13
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2587
Okunma

2011 yılından bu güne edebiyat defterinin bir üyesiyim. Yaklaşık on yıldır, kesintisiz sürdürdüğüm üyeliğim boyunca, defterde sayısız şiir ve yazı okudum. Yine o şiir ve yazılara dönük, sayısını hatırlayamayacağım kadar çok yorum yazdım. Dolayısıyla her yazdığım yorum, defterde yeni bir şair ve yazarı tanımama vesile oldu.
Tanıdığım o şair ve yazarların bir kısmının, defterdeki üyeliği bir nedenle sonlandırılmış bir kısmı da vefat edip hakkın rahmetine kavuşup aramızdan ayrılmışlardır. Diğer şair ve yazar dostlarımızın birçoğu da halen defterde aktif olarak şiir ve yazı yayınlıyorlar.
Bu şair ve yazarların bazılarıyla tanışmışlığımız sadece yorumlarla sınırlı kalsa da, bazılarıyla bu tanışmışlıkları defter dışında da sürdürdüğümüz telefonla ya da yüz yüze görüştüğümüz bir dostluğa dönüşmüştür. Bu dostlarımdan biride, karşılıklı yazılarımız da veya yayınlanmış başka paylaşımlara yaptığımız yorumlarla sıklıkla tartıştığımız, şiirlerinin tutkulu bir okuyucusu olduğum çok kıymetli Abim Ahmet Çıtak (mirim) olmuştur.
Üyelik tarihimden günümüze kadar hep tanışmak ve görüşmek istediğim ancak benim sosyal hayatımı belirleyen yoğun çalışma şartlarım nedeniyle zihnimde her seferinde ertelediğim defterin en özel insanlardan biri olan Ahmet hocamla fikir ayrılığımız ve tartışmalarımız artık en üst düzeye ulaşmıştı. Öyle ki, artık aramızdaki tartışmalı diyaloglar karşılıklı restleşmeye kadar dönüşmüştü. Evet, artık karşılıklı görüşmemiz ertelenemez bir boyut almıştı. İş seyahatim de olduğum bir anda yazdığım bir yazının altına mesaj kutusuna açık adresini yazdığını söylemesi benim için son nokta olmuştu. Yüzlerce kilometrelik mesafeden geri dönüp geç saatlerde evime ulaştım. Sabah şirket aracını evimin önünde bırakıp eşimin aracını alarak Ahmet hocamın verdiği evinin adresine gittim. Oturduğu sitenin güvenlik görevlisine hocamın ismini vererek geldiğimi haber vermesini istedim. Kısa bir bekleyişin ardından fikir ayrılığı yaşadığım sıklıkla tartıştığım, şiirlerinin hayranı olduğum ve uzun yıllardır tanışmak istediğim Ahmet hocam sitenin bahçe kapısına gelmişti. Baş başa kalabileceğimiz bir yere gitmek üzere hocamın isteği üzerine onun aracını takip ederek peşi sıra yola çıktık. Nihayetinde yalnız kalabileceğimiz kırsal bir yere geldik. Araçlarımızdan indik bir birimize yaklaştığımız da Ahmet hocamın tepkisi biraz sert oldu. Ancak Ahmet hocam her ne kadar kaşlarını çatmış öfkeli bir ses tonu ile konuşuyor olsa da, bana bir sempatisi olduğunu ve güvendiğini hissedebiliyordum zaten öyle olmasa kimse kimseye hesaplaşmak veya hesap sormak adına evinin açık adresini vermezdi.
Nihayetinde bende kendisine savunduğum düşüncelerin gerekçesini açıklamaya çalıştım ancak ortam gergin olduğundan tam bir cümle kurmak en azından benim için pek mümkün olmuyordu.
(‘’Bu noktadan sonra görüşmenin devamında yaşanan gergin diyaloglardan dolayı yarım kalmış tamamlanamamış bazı cümleleri tamamlanmış sözler gibi aktararak devam edeceğim.)
Ahmet hocam öfkeyle -Serhat sen ne yapmaya çalışıyorsun dedi. Bende kendisine doğru bildiğimi savunuyorum dedim. Hocam da hayır sen bizim sayfalarımızdan söyleyemediğini başkasının yazısının altında söylüyor bize hakaret ediyorsun dedi. Ebetteki buna itiraz ettim. Çünkü ben kime ne söylemek istiyorsam sayfasından söylüyordum. Böyle bir suçlamayı hak etmediğimi düşünüyordum. Kaldı ki ben sizler gibi düşünmek durumunda değilim. Hocam da bana yeni bir suçlamada bulundu. Serhat seni çözemiyorum hem iktidar yanlısı olmadığını söylüyorsun hem de iktidarı koruyan yazılar yazıyorsun. Dedi.
Bende kendisine ne alakası var hocam bu ülkenin kalkınmasını güçlenmesini istemek bunun içinde her alanda plan ve proje üretip yatırım yapmanın çok önemli olduğunu savunmak için iktidar yanlısı mı olmak gerekiyor? Ne alakası var bizler Akp ile mi vatanperver olduk. Ya da İslama ve Müslümanlara saldıranlara karşı çıkmak için yine iktidar yanlısı mı olmak gerekiyor. Bizler AKP ile mi Müslüman olduk? Dedim kaldı ki Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsiyetini korumak için de CHP’li mi olmak gerekiyor? Böyle bir mantık olur mu?!’’
Ahmet hocamla tartışmalarımız bu minval üzerinden sürerken hocamın son yayınladığım ’’şimdi fitne zamanı’’ adlı yazımı örnek göstererek seni yalnız ben değil hiç kimse çözemiyor demesi beni derinden etkiledi. Nasıl olurdu böyle bir şey?!!’ Bu sayfalar da geçmişten günümüze yaşadığı tecrübeleri açık yüreklilikle paylaşan siyasi kimliğini geldiği yeri saklamayan gizlemeyen biri olan beni nasıl çözemezler.! Kaldı ki, ben kendimi yüreği avucunun içinde olan bir insan olarak bilirim. İşin tuhafı daha profil resmi bile olmayan,özelinde en ufak bilgimiz olmayan insanların hakkım da böyle bir düşünce içerisinde olmasına çok şaşırmıştım. Ancak yinede hatayı kendimde arayıp, öz eleştiri yapmam gerektiğini düşündüm.
’’Şimdi fitne zamanı adlı yazıyı iş hayatımdan tanıdığım bu ülkeden milyonlarca dolar para kazanmış kenarında en az yüz milyon dolar nakit parası olduğunu bir şekilde bildiğim (ne halt ettiğini bilmediğim) her sene ismini değiştirdiği bir benzin istasyonu dışında bu ülkeye en küçük bir yatırım yapmamış tüm yatırımlarını yurt dışına yapan geçmişten günümüze bu ülkenin yaşadığı siyasi ve ekonomik krizlerden beslenip başta faiz olmak üzere çeşitli ihale devirleri üzerinden vesaire her türlü gayri ahlaki şekillerde para kazanan rantiyeci bir insanın beni telefonla arayıp timsah gözyaşları dökerek şehit edebiyatı yapması ‘’şimdi fitne zamanı’’ adılı yazımın ilham kaynağı olmuştu.
Ahmet hocamın ilk anlardaki öfkesi sakinliğe evrilmeye başlamıştı. Aracıma binmemi ve onun takip etmemi istedi. Yeniden araçlarımıza bindik ve birbiri ardına yola koyulduk. Bir süre gittikten sonra aracının camını açarak benim karnımın aç olup olmadığını sordu. Evet, o öfkeli Ahmet Çıtak gitmiş yerine abi duyarlılığıyla sahiplenen koca yürekli bir adam gelmişti. Bende kendisine karnımın tok olduğunu ancak hararetle çay içmek istediğimi söyledim. O da viya port alış veriş merkezine gidelim diyerek yeniden kendisini takip etmemi istedi. Viya port’a geldiğimizde çaylarımızı içeceğimiz yere geçtik oturduk. Hayatın içerisinde gerek siyaset gerekse faklı alanlarda kamuoyunca tanınan birçok ünlü insanla karşılıklı oturup sohbet etiğim olmuştu. Ama itiraf edeyim bu sohbetlerin en keyiflilerinden biri, defterin en ünlü şairlerinden olan Ahmet hocamla yaptığım sohbet oldu. Sohbet sonrasında yarım kalan iş seyahatimi tamamlamak üzere hocamın samimi ve dostça kucaklaması sonrasında yeniden yola çıktım.
Ahmet Çıtak gibi bir değeri tanımama vesile olan edebiyat defterine ve dolayısıyla böyle bir platformu bizlere oluşturan özel insan, sevgili Habib DAĞ kardeşime çok teşekkür ederim.
Serhat BİNGÖL. 01.03.2020.