5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1108
Okunma
Şair Ahmet ÇITAK ile mesaj yoluyla röportaj.
Merhaba Ahmet abim, mesaj yoluyla röportaj yapma isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Genel olarak şiir kültürü, özelde hece şiiri olmak üzere hangi soruları sormam gerekir veya ne öğrenmek istiyorum diye 2-3 gündür düşündüm. Biraz röportaj araştırması yaptım, ne sorulur bir şair’e, konuya nereden gireyim, kaç soru hazırlayayım diye düşündüm, çıkamadım yine işin içinden.
Yine bencileyin cevap aradığım sorular ve ekseri hem bizim kuşağa (Y Kuşağına), hem de geriden gelen hece severlere ilham ve yol olması açısından;
Değerli kardeşim, hece şiirine senden daha fazla gönül verip hizmet eden bir Afet İnce Kırat ablamızı bilirim. Son zamanlarda Hece şiiriyle ilgili paylaşımlarını dikkatle okuyorum. Katıldıklarım var, katılmadıklarım var. Ama çaban ve hiç erinmeden bu konuda araştırma yapıp bizlerle paylaşman hem takdire şayan hem de anlamlı. Bu nedenle bir hececi olarak şahsen teşekkür ediyorum. Eminim heceye gönül veren arkadaşlarımız da senin bu çalışmalarını takdir ediyor ve mümkün olduğu kadar faydalanıyordur.
1- İnternet harici 2000 li yıllardan evvel, okuduğunuz şiir kitaplarının genel olarak çerçevesi, isimleri ve aklınız ile gönlünüzde yer eden, şiirlerini hece olarak yazan 5 şair ismi ve bir kaç şiirinin ismini verebilir misiniz?
Rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ’un bütün şiir kitapları vardı bende. Serbestle başlayıp heceye dönmemde rol oynayan iki şairden birisidir. Diğerleri de öncelikli olmak üzere Cemal SAFİ ve Ümit Yaşar OĞUZCAN’dır. Her iki şairimiz de şiirlerini severek okuduğum, hatta yetinmeyip şiirlerini seslendirdiğim şairlerimizdi.
Cemal SAFİ üstadla 3 kez telefonda görüşmek nasip olmuştu. Hatta yanlış okuduğum bir şiiri nedeniyle kendisinden azar işitmek de nasip olmuştur :)
Bu üç şairimiz dışında şahsını çok sevmesem de, şiir konusunda tartışmasız en önde gelen ve beni etkileyen bir diğer üstat ise Necip Fazıl KISAKÜREK olmuştur.
Pek çok isim saymak mümkünse de, ilkokuldan beri aşina olduğumuz şairlerden Faruk Nafız ÇAMLIBEL’in de tarzını çok beğenirim.
Kitaplarına gelince; Abdurrahim KARAKOÇ’un tüm kitapları olmakla birlikte, diğer şairlerimizin kitapları yok maalesef. Daha çok internet üzerinden şiirlerine ulaşabilmekteyim.
Bu söyleşiyi okuyan arkadaşları daha birinci soruda sıkmamak adına bu kadarla yetinip diğer soruna geçiyorum.
2- Şiir dünyamızda üstad olarak kabul edebileceğiniz şairler kimlerdir. Bu şairlerimiz ve şiirimize kattıkları (tekrara düşmemiş), açtıkları yollar hakkında ne düşünüyorsunuz, bu yollar nelerdir, milletimize ne vermişlerdir ?
Üstat deyince akla, şiirleri dilden dile dolaşan, tarzını kalitesini tartışmasız herkesin kabul ettiği isimler gelir. Az önce de belirttiğim gibi en başta Necip FAZIL gelmektedir. Ama sadece şiir açısından ! Hangi şairler yorumunuza ise kendi açımdan 1. sorunuzda cevap verdiğimi düşünüyorum.
Şiir dünyamız kavramına bir sınır koymanız gerekirdi. Saray şairlerinin ne tarzını ne de kendilerini sevdiğim için Mehmet Akif ERSOY ve Namık KEMAL gibi vatan şairlerinden başlamak isterim. Daha öncesine gitmek gereksiz diye düşünüyorum. Yoksa en az Yunus Emre’ye kadar dönmemiz gerekir.
Vatan şairlerinin yaşadıkları dönemde milli duyguları şaha kaldıran şiirleriyle ülke bütünlüğü ve selameti için neler yaptığını incelemek çok fazla yer tutacaktır.
3- İnternet şiir dünyasında hece şiiri dalında gördüğünüz eksiklikler nelerdir, bunların giderilmesi için ne yapılması gerekir? Ekseri eleştirilerin yanlış anlaşılması ve ters tepkiyle karşılanması sorununu nasıl aşabiliriz? Her şeye rağmen eleştiriye devam ederek mi, geri planda sadece izleyerek mi??
İnternet şiir dünyası kavramını hiç düşünmemiştim. Sanırım bunu söylerken ki kastınız Edebiyat Defteri ve benzeri siteler.
Bu tür sitelerin %90’ı amatör şair ve ve adaylarının buluştuğu, tanıştığı, paylaşım yaptığı ve kendini geliştirme fırsatı bulduğu ortamlar olduğuna inanıyorum. Tabii öğrenmeye açık olanlardan bahsediyorum.
Edebiyat Defteri’nden örnekler vermek gerekirse, bariz olarak, burada gerçekten şiiri öğrenmeyi, kendisini geliştirmeyi ve iyi bir şair olmayı amaç edinip gelenlerle, mevcut donanım ve bilgilerinin yeterli olduğuna inanan, zirveyi şu an bulundukları yer sanan, kendilerine tavsiyede bulunanlara tepki veren ve dahi hedef haline getirip saldıranlar var.
Aslında ustaların kimseyi eğitme, yardımcı olma ve terbiye etme gibi bir misyonu olmamasına rağmen, riske girip şiirler hakkında olumlu ya da olumsuz görüş bildirmeleri, her türlü saldırıya, hakarete maruz kalmayı göze alarak yorum yapmaları taktir edilmesi gerekirken, sitede defalarca şahit olduğumuz gibi linç bile ediliyorlar. Bu isimlerin başında ise tartışmasız Afet İnce KIRAT ablamız gelmektedir. Eleştiri alan şair adayı bunu kendisine hakaret addedip saldırıya geçmesi oldukça sık yaşadığımız bir olay. En geçerli gerekçeleri de, eleştirinin özellerine değil de şiirin altına yapılması. Oysa genelden yapılan eleştiri ve yorumlar sitedeki diğer şairlerin de faydalanması içindir.
Sanırım en iyisi Afet ablanın şu an yaptığı gibi, geriden izleyip hiçbir şeye karışmamak.
4- Milli Eğitimimiz nezdinde orta okula kadar hazırlanan edebiyat ve dil dersi müfredatlarımızı hiç incelediniz mi, bu konuda müfredatların siyaset-ideolojinin esiri olduğunu düşünür müsünüz, yoksa gerçekten milli ve ahlaki şiirler bazında başarılı bir politika görebiliyor musunuz?
Ben okul müfredatlarını incelemedim. Ancak özellikle sosyal medyada şahit olduğum çok sayıda örnekten gözlemlediğim üzere, abartılı bir şekilse siyasallaşmış iktidarın ideolojisi doğrultusunda şekillendirilmiş bir uygulama söz konusu. Ahlaki şiir diye bir şiir çeşidi duymadım. Kastınız eğer ahlak içerikli şiirlerse, okullarda, yurtlarda tecavüze uğrayan çocukların olduğu, ilkokul çağındaki kız çocuklarının evlenebileceği yönünde verilen fetvalara ses çıkarılmadığı bir yönetimin hakim olduğu, yönlendirdiği, şekil verdiği müfredat ne kadar başarılı olabilirse, o kadar başarılıdır. Millet kavramının Türk ismi zikredilmeden tek başına kullanıldığı, daha doğrusu hangi milletin kastedildiği bilinmeden zikredildiği bir ortamda milli şiirden bahsetmek de anlamsızdır.
5- Hece şiirinde şekil özellikleri bakımında kafiyenin sonda olması gerektiğini ve savunduğunuzu biliyorum, kafiye ve redif konusunda mısra içine yayılan bir kafiye ve redif örgüsünün gelenekte olmaması hece şiiri için bir kusur olarak mı görülmelidir?
Cevap; keşke bu konuya hiç girmeseydiniz :)
Kafiye hece şiirinin olmazsa olmazıdır. Ve yeri ya mısranın sonu ya da redifin hemen önüdür. Hece şiirini serbest tarzdan ayıran en bariz özellik budur. Ve bu Orta Asya’dan beri hiç değişmemiştir. Bunu tartışmaya açmak bile bana göre çok gereksizdir. Bir mısra içerisinde birden fazla kafiye kullanmak mümkündür ancak mısranın sonu mutlaka kafiyeyle biter, eğer redif varsa onun önünde kullanılır.
(Dünyevi Değerlendirme-
1-Hece konusunda şiirleri okunması tavsiye edilenler;
Doğum-dönem sırasına göre
Namık KEMAL (1840 Tekirdağ-1888 Sakız Adası)
Faruk Nafız ÇAMLIBEL (1898, İstanbul – 1973, İstanbul)
Necip Fazıl KISAKÜREK (1904, İstanbul - 1983, İstanbul)
Ümit Yaşar OĞUZCAN (1926, Tarsus - 1984, İstanbul)
Abdurrahim KARAKOÇ (1932, Kahramanmaraş - 2012, Ankara)
Cemal SAFİ (1938, Samsun - 2018, Ankara)
2- Üstad olarak görülenler ekseri son yüzyıl;
Yunus EMRE ( İki şair, aşık veya ozandan bahsedilir, biri halk şairi, biri de tekke olmalı,lakin tek adla anılıyorlar.)
Namık KEMAL
Mehmet Akif ERSOY (1873 İstanbul-1936 İstanbul)
Necip Fazıl KISAKÜREK
3-İnternet Şiir Dünyası, İnternet Şairleri konusunda fakültelerde tezler, doktoralar yapılmasının sırası gelmiş olmalı..
Rektör efendi, notu kıt Profesör efendi -duydun mu Dünyevi’yi. -He babam o da seni seslenmeni bekliyodu:)
İnternet Edebiyat Siteleri araştırılmalı.
4- Müfredat konusunu uzun bir konu sanırım. Ben bu soruyu neden sordum ki??
Uçun Kuşlar doğduğum yere İlkokuldan hatırladığım şiirlerden..
UÇUN KUŞLAR
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Orda geçti benim güzel günlerim;
O demleri anıp bugün inlerim.
Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.
Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akar sular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i seda yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.
Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -derya gibi- daima taşkın,
Daima çalkanır bir gönül vardır.
(Serab-ı Ömrüm) Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI
5- Gelenek ve yenilik babında farklı düşünceler kaçınılmaz..
İç Ses:
Sanırım bundan 12-15 yıl aralığı önce bu devirde 4 yılda "Yunus" olunur demiştim.. Yüksekten sallamışım epey..
Ey hayat, ey...
İkinci bölüm arkası yarın veya bir gün sonra veya ölmez de sağ çıkarsak haftaya.