmak zorundalardı,çünkü islamiyet son din.
Şu anda o kadar çok kaynak var ki,öğren ve samimi olarak Rabbine yaklaş,Hangimiz doğru yapıyor bunu Allah dan başkasıda yargılayamaz ,saygılar efenim
Hüznümün Hüznü
Hüznümün Hüznü, @huznumun-huznu
17.5.2020 08:53:22
Allah ile arana kul koyduğun an zaten şirk unsurları başlar.Kişilere biat etmek,onların izinden gitmek,hatta eskilerin otaritesini din diye kabul edip din e sokmak zaten cahilliklerin en büyüğü.
Kuran tamamı ile bir rehber,orada yazan ayetler bize insan gibi yaşamamızı ve geçmişteki hataları bizlerin yapmamasını anlatıyor.Zaten eğer akıllıca düşünürsek normal yaşamımuzdada kanunlar bunu emrediyor.Kuran da ufak bir işareti atlamak o kelimenin anlamını tamamen değiştirebiliyor,örtünme ayetindeki (hımar) gibi,ne oluyor biri alim kesiliyor ve haa bu böyle olmalı diyerek insanlara zulmediyor.
Kuran meallerinde çeviri tam net değil,tefsirlerde biraz daha geniş anlamla anlatılıyor ,oysa batın anlamına gelince orada gerçek ten Kuranın ne kadar mükemmel olduğunu anlıyoruz.
Biz müslümanlar olarak en büyük gafletimiz hazırcı olmamız,araştırma,inceleme ,öğrenme gibi kaygımız yok,yalancı hadisleri din kabul edip hurafelerden bir sığnak ve anlamadan herşeyi kabul eder olmuşuz.
Esas olan bedenimizi ve ruhumuzu bütün kirlerden uzak tutmak,öldüğümüzde doğduğumuz gün ki kadar temiz ve masum olabilmek.İnsanımız arapça yazıyı öpüp yükseğe kaldırır,arapça maç anlatan sipikeri dinleyen yaşlı insanların aminn demesi,hatta Nisa suresini dinleyen dedenin tepinerek ağlaması.
Araştırmadığımız sürece hep zarardayız,Allah bizleri akıl sahiplerinden eylesin,imanımızı korusun
Abdest vücutta ki negatif enerjiyi pozitife çevirmek içindir .Namaz vücudun ihtiyacı olan hareket içindir burada abdestli namaz kılınıyor çünkü negatiften arınmış olarak namaz kılmak ruhun beslenmesi için bir nevi mazottur.Oruç hem bedenin biraz dinlenmesi,sindşrim sisteminin,hem de ruhun huzuru yaşamasıdır.Yani aç kalarak oruç tuttum demek manadan uzak bir davranış.
İslam dini o kadar güzel bir din ki tam anlamı ile uygulansa kimse evinin kapısını kitlemek zorunda kalmaz.
Allah akıl sahiplerini korusun.
Bu dünyada ne hazırladı isek ahiretimiz o dur.Gerçek müslüman lar hepp gizli köşelerden insanlar için dua ederler.Çünkü dünyanın görünen yüzü ve görünmeyen yüzü tamamen farklıdır,
Saygılar selâmlar.
Canan Köksal
Canan Köksal, @canan-koksal
17.5.2020 02:28:10
10 puan verdi
Amin.teşekkür ederiz.
..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL